Hasan el-Benna (r.aleyh) Müslüman Kardeşler Teşkilatı mensuplarına gerçekleştirdiği bir hitapta Kur’ân-ı Hakîm’de Mescid-i Aksa’nın -Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) döneminde bu vasfı taşımamasına rağmen- ‘’mescit’’[1] hüviyetiyle anılmasının tesadüf olmadığını, Kudüs’ün ve dolayısıyla Mescid-i Aksa’nın müslümanların harim-i ismeti olduğunu dillendirir. Pek de güzel ve yerinde bir tespittir. Müslümanlar bu mübarek beldeye ve mescide sahip çıkmakla görevlendirilmişlerdir.

Haçlıların işgali altında kalan bu mübarek beldenin tekrar Selahaddin-i Eyyûbi (r.aleyh) tarafından fethedilmesi hâdisesine beraberce bakalım istiyorum. Bu noktada yapılan en büyük hatanın Selahaddin Eyyûbi’nin ön plana çıkarılıp ona fetih zeminini hazırlayan sürecin ihmalinde olduğunu düşünüyorum. Elbette ki kendisi büyük bir komutan ve yöneticidir. Lakin işleyen süreci incelediğimiz zaman İmam Gazzali (r.aleyh) ile beraber başlayıp, Nureddin Zengi(r.aleyh) ile zirvesine ulaşan bir hazırlık dönemi olduğunu görmekteyiz. Nitekim Fethin zeminini şu üç merhalede özetlemek mümkün görünmektedir:

1) Düşünsel alanda yaşanan dönüşüm merhalesi. İmam Gazzali’nin İhya isimli eserini telifle başlayan bu süreç, Abdulkadir Geylani(k.s), Adiyy İbn Müsafir (k.s), Arslan ed-Dimeşki (k.s) ve birçok zevatın kurulmasına öncülük ettiği ihlas ve ilmi cem eden ekoller ile taçlanmıştır. Bu nokta ziyadesiyle önemlidir. Bu noktanın önemi sebebiyledir ki İmam Gazzali tekrar Nizamiye medreselerinde ders okutmak istememiştir. Şöyle ki Fudayl İbn İyaz(r.aleyh) ‘’ Sizi imtihan edip hanginizin daha güzel amel işleyeceğini ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.’’[2] âyet-i kerîmesinde zikredilen güzel amelden kastın ‘’en ihlaslı ve en doğru’’ amel olduğunu ifade eder. Kendisine ‘’Ey Ebu Ali! Amelin en ihlaslısı ve en doğrusu ne ola ki?’’ diye sual edilince de şöyle cevap verir: Amel ihlaslı olur da doğru olmazsa kabul edilmez, aynı şekilde doğru olur ama ihlaslı olmazsa da kabul edilmez. Amel hem ihlaslı hem de doğru olunca kabul edilir. Amelin ihlaslı olması ‘’Allah’’ için olmasıyla, doğru olması da ‘’sünnet’’e uygunluğu iledir.[3] İşte bahse mevzu ekoller müslümanları ihlas ve sünnet ile bezenen bir yaşama sevk etmiştir. Zengi devletinin salih yöneticisi Nureddin Zengi(r.aleyh) bu çabaları desteklemiş, en yakın müsteşarları bu ekollerden mezun olan insanlar olmuştur.

2) Örgütlenme merhalesi. Zengi devletinin somutlaştırdığı, Nureddin Zengi ve kadrosunun şekillendirdiği bu merhalede devlet ilk merhalede yetişen salih müsteşarlarla Şeriat üzere kâim olmuş ve Haçlıların elinde olan Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşturulması için gerekli zemin hazırlanmıştır. Hatta Nureddin Zengi Mescid-i Aksa için bir minber yaptırmış ama fetih ona nasip olmamıştır.

