Fert hayatının imarı

Fert, toplumun temel yapı taşını teşkil eder. Aile de fertlerden oluşur. Arzu ettiğimiz toplumsal yapının meydana gelmesi ancak her bir ferdin kendini imar etmesiyle mümkündür. Bu imar kalpte başlayıp, azalarda ibadetler olarak tecelli edecek ve aynı hedefe kilitlenmiş toplumsal devinimin itici gücünü oluşturacaktır. Kalp, imanın ve yüce hissiyatın karargâhıdır. Bu sebepten ötürü kalbi ihmal eden her düzen, hem ferdi hem toplumu uçuruma sürükleyecektir. Nitekim özelde Türkiye toplumu, genelde de ümmeti teşkil eden diğer toplumların yaşadığı kriz akıl ile kalp arasındaki dengeyi kuramayan, aklı imar davasında kalbi harap eden, işin sonunda da hem aklı hem kalbi yitirmemize sebebiyet veren oldukça derin bir çıkmaz olarak tanımlanabilir.

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde kalbin hayâti ehemmiyetini şu şekilde izah etmiştir: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki, o et parçası kalptir.”[1] Bu hadis-i şeriften yola çıkarak birtakım çıkarımlar yapabiliriz. Bu çıkarımlardan ilki, kalbin fert için merkezi yönetimi temsil etmesidir. İnsanın bütün uzuvları Allah Teala’ya itaat hususunda kalbin sıhhat derecesine göre şekil alacaktır. Gözün harama bakmaması, elin harama uzanmaması, ayakların haram yollara sürüklenmemesi ancak hükmü güçlü olan bir kalp ile mümkündür. Günahların intişar edip fütursuzca işlendiği günümüzde konuyu fert bağlamında ele alırsak bu fısk ve fücur olgusunun en önemli ve hayati sebebinin, sahibi üzerinde hükmü zayıf olan hastalıklı kalplerin varlığı olduğunu görürüz. Kalp hayatını yitirmiş, aklının ipini vahyin değil türlü türlü şehvetlerin eline vermiş kimselerin bu durumu ‘’özgürlük’’ ile ifadeye çabalamaları da ayrıca gülünç bir durumdur. Halbuki gerçek özgürlük aklın vahye tabi olması, kalbin zikirle mamur olması ve kişinin Allah’tan gayrıya eyvallahının olmamasıdır. Hasılı kişi ya Allah’a kul olur ya da özgürlük narası atarak Allah dışındaki her şeye köle olur. Hadis-i şeriften yapacağımız ikinci çıkarım aklın, kalbe tabi olması hususudur. Zira, kalbin düzelmesi/ıslahı neticesinde ‘’bütün vücudun’’ da düzeleceği ifade edilmiştir. Şüphesiz akıl da vücuda dahildir.[2] Burada gece gündüz ‘’Aklınızı kiraya vermeyin!’’ diyerek Müslümanlara saldıranların hakikati de ortaya çıkmaktadır. Bu sözlerin sahipleri de akıllarını hastalıklı olan kalplerine kiraya vermişlerdir. Bir müslümanın şuursuzca birilerine tabi olması, aklî melekelerini kullanmaması elbette izahtan vareste olan kabul edilemeyecek bir durumdur. Bunu kimse müdafaa edemez. Ama bu sözleri vahye uymayı aşağılama sadedinde sarf edenlerin de dönüp bir kalplerine bakmaları, hangi hastalıkları müptela olduklarını keşfetmeleri icap eder. Hadis-i şeriften yapacağımız üçüncü bir çıkarım ise tıbbî anlamda kalbin ehemmiyetidir. Nitekim kalbi etkileyen her hastalık, vücudun diğer unsurlarını da işlevsiz kılar. Bu, İbnü'n-Nefis'in (r.aleyh) H.7. Yy’da (MS 13. yüzyıl) küçük kan dolaşımını keşfetmesine kadar beşeriyetin fark etmediği tıbbî bir gerçektir. İbnu’n-Nefis, '’pulmoner dolaşım'’ olarak bilinen, oksijensiz kanın kalpten akciğerlere gitmesini, oksijenle zenginleştirilmiş kanın buradan tekrar kalbe gidip oradan vücuda dağılmasını keşfeden ilk müslüman bilim insanıdır. O, bu keşfin kendisine isnat edildiği William Harvey'den tam dört asır önce bu hususu tespit etmiştir.[3]

