Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Erbakan Hoca’mızın meşhur sözlerinden birisi de; “İslam bilinmeden yaşanmaz, öyleyse hepimiz, her şeyden önce İslam’ı öğrenmek, İslam’ın her konudaki emrini bilmek, öğrendiğimiz İslami esaslara göre yaşamak, Kur’an’ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslam’a göre, yani İslam’ca düşünmek mecburiyetindeyiz” beyanıdır. İslam, samimiyet ve teslimiyet ise Müslümanlık, bu samimiyet ve teslimiyetin ispat edilmiş halidir. Nebevi tanımla Müslüman; “Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu” kimsedir. Bu konuda, genel olarak Müslümanların kafası karışık ve karnesi kırıktır. İddiası mükemmel, icraatı berbat bir Müslüman’ın Müslümanlığı faydalı değil, zararlı olur. Zamanımızda İslam âlimi ve aydını koltuğunda oturanların da, genel olarak bakışları şaşı, kafaları karışıktır. Zira Kur’an’a, Kur’an’ca ve İslam’a da İslam’ca bakılmamaktadır. Kur’an’a Kur’an’ca, İslam’a İslam’ca bakmak bir samimiyet ve teslimiyet işidir. İslamsız saadet olmaz. Bu ilahi bir hükümdür. Günümüzde Milli Görüş; İslam’ı bir hayat düzeni olarak kabullenmek, bunun gereği olarak da bütün insanlığın saadet bulması için İslam’ın uygulanabilir bir pratiğini insanlığın önüne bir çözüm olarak koyabilmektir. Bu da kendiliğinden olmaz, bunun için ciddi ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Şifahi hitaplarda, mükemmel olarak ortaya konulan İslam, yazılı metinlerde ve tatbikatta gözükmüyorsa, burada ciddi bir çelişki var demektir. Bu durum Kur’an’da Allah tarafından kınanmıştır. Saf 2-4: “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında son derece nefret edilen çirkin bir davranıştır. Gerçek şu ki, Allah kendi yolunda saf bağlayıp, birbirine yapışmış, perçinleşmiş bir duvar gibi cihat edenleri sever.” Bu üç ayetle ortaya konan hakikati, her Müslüman’ın ve özellikle de Milli Görüşçülerin derinlemesine tefekkür etmesi gerekir. Elde edilecek zaferin de, hezimetin de kodlarını bu üç ayette görmek mümkündür. “Biz kardeşiz” dedikten sonra, kardeşlerini ihmal eden ve onları yolda bulduklarıyla değiştiren bir davranışla şuurlu bir İslam toplumu inşa edilemez.

Kur’an insanlara kurtuluş yolunu ve düzenini gösterir. Peygamberimiz, Kur’an’ın bazı özelliklerini dile getirerek onu şöyle tanımlamaktadır: “Muhakkak ki, ileride karanlık gece parçaları gibi fitneler olacak. Ey Allah’ın Resulü, ondan kurtuluş nasıl olur?” denildi. Hz. Peygamber buyurdu ki: “Yüce Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin haberleri ve aranızdakilerin hükmü vardır. O bir eğlence vasıtası değildir. Hak ile batılı ayıran ilahi bir kelamdır. Onu kibirlenerek terk edenin Allah belini kırar. Kim doğru yolu, ondan başkasında ararsa Allah onu sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam ipidir ve apaçık nurudur. O, hikmetle dolu Kur’an’dır. O, en doğru yoldur. Nefsanî arzuların sapıtmamasına, görüşlerin dağılmamasına yegâne sebep odur. Âlimler ona doymaz. Allah’tan korkarak günah işlemekten çekinenler ondan usanmazlar. Onun ilmini bilen ileri gider. Onunla amel eden sevap kazanır. Onunla hükmeden adalet eder. Ona sımsıkı sarılan doğru yolu bulmuş olur.” Kur’an, insanın ve toplumun hidayet kitabıdır. Kur’an olmadan insan bilinmez, toplum bilinmez. Kur’an olmadan kural ve kanunlar bilinmez, Kur’an olmadan kanun ve yasalar konulamaz. Kur’an istikamet ve hayat kitabıdır. Bu sebeple yol gösteren, insana usul ve yöntem öğreten tek delil ve tek kılavuz Kur’an’a uymak gerekir. Her konuda Kur’an’ın ışığına, işaretine ve çizdiği nirengi noktalarına ihtiyacımız vardır. Kur’an, korunmak ve kurtulmak isteyen fert ve toplumlar için, tüm inananlar ve insanlar için bir Furkan, aydınlık ve nurdur. Kur’an; fert ve toplumu saadete taşıyacak tek hak kitaptır. Karanlık gecelerin ürettiği fitnelerden kurtuluşun tek çaresidir. Kur’an nizamını hayata ikame etmek için çalışmak, Allah yolunda cihattır. Bu cihat ise, hakkını vererek yapıldığı zaman izzet ve şeref olur. Bunun için bugün Kur’an’a her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.

