Okul, sadece öğretim yapılan yer asla değil. Bu nedenle çok anlamlı olarak, öğretim değil, eğitim sistemi diyoruz. Kurulan bakanlık da öğretim değil, Milli Eğitim Bakanlığı.

Özellikle yaşadığımız çağ, eğitimde, öğretim dışındaki kuşatıcılığa fazlası ile ihtiyaç duyduğumuz bir zaman. Öğrencilerin psikolojik-davranışsal problemleri, akademik sorunlarından çok daha fazla. Toplum olarak da hiç iyiye gitmediğimiz ortada. İşte bu nedenle okullarda, başta psikolojik danışma ve rehberlik öğretmenleri olmak üzere, sınıf öğretmenleri, öğretmenler ve idareciler, üzerlerine düşen görevleri ikincil iş yükü olarak görmeden en az akademik alana verdikleri önem kadar önemseyerek yerine getirmelidir.

Eğitim, insana dokunmaktır. Kitlesel değil, bireysel bir eylemdir. Bir sınıf öğretmeni, her bir öğrencisinin iç dünyasını kendi çocukları kadar bilmelidir. Yaşadığı okul içi ve dışı sorunları çözmesinde en yakın destekçisi olmalıdır. Dersimi anlatır geçerim, ben kendi sorunlarımla ilgilenemiyorum diyen bir kişi asla eğitimci olamaz, olmamalı. Huzurlu ve gelişmiş bir ülkenin en önemli kurucusu aile ve okuldur. Bu misyon ile hareket etmeyen bir öğretmen, toplumsal sorunlarda gerçek manada bir “suçlu” olduğunu bilmelidir.

Okullarımızda bugün, en çok eksiğini hissettiğimiz alanların başında rehberlik ve psikolojik danışma faaliyetleri geliyor. Öğrencilerin davranış sorunları ve ruh sağlığının her geçen gün daha da olumsuz bir şekilde artması, PDR öğretmenlerinin uykularını kaçırıyor olmalıdır. Basit uygulama ve test teknikleri ile her şeyi tozpembe göstermek, sorumluluktan kaçmak oluyor. Bakın PISA’ya göre okullarımızda neler var;

Türkiye’deki öğrencilerin en sık yaşadığını bildirdiği zorbalık deneyimleri sözel ve ilişkisel zorbalıktır: “Diğer öğrenciler benimle alay etti.” (%15) (sözel zorbalık), “Diğer öğrenciler beni bilerek yalnız bıraktı.” (%12) (ilişkisel zorbalık), “Diğer öğrenciler hakkımda çirkin dedikodular çıkardı.” (%10) (ilişkisel zorbalık). Bireysel özellikler öğrencilerin zorbalığa yaklaşımını şekillendirebilir.

OECD ülkelerinde ortalama olarak öğrencilerin %20’si, Türkiye’deki öğrencilerin %27’si zorbalık içeren davranışlardan herhangi birine uğradığını bildirmiştir.

Türkiye’deki öğrencilerin %11’i zorbalığa uğrama indeksinde ilk %10’luk dilimde yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye’deki öğrencilerin %11’i sık sık zorbalığa uğrayanlar olarak sınıflandırılmıştır. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama olarak sık sık zorbalığa uğrayan öğrencilerin oranından yüksektir.

2015 yılında Türkiye’nin zorbalığa uğrama indeksi (-1), zorbalığa uğrama indeksi en düşük ülke Güney Kore’ye en yakın olan değer olmasına rağmen 2022 yılında Türkiye’nin zorbalığa uğrama indeksi (-0,2) 2015 yılına göre artmıştır. Zorbalık indeksi hesaplanırken dikkate alınan ifadelerin görülme sıklığındaki artış Türkiye’nin indeks değerini etkilemiştir.

2015 ve 2022 yılları arasında “Diğer öğrenciler beni bilerek yalnız bıraktı” ve “Diğer öğrenciler benimle alay etti” davranışlarıyla en az ayda birkaç defa karşılaştığını bildiren öğrenci oranları sırasıyla yaklaşık %4 ve %6 artmıştır. Bunun dışında incelenen zorbalık türlerinin görülme sıklığının artan eğilimlerinde bir kırılma olduğu görülmektedir.