Kalbin hayati önemine dair bu hususları bildikten sonra kalp hayatımızı sağlıklı kılacak olan şeyi de bilmemiz gerekir. Allah Teala’ya sonsuz hamd olsun ki bu hususta da bizi bilgisiz bırakmamış, yol göstermiştir. Nitekim mukaddes kitabımızda şöyle buyurmuştur: Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.[4] İmam Fahreddin er-Râzi (r.aleyh) bu âyetin tefsirinde çok hoş hikmetlerden bahseder. Bunlardan birisinde şöyle der: Kalp, ne zaman bir hâle erişse, ondan daha şerefli bir diğer hale geçmeyi arzular. Çünkü cisimler aleminde bulunan her saadet ve mutluluğun üstünde, lezzet duyulan ve gıpta edilen, bir başka mertebe vardır. Kalp ve akıl ise, ilâhi marifet ve samedanî nurlar ile, saadeti isteme noktasına ulaşınca, artık o noktada kalır ve karar bulur. Böylece de oradan başka bir yere geçmeye kendinde güç bulamaz. Çünkü saadet bakımından, bundan mükemmel ve yüce bir derece yoktur. İşte bu manadan ötürü Allah Teâlâ ‘’Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla ile huzur bulur’’ buyurmuştur.[5] İşte bu noktaya erişebilir, kalplerimizi zikir, akıllarımızı tefekkür ile donatabilirsek ferdin imarı gerçekleşmeye başlayacak, arzu ettiğimiz İslam toplumunun inşası hızlanacaktır. Duamız ise şudur: Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma! Bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.[6]

QOSHE - Fert hayatının imarı - Hamza Korkmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fert hayatının imarı

10 0
05.04.2024

Fert hayatının imarı

Fert, toplumun temel yapı taşını teşkil eder. Aile de fertlerden oluşur. Arzu ettiğimiz toplumsal yapının meydana gelmesi ancak her bir ferdin kendini imar etmesiyle mümkündür. Bu imar kalpte başlayıp, azalarda ibadetler olarak tecelli edecek ve aynı hedefe kilitlenmiş toplumsal devinimin itici gücünü oluşturacaktır. Kalp, imanın ve yüce hissiyatın karargâhıdır. Bu sebepten ötürü kalbi ihmal eden her düzen, hem ferdi hem toplumu uçuruma sürükleyecektir. Nitekim özelde Türkiye toplumu, genelde de ümmeti teşkil eden diğer toplumların yaşadığı kriz akıl ile kalp arasındaki dengeyi kuramayan, aklı imar davasında kalbi harap eden, işin sonunda da hem aklı hem kalbi yitirmemize sebebiyet veren oldukça derin bir çıkmaz olarak tanımlanabilir.

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde kalbin hayâti ehemmiyetini şu şekilde izah etmiştir: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki, o et parçası kalptir.”[1] Bu hadis-i şeriften yola çıkarak birtakım çıkarımlar yapabiliriz. Bu çıkarımlardan ilki, kalbin fert için merkezi yönetimi temsil etmesidir. İnsanın bütün uzuvları Allah Teala’ya itaat hususunda kalbin sıhhat derecesine göre şekil alacaktır. Gözün harama bakmaması, elin harama uzanmaması, ayakların haram yollara sürüklenmemesi ancak hükmü güçlü olan bir kalp ile mümkündür. Günahların intişar edip fütursuzca işlendiği günümüzde konuyu fert bağlamında ele alırsak bu fısk ve fücur olgusunun en önemli ve hayati sebebinin, sahibi üzerinde hükmü zayıf olan hastalıklı........

© Milli Gazete


Get it on Google Play