Erbakan Hoca’mız; “İslam’ın yarısı kendisi değildir” derdi. İslam; din ve düzen olarak ya kabul edilir veya edilmez. Bir kimse hem Müslüman, hem kapitalist ve liberal olamaz.

İslam’a teslimiyet tam olmalıdır ki yol alınabilsin. Eksik teslimiyet ve samimiyetle yol alınmıyor. İslam’ın inancını kabul edip düzenini kabul etmemek, ahlâkını kabul edip hukukunu kabul etmemek, Müslümanlık olmaz. İslam; İslam olmayan ile sentezi de kabul etmez. İslam; düzenini kabul ettikten sonra, bu düzenin hayata ikamesi için hakkını vererek cihat etmekte gevşeklik göstermeyi de kabul etmez. İslam; bir farzı yerine getirdikten sonra, diğer farzları ihmal etmeyi de kabul etmez. Namaz farzı için şart olan tesettür farzını ihmal edenin namazı olmaz. İnanç İslam, amel ve ahlâk Hıristiyan, ekonomik hayat Protestan, sosyal ve siyasi tercihler ise liberal, karma karışık bir hayat, ilim yok, edep yok, kardeşlik yok böyle bir Müslümanlık ile Allah’ın rızasına nasıl nail olunur. Yol arkadaşının derdiyle ilgilenmeyi ihmal ederek, başka insanların derdiyle ilgilenmeyi, iyi insan olmanın yerine koyanların ulaşacağı hiçbir saadet olmaz. İslam; inanç ve düzendir. Müslümanlık; insanlık, barış ve kardeşlik, hak, hukuk ve adalet için göze alınmış mal ve can fedakârlığıdır. Müslümanlık, amasız ve fakatsız Allah’ın ipi olan Kur’an’a sarılmak, hakta ittifak eden tek bir ümmet olabilmektir. Kendisini Milli Görüş ile tanımlayan Müslümanlar, İslam’a teslimiyet kapısını ulvi gayeler için tutmuşlardır. Herkes bu ağır sorumluluğun hakkını vermek zorundadır. İmtihan devam ediyor. Selam hidayete tabi olanlara…

QOSHE - İslam; samimiyet ise… - İsmail Hakkı Akkiraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İslam; samimiyet ise…

7 18
13.04.2024

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Erbakan Hoca’mızın meşhur sözlerinden birisi de; “İslam bilinmeden yaşanmaz, öyleyse hepimiz, her şeyden önce İslam’ı öğrenmek, İslam’ın her konudaki emrini bilmek, öğrendiğimiz İslami esaslara göre yaşamak, Kur’an’ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslam’a göre, yani İslam’ca düşünmek mecburiyetindeyiz” beyanıdır. İslam, samimiyet ve teslimiyet ise Müslümanlık, bu samimiyet ve teslimiyetin ispat edilmiş halidir. Nebevi tanımla Müslüman; “Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu” kimsedir. Bu konuda, genel olarak Müslümanların kafası karışık ve karnesi kırıktır. İddiası mükemmel, icraatı berbat bir Müslüman’ın Müslümanlığı faydalı değil, zararlı olur. Zamanımızda İslam âlimi ve aydını koltuğunda oturanların da, genel olarak bakışları şaşı, kafaları karışıktır. Zira Kur’an’a, Kur’an’ca ve İslam’a da İslam’ca bakılmamaktadır. Kur’an’a Kur’an’ca, İslam’a İslam’ca bakmak bir samimiyet ve teslimiyet işidir. İslamsız saadet olmaz. Bu ilahi bir hükümdür. Günümüzde Milli Görüş; İslam’ı bir hayat düzeni olarak kabullenmek, bunun gereği olarak da bütün insanlığın saadet bulması için İslam’ın uygulanabilir bir pratiğini insanlığın önüne bir çözüm olarak koyabilmektir. Bu da kendiliğinden olmaz, bunun için ciddi ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Şifahi hitaplarda, mükemmel olarak ortaya konulan İslam, yazılı metinlerde ve tatbikatta gözükmüyorsa, burada ciddi bir çelişki var demektir. Bu durum Kur’an’da Allah tarafından kınanmıştır. Saf 2-4: “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında son derece nefret edilen çirkin bir davranıştır. Gerçek şu ki, Allah kendi yolunda saf bağlayıp, birbirine yapışmış,........

© Milli Gazete


Get it on Google Play