Bir Ramazan ve sonrası bir bayramı daha geride bıraktık. Önceki yazılarımızda dediğimiz gibi katil İsrail bayramda şiddetine, saldırısına devam etti. İşgalci, bir bayram günü HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin çocuklarını ve torunlarını şehit etti. Ramazan Bayramı dolayısıyla Eş-Şati Mülteci Kampı sakinleri ve yakınlarıyla bayramlaşmaya giden Heniyye'nin ailesinden birçok kişinin bulunduğu bir aracı işgalci Siyonist hedef aldı. Sonuçta Heniyye’nin üç oğlu ve torunları şehit oldu. Ülkemizde “Heniyye’nin çocukları Katar’da gününü gün ediyor, Gazze’de insanlar ölürken” diye yalan söyleyenler utanır mı? Sanmıyoruz! Bu arada şu gerçeği de not düşelim; Heniyye ailesinden altmışa yakın şehit var.

Maalesef, son yıllarda bu ülkede yalan söylemek iktidar eliyle normalleştirildi. Daha önceden de yazdığımız gibi hesaplı ve bilerek yalan üreten merkezler oluşturuldu. Gazeteler, bazı tarikat ve cemaatler bu merkezlerden üretilen yalan haberlerin yayınlanmasında, Anadolu’nun en ücra köşelerine taşınmasında görevlendirildi. Bazı üniversitedeki “profesör” gibi bilginin doğruluğunu araştırıp yeni bilgiler üretecek kişiler de bu yalan uydurulmasında ve yayılmasında kullanıldılar. Bir söz vardı, yalan konusunda uzman bir kişi aşağı mahallede ürettiği yalan yukarı mahalleye çıktığında kendi de inanır hale gelir. Bu yalan merkezlerinde propaganda amacıyla üretilen yalanlara kendileri de öyle bir inanmaya başladılar ki, artık hayatın gerçeği ile bağları kopmuş durumda. Dünyada yaşanan gerçekleri idrak etmekten uzaktalar, hâlâ “dünya bizi kıskanıyor” repliğini zikir çeker gibi söyleyip duruyorlar.

Hayatın sadece bu dünyadaki hayattan ibaret olduğuna inananların yalan söylemesi neyse de -ki insan olma onuruna sahip kimse yalana tevessül etmez- hayatın hem bu dünya hem de ahiret hayatı olduğuna inandığını söyleyen iki hayat inancı olanlar için yalan söylemek ne ile izah edilir?

Varlığını gücü olanlara boyun eğmesine borçlu olan gazete 8 Nisan 2024 günkü manşetine “İsrail’le Ticaret Koca Bir Yalan” manşetiyle çıktı. Yani yalan bir manşet ile çıktı. Bu gazete denilen iktidarın propaganda aletinin yaptığı haberin kaynağı olmadan haber yapmasını mı eleştirelim? Yayın kurulunun bu yalanı manşetine taşımasını mı eleştirelim? Okuyucu ve takipçilerinin, TÜİK (Resmi olarak katile av aletleri gönderildiğini kabul etmişti) ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın kabul ettiği bir hususu “nasıl yok diyebiliyorsunuz” diye tepki göstermemesine mi yanalım? Birinci dereceden devletin yaptığı işlerden sorumlu olan bakan İsrail’e ülkemizden 7 Ekim-31 Aralık 2023 tarihleri arasında, Türkiye limanlarından İsrail’e 701 gemi sefer yaptığını itiraf etmişti. Bu da günde ortalama sekiz geminin katile mal taşıdığı anlamına geliyor. Aksa Tufanı başladığından beri devam ettirilen ticarete mi yanalım? Bu manşetin atıldığı günden hemen sonraki gün yani bu yalanın haberleştirilmesi üzerinden yirmi dört saat geçmeden Ticaret Bakanlığı tarafından “İsrail ile ticaretin kısıtlanması” paylaşımın yapılmasına rağmen hâlâ bu gazetenin milletten ve okuyucularından özür dilememesini mi eleştirelim? Bu yalanı haberleştiren gazetenin taşıdığı hüviyetin “İslamî gazete(!)” şeklinde olduğu için bu haberi gören diğer insanların dine karşı duruşlarının değişmesine mi yanalım?

