İslam medeniyetinin dünya bilim ve kültürüne katkısı ile alakalı literatürü taradığınızda çok fazla olmasa da Doğu’da ve hatta Batı’da kaynak bulabiliyorsunuz. Bu konuda çok büyük çalışmalara imza atan Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca’yı anmadan da geçmeyelim. Ancak bu konunun hem akademik bilgisini, hem sosyolojisini hem de kültürler arası mukayeseli anlatımını yapan öyle bir eser var ki, insan okudukça hayran kalıyor. Bu çok kıymetli eser ise merhum liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a ait olan “İslam ve İlim” adlı kitap. Aslında Erbakan Hocamızın bir konuşmasından kitapçık haline getirilen bu eseri okudukça iki şeye şaşkınlıkla şahit oluyorsunuz. 1.si Erbakan Hoca’nın muazzam derinlikteki bilim tarihi bilgisi. Ve bu bilgiyi bilim, teoloji, sosyoloji, mukayeseli tarih bilgisi ve edebiyat ile öylesine derinleştiriyor ki, bir makine mühendisinin bu konularda böyle derinlemesine analiz ve sentez yapabilmesi, insanda çok büyük bir saygı duygusu oluşturuyor. 2.si ise İslam medeniyetinin evrensel bilim ve kültüre büyük katkısını net bir şekilde gözler önüne seriyor olması.

Bu nedenlerledir ki, bu önemli konuda birçok bilgiyi mezcedip yazmak yerine, Erbakan Hocamızın bu dev eserindeki bölümleri sizlerle paylaşmak çok daha yerinde olacaktır diye düşünerek, İslam medeniyetinin bilime katkıları konusunda sizleri Hocamızın lisanı ile baş başa bırakıyorum:

İlk insanı sıfır kabul edelim. Şimdiye kadar geçen beş bin senede insanlığın bilgisi acaba nasıl gelişmiş? Beş bin sene önceki insan, ilk insan, taş devrinde mağarada yaşıyor. Ateş nedir henüz bilmiyor. Yavaş yavaş Cenab-ı Hak insanlara zekâ vermiş, akıl vermiş, birtakım nimetler vermiş, insan diğer mahluklardan farklı bir yaratıktır. Diğer hayvanlar meselâ bir aslan, maymun vs. muayyen kabiliyetlerle teçhiz edilmiş.

Fakat insanlardaki zekâ bunlarda yok. Meselâ bir insan karşısındaki hayvana bir taş atacağı zaman bu taşın ne büyüklükte olması lâzım ki o hayvanı devirebilsin, bunu aklıyla takdir edebiliyor. Hayvan, karşısındaki düşmana ne büyüklükte ve ne atacağını akıl edemiyor. Ama Cenab-ı Hak insanlara akıl vermiş, başka nimetler vermiş. Bu nimetler sayesinde muhtelif şeyleri takdir etmeye başlamış.

İnsanlık tarihinde bilgi bakımından mühim bir husus, ateşin öğrenilmesidir. Belki insanlar yanardağların lavlarını gördüler; tahtaları, taşları birbirine sürdüler, ateş yaktılar. Bunun nasıl olduğunu bilmiyoruz. Ama insanlık yavaş yavaş ateşi öğrendi.

Bundan sonra insanlar muhtelif tarihlerde muhtelif şeyler öğrendiler. Öğrene öğrene bugüne kadar geldiler. İlk insanın bilgisini, ilk çağdaki insanın bilgisi olarak söylemekten çekiniyorum. Çünkü Hz. Âdem’in (a.s.) bilgisinin ne olduğunu biz bilemiyoruz, ilk insanları biliyoruz, taş devrinde yaşayan insanların bilgisini biliyoruz.

Acaba beş bin senelik insanlık tarihinde, ilk noktadan zamanımıza kadar insanlar bugünkü bilgilerini nasıl elde ettiler? Tabii olan izah, insanlar bugünkü bilgilerini zamanla öğrene öğrene merdivenden çıka çıka elde ettiler, demek olacaktır. Fakat ilimler tarihinde yapılmış olan incelemeler gösteriyor ki, insanlar ilk bilgilerinden bugünkü bilgilerine böyle basamak basamak muntazam bir merdiveni çıkarmış gibi gelmemişlerdir. Ya nasıl gelmişlerdir?