3) Askeri cihad merhalesi. Nureddin Zengi’nin vefatı sonrası komutayı üstlenen onun sadık kumandanlarından Selahaddin Eyyûbi bu süreci yönetmiştir. Selahaddin Eyyûbi, Zengi’nin oluşturduğu kadroyu tasfiye etmemiş bilakis güçlendirerek Haçlıların üzerine yürümüştür. Nitekim Selahaddin Eyyûbi’nin en yakın müsteşarı İbn Neca Abdulkadir Geylani Hz’lerinin yetiştirdiği ender alim ve arif insanlardan biridir.[4]

Bu üç merhalenin işletildiği zemine baktığımızda bir tarafta yöneticilerin zalimler, alimlerin ise zulmün şakşakçıları olduğu, diğer taraftan Fatımiliğin, Batıniliğin akide bağlamında insanları yoldan çıkardığı, bölünmüş ve parçalanmışlığın olduğu bir sürece tekabül ettiğini görürüz. Bugün de Âlem-i İslâm buna benzer bir süreç yaşamıyor mu? Bir tarafta ümmetin kanını emen diktatörler diğer tarafta, suspus olmuş, işlenen zulümleri meşrulaştırmaya çalışan alimler, gençlerimizin dimağlarını ifsat eden, Batıdan gelen sapkın ideolojiler ve darmadağınık olmuş İslam ümmeti..Fark şu ki o gün Haçlıların elinde olan Kudüs bugün Irkçı Siyonizm’in elinde.. Davetimiz Kudüs’ün Fethine giden bu sürecin daha da genişletilerek tekrar ihya edilmesinde. İslâmi ilimlerin ve hususen hakiki tasavvufun ardından da adil bir devlet yönetiminin hayata geçirilmesinde…Mehmed Zahid Kotku Hz’leri de bu süreci yeşertmeye çalışmıştı.. Hayatını ve eserlerini okuyalım. Ve aynı sürecin ivme kazanması adına herkes sorumluluğunu üstlensin.



[1] İsrâ Sûresi,1. Âyet-i Kerîme
[2] Hûd Sûresi,7. Âyet-i Kerîme
[3] Medâricü’s-Sâlikin, 2/93.
[4] Hakeza Zahara Ciylu Salahiddin, syf.372-373.

QOSHE - Kudüs’ün Fethine Giden Süreç - Hamza Korkmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kudüs’ün Fethine Giden Süreç

15 0
16.02.2024

Hasan el-Benna (r.aleyh) Müslüman Kardeşler Teşkilatı mensuplarına gerçekleştirdiği bir hitapta Kur’ân-ı Hakîm’de Mescid-i Aksa’nın -Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) döneminde bu vasfı taşımamasına rağmen- ‘’mescit’’[1] hüviyetiyle anılmasının tesadüf olmadığını, Kudüs’ün ve dolayısıyla Mescid-i Aksa’nın müslümanların harim-i ismeti olduğunu dillendirir. Pek de güzel ve yerinde bir tespittir. Müslümanlar bu mübarek beldeye ve mescide sahip çıkmakla görevlendirilmişlerdir.

Haçlıların işgali altında kalan bu mübarek beldenin tekrar Selahaddin-i Eyyûbi (r.aleyh) tarafından fethedilmesi hâdisesine beraberce bakalım istiyorum. Bu noktada yapılan en büyük hatanın Selahaddin Eyyûbi’nin ön plana çıkarılıp ona fetih zeminini hazırlayan sürecin ihmalinde olduğunu düşünüyorum. Elbette ki kendisi büyük bir komutan ve yöneticidir. Lakin işleyen süreci incelediğimiz zaman İmam Gazzali (r.aleyh) ile beraber başlayıp, Nureddin Zengi(r.aleyh) ile zirvesine ulaşan bir hazırlık dönemi olduğunu görmekteyiz. Nitekim Fethin zeminini şu üç merhalede özetlemek mümkün görünmektedir:

1) Düşünsel alanda yaşanan dönüşüm merhalesi. İmam Gazzali’nin İhya isimli eserini telifle başlayan bu süreç, Abdulkadir Geylani(k.s), Adiyy İbn Müsafir (k.s), Arslan ed-Dimeşki (k.s) ve birçok zevatın kurulmasına öncülük ettiği ihlas ve ilmi cem eden ekoller ile taçlanmıştır. Bu nokta ziyadesiyle önemlidir. Bu noktanın önemi sebebiyledir ki İmam Gazzali tekrar Nizamiye........

© Milli Gazete


Get it on Google Play