Türkiye’de yaklaşık her on öğrenciden üçü okulda kendini yalnız, dışlanmış gibi ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini bildirmiştir. Her on öğrenciden yedisi ise kendini okula ait hissettiğini, diğer öğrenciler tarafından sevildiğini ve diğer öğrencilerle kolaylıkla arkadaşlık kurduğunu bildirmiştir.

Her on öğrenciden yedisi ise kendini okula ait hissettiğini, diğer öğrenciler tarafından sevildiğini ve diğer öğrencilerle kolaylıkla arkadaşlık kurduğunu bildirmiştir.

Şimdi bu verileri PDR birimi öğretmenlerimiz ve yanında sınıf öğretmenlerimiz, dikkatle ve sorumluluk ile okumalıdır. Kendi paylarına düşen sonuçları mesleki vicdanları ile mütalaa etmelidir.

Mesela; Türkiye’de yaklaşık her on öğrenciden, kendini yalnız, dışlanmış gibi ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini bildiren o 3 öğrenciye başta sınıf rehber öğretmeni ve sonrasında asıl sorumlu olarak PDR öğretmeni müdahale etti mi? Sorunları ile ilgilendi mi? Gerekli tüm çalışmayı yaptı mı?

Cevap “evet” olsa idi, yukarıdaki PISA verilerinde de görüleceği gibi sonuçlar olumlu değil, olumsuz yönde ilerlemez idi.

Topyekûn bir toplumun vebali ya da eksiklerini öğretmene yüklemek tabi ki insafsızlık olacaktır. Ancak asli sorumluluğundan kaçan, öğretmenliği sadece bir statü ve geçim kaynağı olarak gören bir anlayışın da eğitim sisteminde asla yeri olmamalıdır.

QOSHE - Okullarda Rehberlik Faaliyetleri Yeterli Mi? - Harun Yapıcı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Okullarda Rehberlik Faaliyetleri Yeterli Mi?

12 0
09.01.2024

Okul, sadece öğretim yapılan yer asla değil. Bu nedenle çok anlamlı olarak, öğretim değil, eğitim sistemi diyoruz. Kurulan bakanlık da öğretim değil, Milli Eğitim Bakanlığı.

Özellikle yaşadığımız çağ, eğitimde, öğretim dışındaki kuşatıcılığa fazlası ile ihtiyaç duyduğumuz bir zaman. Öğrencilerin psikolojik-davranışsal problemleri, akademik sorunlarından çok daha fazla. Toplum olarak da hiç iyiye gitmediğimiz ortada. İşte bu nedenle okullarda, başta psikolojik danışma ve rehberlik öğretmenleri olmak üzere, sınıf öğretmenleri, öğretmenler ve idareciler, üzerlerine düşen görevleri ikincil iş yükü olarak görmeden en az akademik alana verdikleri önem kadar önemseyerek yerine getirmelidir.

Eğitim, insana dokunmaktır. Kitlesel değil, bireysel bir eylemdir. Bir sınıf öğretmeni, her bir öğrencisinin iç dünyasını kendi çocukları kadar bilmelidir. Yaşadığı okul içi ve dışı sorunları çözmesinde en yakın destekçisi olmalıdır. Dersimi anlatır geçerim, ben kendi sorunlarımla ilgilenemiyorum diyen bir kişi asla eğitimci olamaz, olmamalı. Huzurlu ve gelişmiş bir ülkenin en önemli kurucusu aile ve okuldur. Bu misyon ile hareket etmeyen bir öğretmen, toplumsal sorunlarda gerçek manada bir “suçlu” olduğunu bilmelidir.

Okullarımızda bugün, en çok eksiğini hissettiğimiz alanların başında rehberlik ve psikolojik danışma faaliyetleri geliyor. Öğrencilerin davranış sorunları ve ruh sağlığının her geçen gün daha da olumsuz bir şekilde artması, PDR öğretmenlerinin uykularını kaçırıyor olmalıdır. Basit uygulama ve test teknikleri ile........

© Milli Gazete


Get it on Google Play