Bugünlerde “İran şov yapıyor, tiyatro yapıyor” diye eleştiren bu kitle kendilerinin katil İsrail ile olan ilişkilerinin ve ticaretin üstünün örtüleceğini sanıyorlar. İran bir devlet olarak büyükelçiliğine yapılan saldırıya cevap verirken bu yalancı zevat mezhep kavgası üzerinden yine Siyonizm’e hizmet etmenin bir durumunu oluşturdular. Ekranlarda, eş dost sohbetlerinde, mitinglerde sanki İsrail’e karşı duruş sergileyen bu kitlenin Aksa Tufanı sürecindeki seyrini şöyle bir not düşelim.

İktidar medyası Aksa Tufanı sürecinde dindar, Filistin hassasiyeti olan kitlesini önce birtakım kahve dükkânlarını “boykot etmek” üzerinden kanalize etti. Bu boykot etme sürecinin önemli bir ayağını da AKP’nin belki de sıfırdan açtığı tek fabrika olan küresel markalı kola fabrikasının ürünleri oldu. Bu fabrikanın gazlı içecekleri iktidar mensuplarınca satın alınarak yollara dökülmesi en sık karşılaştığımız boykot eylemlerindendir. Etraftan ve vicdan sahibi kişilerin Filistin konusunda yapılacak neler olabilir soruların sorulmaya başladığı kısma gelince ülkemizden katar katar gemiciklerin İsrail’in limanlarına gittiği ortaya çıktı; resmi kaynaklardan yayımlanan veriler ile. Bu gerçekler ortaya çıkmaya başladığında iktidar medyası ve iktidarın troll ordusu ilk önce bunu inkâr etti; daha sonra resmi veriler ve uluslararası veriler bir bir ortaya çıkmaya başlayınca “Ama iktidar ne yapabilir? Bunlar devletin alışverişi değil, özel sektörün işi” savunması geldi. Bu olaylar yaşanırken bir AKP Genel Başkan Vekili Milletvekili Efkan Ala, Meclis kürsüsünde, “Siz ambargo nedir biliyor musunuz?” diyerek, iktidardan doğru işler yapılmasını isteyen muhaliflere aklınca ders verdi, yandaşlarının eline bir lolipop şekeri verdi.

Katil işgalci, Arz-ı Mev'ud hedefi için dünya tarihinde şahit olunmamış şiddeti, baskıyı, katliamı, sürgünü uygulamaya devam ederken “o devletin yaptığı alışveriş değil, özel sektör onlar” denilen özel sektördeki işadamlarının genelde iktidar ve Cumhur İttifakı’nın mensupları olduğu ortaya çıktı. Söylenen yalanların boyutu o hale geldi ki; minareyi çalanların kılıfına sığdıramaz duruma geldi. En sonunda özel sektör dışında devletin de İsrail ile ticareti ortaya çıktı. İsrail’e bor sağlayan dünyada sadece Türkiye imiş.

“İsrail’le Ticaret Koca Bir Yalan” manşetini atanlar abonesi olduğu Anadolu Ajansı’nı da iyi takip etmiyorlar. Anadolu Ajansı, 19.09.2022 tarihindeki haberinde “İsrail’in çelik tercihi Türkiye oldu” başlığıyla çıkmıştı. Türkiye Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan’a dayandırılan haberde “Türk çeliğinin İsrail pazarının yüzde 65’ine sahip olduğu” kamuoyuna duyuruluyordu. Anadolu Ajansı da bu haberi yapmasına rağmen İsrail ile ticareti yalanlayan kurumlar arasında oldu. Milletimize haberin en doğrusunu servis etmesi gereken bu kurumun da siyasallaşarak parti basın bültenine dönmesine tanıklık ettik, maalesef.