Bunu incelediğimiz zaman şöyle bir gelişme görüyoruz: İlk devrin insanları yavaş yavaş bilgi sahibi olmuşlardır. Bir yere gelmişler, bu yerden sonra birdenbire artmış. Ondan sonra bu artış yine yavaşça cereyan etmiş, insanlık tarihinde bilgilerin birdenbire arttığı başlangıç nokta neresidir? İki tane mühim nokta var (B ve C noktaları). Nerelerdir bu yerler?

Bugünkü ilimler tarihi diyor ki, insanlar bilgilerin artmaya başladığı birinci nokta Asr-ı Saadet’tir. Bu nokta 7. asra rastlıyor. Asr-ı Saadet’te insanların ilimleri birdenbire artmaya başlıyor. Nereye kadar gitmiş? (C) noktasına kadar gitmiş. Burası miladi 14. ve 15. asır (Hicri 7. ve 8. asır) ilim tarihindeki tetkikler, insanlığın bilgisinin bu şekilde geliştiğini gösteriyor. Bu iki noktadan biri (B) Müslümanlığın ilmi bütün insanlardan teslim alıp inkişaf ettirmeye başladıkları tarihtir.

Diğer nokta (C) Haçlı Seferleri’nden sonra, Rönesans’ta Avrupalıların ilimleri Müslümanlardan aldıktan sonra yürütmeye başladıkları tarihtir. Binaenaleyh insanlık tarihinde Asr-ı Saadet’ten Rönesans’a kadar geçen yedi asırlık bir devir var ki, bu devirde bütün insanlığın ilimlerini, Müslümanlar inkişaf ettiriyor.

Tetkikler gösteriyor ki, bugünkü insan bilgisinin en aşağı yüzde 60-70’ini Müslümanlar inkişaf ettirmişlerdir. Bunun mânası ne demek? Bize poz yapan, şu karşımıza gelip de Müslümanları küçük görmeye kalkan insanın ilminin yarısından fazlasının sahibi Müslümanlardır. O insanın bu tavrı takınması sadece bunları bilmediğinden dolayı. Acaba hakikaten böyle midir? Yani hakikaten Müslümanlık devrinde, bu ilimlerin inkişafı bu derece yükselmiş midir?

QOSHE - İslam medeniyetinin bilime katkıları - 1 - Harun Yapıcı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İslam medeniyetinin bilime katkıları - 1

8 0
09.03.2024

İslam medeniyetinin dünya bilim ve kültürüne katkısı ile alakalı literatürü taradığınızda çok fazla olmasa da Doğu’da ve hatta Batı’da kaynak bulabiliyorsunuz. Bu konuda çok büyük çalışmalara imza atan Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca’yı anmadan da geçmeyelim. Ancak bu konunun hem akademik bilgisini, hem sosyolojisini hem de kültürler arası mukayeseli anlatımını yapan öyle bir eser var ki, insan okudukça hayran kalıyor. Bu çok kıymetli eser ise merhum liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a ait olan “İslam ve İlim” adlı kitap. Aslında Erbakan Hocamızın bir konuşmasından kitapçık haline getirilen bu eseri okudukça iki şeye şaşkınlıkla şahit oluyorsunuz. 1.si Erbakan Hoca’nın muazzam derinlikteki bilim tarihi bilgisi. Ve bu bilgiyi bilim, teoloji, sosyoloji, mukayeseli tarih bilgisi ve edebiyat ile öylesine derinleştiriyor ki, bir makine mühendisinin bu konularda böyle derinlemesine analiz ve sentez yapabilmesi, insanda çok büyük bir saygı duygusu oluşturuyor. 2.si ise İslam medeniyetinin evrensel bilim ve kültüre büyük katkısını net bir şekilde gözler önüne seriyor olması.

Bu nedenlerledir ki, bu önemli konuda birçok bilgiyi mezcedip yazmak yerine, Erbakan Hocamızın bu dev eserindeki bölümleri sizlerle paylaşmak çok daha yerinde olacaktır diye düşünerek, İslam medeniyetinin bilime katkıları konusunda sizleri Hocamızın lisanı ile baş başa bırakıyorum:

İlk insanı sıfır kabul edelim. Şimdiye kadar geçen beş bin senede insanlığın bilgisi acaba nasıl gelişmiş? Beş bin sene önceki insan, ilk insan, taş devrinde mağarada yaşıyor. Ateş nedir henüz bilmiyor. Yavaş yavaş Cenab-ı Hak insanlara zekâ vermiş, akıl........

© Milli Gazete


Get it on Google Play