Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Şair Yunus; bir şiirinde şöyle der: “Gezdim Halep ile Şam’ı/Eyledim ilim talep/Meğer ilim bir hiçmiş,/İlla edep, illa edep. Girdim ilim meclisine/Eyledim kıldım talep/Dediler ilim geride/

İlla edep, illa edep.” Peygamberimiz: “Beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi çok güzel etti” buyurmuştur. Yine şöyle denilmiştir: “Edep bir taç imiş nur-u Huda’dan/Giy ol tacı emin ol her beladan” Yine; “Kaygusuz Abdal uyan, Aşkı bil aşka boyan, Şöyle demiştir diyen, Var edep öğren edep” denilmiştir. Milli Görüşçülerin en önemli özelliklerinden birisi de “edep” sahibi olmalarıdır. Yine her Milli Görüşçünün itibar edeceği esaslardan birisi de “had” bilmektir. Mevlana’ya sormuşlar; “o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin?” Mevlana bu soruya şu cevabı verir." “Haddimi bilirim.” Had bilmek çok kıymetli bir şeydir ve insanı yüceltir. Had bilmenin ilk esası “kendini” bilmektir. Mevlana çok güzel anlatmış; kişinin kendi değer ve sınırlarını bilmesi önemli bir fazilettir. Kişinin kendini bilmesi; yönetici, çalışan ve diğer bir deyişle herkes için geçerli ve gereklidir. Had bilmenin ikinci esası ise; bir Müslüman’ın içinde bulunduğu teşkilatın kurumsal düzeni içinde kendisi için belirlenen sınırlara riayet etmesidir. Görev tanımlarına uygun bir davranış ortaya koymasıdır. Durumdan vazife çıkarılmamalıdır. Had bilmede üçüncü esas ise; Müslüman bir kişinin toplum içinde uyulması gereken kurallara riayet etmesi, saygınlığına zarar verecek hatalı davranışlardan kaçınmasıdır. Büyüklere saygı, küçükleri sevgi ve şefkat beslemek, bu kabildendir. Hacı Bayramı Veli ne güzel söylemiş; “Bilmek istersen seni, Can içinde ara canı. Geç canından bul anı, Sen seni bil, sen seni./Kim bildi efalini, Ol bildi sıfatını, Anda gördü zatını, Sen seni bil, sen seni./Görünen sıfatındır, Onu gören zatındır, Gayri ne hacetindir, Sen seni bil, sen seni.” Yine Mevlana şöyle der: “Ey insan, haddini bil. Ticaret ehli değilsen dükkân açma, hal ehli değilsen ağzını açma, büyüklerin olduğu mecliste ahkâm kesme, körler çarşısında ayna satma. Ehil olamıyorsan bari edepli ol.” Edep ve had bilmenin esası, itaat etmektir. Büyüğünü, küçüğünü tanımayan bir toplumun elde edeceği bir zafer olmaz. Adamın birisini tekkeye dergâh ağası yapmışlar, onun yaptığı ilk iş ise dergâhın mürşidine ayar çekmek olmuş. Kim ilme, irfana, arif ve önde olana hürmette kusur eder, haddini aşarsa kurda kuşa yem olur. Milli Görüş mensupları, edepten taviz vermeden, had ve hududu aşmadan, mesul görevlerini tanımlandığı şekilde yaparlarsa kazanırlar. Uyarı ve nasihati hakaret, kendisine uzatılan şefkat ve merhamet elini sopa zanneden kişiliklerin Milli Görüş davasına katacağı bir şey olamaz.

BİZE NE OLDU?

Bir savaşta, o savaşın nasıl yapılacağını Genel Kurmay Harp Dairesi belirler ve ordu ise belirlenen bu usullere göre savaşır. Biz de harpten anlarız, biz de komutanız diyerek, durumdan vazife çıkartarak, belirlenen esasların dışına çıkıp başına buyruk davranan alt kademe komutanları, bütün bir ordunun yenilmesine sebep olurlar. Ve durumdan vazife çıkararak, denileni değil de kendi bildiğini okuyan subay ve eratı hiçbir disiplinli ordu affetmez ve böyle kimseleri bünyesinde tutmaz. “Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” esasının muhatabı olan kimseler, başına buyruk davranırlarsa, Allah’ın yardımına değil, gazabına müstahak olurlar. Bu yolda “işittik ve itaat ettik” demeden, “Allah yolunda hakkını vererek cihat edin” emrine uyarak, emredilen görevleri kusursuz bir şekilde yapmanın yolunda bulunmadan, sorumluluktan kurtulmak mümkün olmaz. Bize ne oluyor ki, emredilen görevleri yapmamak için kırk dereden su getiriyoruz. Bizim bahane olarak ileri sürdüğümüz zorluklar, Peygamberimiz ve ashabının Mekke’de karşılaştıkları zorluklardan daha mı ağır ki, kendimizi mazur görüyoruz. Yenilgiye peşinen razı olmuş bir ordu savaş kazanamaz. “Çok az topluluklar, çok fazla topluluklara Allah’ın yardımı ve izniyle galip gelmiştir” esasına candan iman ederek emredilen hazırlıkları yapmaktan niçin geri duruyoruz? Öyle bir haldeyiz ki, her birimiz, diğerini düşman bellemiş. Saygı, sevgi, hürmet, itaat ve sadakat, güzel ahlak, kardeşlik, bizden çok uzaklara, başka diyarlara göç etmiş. Birisi bize bir eksikliğimizi söyleyince, hemen savunmaya geçiyoruz. Herkes; “hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” esası gereği nefsini hesaba çekmelidir ki şuurlanalım, çelikleşelim ve üretim yapalım.

