Türkiye’de aslında laik, muhafazakâr, ilerici, gerici, solcu ya da sağcı problemi yok. Bildiğiniz tüm kesimlerde kaliteli düzgün insanlar var. Asıl sorunumuz yine bildiğiniz her kesimden bulabileceğiniz yobazlar sorunu olsa gerek. Yobazlık sorunu aslında ezelden beri var olan bir sorun ama sosyal medyanın herkesin kendini ifade edebilme imkânını verdiği günden beri bu sorun ayyuka çıkmış oldu. Akşama kadar gezindiğimiz sosyal medya mecralarında insanların çoğunun herhangi bir fikir sahibi olmaktan ziyade kuru bir tarafgirlik, aşırıya giden bir yobazlık örnekliği sergilediğine şahitlik ediyoruz.

Kimse herhangi bir konunun nedenini, nereden çıktığını, bu konuyu kimlerin ve neden gündem yaptığını, bu konunun kime fayda sağladığını ya da kimlere zarar verdiğini düşünmeden peşine düşüyor. Yapılan paylaşımların çoğu büyük bir anlamsızlık bütününe dönüşüyor. Anlamsızlığın oluşturduğu kaos, kargaşa ve muğlak ortam da elbette birilerinin işine yarıyor. İnsanların düşünmekten ziyade birilerinin peşine takılması ve tarafgirlik dünyasının karanlığında sürüklenmesi içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmamızı neredeyse imkânsız hale getiriyor.

Bütün dünyada en yüksek sesle dillendirilen ve aslında tam bir tiyatrodan ibaret olan demokrasi çığırtkanlığına benzer bir durum bu. Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın demokratur dediği oyun. Mısır’da Sisi’nin demokrasisini düşünün. Amerika’daki ya cumhuriyetçilere ya da demokratlara ait olan demokrasiyi düşünün. Ülkemizdeki ileri demokrasiyi düşünün. Suriye’de Esad’ın merhum demokrasisini düşünün. Hayatımız ekranların içerisine alınan ve sunulan şeylerin merkezinde akıp gidiyor. Güncel gündemler bir yerlerde belirleniyor ve herkes o gündemlerin peşinden sürükleniyor. Önümüze sunulan seçeneklerin dışına çıkamıyoruz. Bedenlerimiz gerçek hayatta yaşam mücadelesi verirken zihinlerimiz sanal âlemlerin tutsağı olarak ömür çürütüyor.

Kalabalıkların peşine takılmak, gücün olduğu yerde toplanmak, intikam duygusunun esiri olarak istismar edilmek, sadece bize sunulan seçeneklerden birini tercih etmek zorunda olmak, popüler olanların uzman kabul edilmesi zorunluluğuna mahkûm olmak bizim kaderimiz olmasa gerek. Fransız düşünür Jean Jacques Rousseau’nun dediği gibi “insan özgür yaratılmıştır ama her yerde zincire vurulmuştur” gerçekliğinden kurtulmak istemiyor muyuz? Rabbimizin bize bahşettiği nimetleri sonuna kadar kullanmak her yaratılmışın hakkı değil mi? Kendi ellerimizle seçtiğimiz insanların yönetim şekillerini sorgulamak, zamanı geldiğinde onlara gereken cezayı da kesmek bizim en doğal hakkımızsa, bu hakkı sonuna kadar kullanmak zorunda değil miyiz?

Yerel seçimlere az bir zaman kaldı. Eğer tercihlerinizin ipotek altında olduğunu düşünmüyorsanız bu seçimde mutlaka düşünerek hareket edin. Siz düşünerek, doğru olanı yapmaya çalışın. Hangi bölgede kim hak ediyorsa ona destek olun. O kazanır, bu zaten kazanamaz hassasiyetiyle tercihte bulunmak sizce ne kadar doğru? Kim neyi kazanırsa kazansın, biz doğru olduğuna inandığımız adaya oy verelim. Verdiğiniz oyun mesuliyeti var. Bir oy demeyin. Hür iradenizle iyi insanların, adaletli olanların, sizi aldatmayacakların, hak ve adalet anlayışına sahip olanların, ehil kimselerin yanında olun. Çalıp çırpmayacağına inandığınız dürüst insanlar dururken daha az çalar denilen adaylara destek olmayın.

Özellikle bu seçimlerde Gazzeli kardeşlerimizi kaderlerine terk edenleri, onları yapayalnız bırakanları, onlara lafla destek oluyormuş gibi yapanları unutmayın. Belediye seçimleri dahi olsa her seçim yöneticilerden hesap sorma imkânı vermektedir. Şimdi hesap sorma zamanı.

QOSHE - Şimdi Hesap Sorma Zamanı - Fatih Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimdi Hesap Sorma Zamanı

7 14
05.01.2024

Türkiye’de aslında laik, muhafazakâr, ilerici, gerici, solcu ya da sağcı problemi yok. Bildiğiniz tüm kesimlerde kaliteli düzgün insanlar var. Asıl sorunumuz yine bildiğiniz her kesimden bulabileceğiniz yobazlar sorunu olsa gerek. Yobazlık sorunu aslında ezelden beri var olan bir sorun ama sosyal medyanın herkesin kendini ifade edebilme imkânını verdiği günden beri bu sorun ayyuka çıkmış oldu. Akşama kadar gezindiğimiz sosyal medya mecralarında insanların çoğunun herhangi bir fikir sahibi olmaktan ziyade kuru bir tarafgirlik, aşırıya giden bir yobazlık örnekliği sergilediğine şahitlik ediyoruz.

Kimse herhangi bir konunun nedenini, nereden çıktığını, bu konuyu kimlerin ve neden gündem yaptığını, bu konunun kime fayda sağladığını ya da kimlere zarar verdiğini düşünmeden peşine düşüyor. Yapılan paylaşımların çoğu büyük bir anlamsızlık bütününe dönüşüyor. Anlamsızlığın oluşturduğu kaos, kargaşa ve muğlak ortam da elbette birilerinin işine yarıyor. İnsanların düşünmekten ziyade birilerinin peşine takılması ve tarafgirlik dünyasının karanlığında sürüklenmesi içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmamızı neredeyse imkânsız hale getiriyor.

Bütün dünyada en yüksek sesle........

© Milli Gazete


Get it on Google Play