İktidar medyasının yalan sürecini okumak için Aksa Tufanı başlı başına bir tez konusu haline gelmiş durumda. İşgalci ile ticareti resmi belgelerle ispat eden gazeteci Metin Cihan hakkında da yalanlar uydurmaya ve iftira atmaya devam ediyorlar, yaptıkları yalan haberlerden dolayı özür dilemesi gerekenler.

Şimdi ümmet olarak, insan olarak hangi derdimize yanalım? Aksa Tufanı başladığından beri İsrail ile artan ticaretimize mi yanalım? Gazze’de açlıktan ölen çocukların vebalinin hepimizin üzerinde olmasına mı yanalım? İran’a “tiyatro oynadı” diyenlerin ülkesinde İsrail’e istihbarat sağlayan üstlerin açık olduğuna mı yanalım? Yoksa her şey apaçık ortada iken hâlâ yalan söyleyen iktidar medyasında hiçbir değişiklik olmamasına mı yanalım?

QOSHE - Hangi derdimize yanalım? - Elif Örs
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hangi derdimize yanalım?

30 12
16.04.2024

Bir Ramazan ve sonrası bir bayramı daha geride bıraktık. Önceki yazılarımızda dediğimiz gibi katil İsrail bayramda şiddetine, saldırısına devam etti. İşgalci, bir bayram günü HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin çocuklarını ve torunlarını şehit etti. Ramazan Bayramı dolayısıyla Eş-Şati Mülteci Kampı sakinleri ve yakınlarıyla bayramlaşmaya giden Heniyye'nin ailesinden birçok kişinin bulunduğu bir aracı işgalci Siyonist hedef aldı. Sonuçta Heniyye’nin üç oğlu ve torunları şehit oldu. Ülkemizde “Heniyye’nin çocukları Katar’da gününü gün ediyor, Gazze’de insanlar ölürken” diye yalan söyleyenler utanır mı? Sanmıyoruz! Bu arada şu gerçeği de not düşelim; Heniyye ailesinden altmışa yakın şehit var.

Maalesef, son yıllarda bu ülkede yalan söylemek iktidar eliyle normalleştirildi. Daha önceden de yazdığımız gibi hesaplı ve bilerek yalan üreten merkezler oluşturuldu. Gazeteler, bazı tarikat ve cemaatler bu merkezlerden üretilen yalan haberlerin yayınlanmasında, Anadolu’nun en ücra köşelerine taşınmasında görevlendirildi. Bazı üniversitedeki “profesör” gibi bilginin doğruluğunu araştırıp yeni bilgiler üretecek kişiler de bu yalan uydurulmasında ve yayılmasında kullanıldılar. Bir söz vardı, yalan konusunda uzman bir kişi aşağı mahallede ürettiği yalan yukarı mahalleye çıktığında kendi de inanır hale gelir. Bu yalan merkezlerinde propaganda amacıyla üretilen yalanlara kendileri de öyle bir inanmaya başladılar ki, artık hayatın gerçeği ile bağları kopmuş durumda. Dünyada yaşanan gerçekleri idrak etmekten uzaktalar, hâlâ “dünya bizi kıskanıyor” repliğini zikir çeker gibi söyleyip duruyorlar.

Hayatın sadece bu dünyadaki hayattan ibaret olduğuna inananların yalan söylemesi neyse de -ki insan olma onuruna sahip kimse yalana tevessül etmez- hayatın hem bu dünya hem de ahiret hayatı olduğuna inandığını söyleyen iki hayat inancı olanlar için yalan söylemek ne ile izah edilir?

Varlığını gücü olanlara boyun eğmesine borçlu olan gazete 8 Nisan 2024 günkü manşetine “İsrail’le Ticaret Koca Bir Yalan” manşetiyle çıktı. Yani yalan bir manşet ile çıktı. Bu gazete denilen iktidarın propaganda aletinin yaptığı haberin kaynağı olmadan haber yapmasını mı eleştirelim? Yayın kurulunun bu yalanı manşetine taşımasını mı eleştirelim? Okuyucu ve takipçilerinin, TÜİK (Resmi olarak katile av........

© Milli Gazete


Get it on Google Play