ÇOĞUNLUK HALİ

Çoğunluğa uymak meziyet değildir. Asıl meziyet istikamet ve hidayet üzere olabilmektir. Enam 116: “Eğer ülkedeki, yeryüzündeki insanların çoğunluğunun düşüncesine, inancına ve uygulamasına uyarsan, onlar, seni başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan uzaklaşmana, dalaleti, bozuk düzeni, helaki seçmene imkân sağlarlar. Onlar kesinlikle, ilme, delile dayanmayan zanlarına uyarlar ve onlar yalandan başka söz de söylemezler.” Kur’an’a ve sünnete tabi olanlar, çoğunluğa değil sadece İslam’a tabi olurlar ve şirk koşmadan Allah'a iman ederler. İnsanların çoğu şükretmez ve fasıktır. İnsanların çoğu bilmezler ve iman etmezler. Ve bu çoğunluğun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıkları görülür ve inkârcıları Siyonistleri ve müşrik haçlıları veli edinir. Yahudileşmiş çoğunluklar, düşmanın sayısını ve gücünü gözlerinde büyük görürler. Bakışlar keyfiyete ve niteliğe değil, sayı çokluğuna ve niceliğe dönüktür. Şuurlu bir Müslüman bilir ki, kuvvet ve kudret sahibi sadece Allah’tır. Yeter ki biz, bize düşen hazırlıkları, emredilen şekliyle yerine getirmeye çalışalım ki, Allah’ta bize olan vadini yerine getirsin. Çünkü sünnetülllah; “Siz Allah’a yardım etmeniz halinde Allah size yardım eder” esası üzerine kuruludur. Selam hidayete tabi olanlara…

QOSHE - Edep Ya Hu - İsmail Hakkı Akkiraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Edep Ya Hu

11 1
03.02.2024

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Şair Yunus; bir şiirinde şöyle der: “Gezdim Halep ile Şam’ı/Eyledim ilim talep/Meğer ilim bir hiçmiş,/İlla edep, illa edep. Girdim ilim meclisine/Eyledim kıldım talep/Dediler ilim geride/

İlla edep, illa edep.” Peygamberimiz: “Beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi çok güzel etti” buyurmuştur. Yine şöyle denilmiştir: “Edep bir taç imiş nur-u Huda’dan/Giy ol tacı emin ol her beladan” Yine; “Kaygusuz Abdal uyan, Aşkı bil aşka boyan, Şöyle demiştir diyen, Var edep öğren edep” denilmiştir. Milli Görüşçülerin en önemli özelliklerinden birisi de “edep” sahibi olmalarıdır. Yine her Milli Görüşçünün itibar edeceği esaslardan birisi de “had” bilmektir. Mevlana’ya sormuşlar; “o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin?” Mevlana bu soruya şu cevabı verir." “Haddimi bilirim.” Had bilmek çok kıymetli bir şeydir ve insanı yüceltir. Had bilmenin ilk esası “kendini” bilmektir. Mevlana çok güzel anlatmış; kişinin kendi değer ve sınırlarını bilmesi önemli bir fazilettir. Kişinin kendini bilmesi; yönetici, çalışan ve diğer bir deyişle herkes için geçerli ve gereklidir. Had bilmenin ikinci esası ise; bir Müslüman’ın içinde bulunduğu teşkilatın kurumsal düzeni içinde kendisi için belirlenen sınırlara riayet etmesidir. Görev tanımlarına uygun bir davranış ortaya koymasıdır. Durumdan vazife çıkarılmamalıdır. Had bilmede üçüncü esas ise; Müslüman bir kişinin toplum içinde uyulması gereken kurallara riayet etmesi, saygınlığına zarar verecek hatalı davranışlardan kaçınmasıdır. Büyüklere saygı, küçükleri sevgi ve şefkat beslemek, bu kabildendir. Hacı Bayramı Veli ne güzel söylemiş; “Bilmek istersen seni, Can içinde ara canı. Geç canından bul anı, Sen seni bil, sen seni./Kim bildi efalini, Ol bildi sıfatını, Anda gördü zatını, Sen seni bil, sen seni./Görünen sıfatındır, Onu........

© Milli Gazete


Get it on Google Play