Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Bu başlık ile bu yazıyı kaleme almamın nedeni, Müslümanlar olarak kaybettiğimiz İslam’ca düşünüp, İslam’ca yaşama ve cihat şuurunu nefsim başta olmak üzere hatırlatmak içindir. Günümüzde inandığı gibi yaşamak isteyen, bütün insanlığın saadeti için cihat etmeyi inancın gereği sayan şuurun adına Millî Görüş denir. Millî Görüş sıradan, basit hedefleri olan bir hareket değildir. Millî Görüş; Yahudi’nin ve Siyonist Hristiyanların inkâr ve şirk üzerine kurduğu, hile rejimini, faizci zulüm düzenini, çağdaş köleliği sonlandırmak ve yerine Adil Düzen ve Yeni Bir Saadet dünyası kurmayı gaye edinen Şuurlu Müslümanlık yoludur. Allah insanı; kul ve halife olarak, kedisine emanet edilen çevreyi İslam ile imar ve ıslah etsin diye yaratmıştır. Bu görev hak-batıl mücadelesini zorunlu kılmaktadır. Yüce kitabımız Kur’an, bu mücadelenin bütün esaslarını açıklamış, Peygamberimiz de bu esaslar gereğince mücadelenin örnekliğini arkadaşları ile birlikte ortaya koymuştur. Rabbimiz bize şu görevi vermiştir. Bakara 193: “Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne yok oluncaya; Allah için adil hukuki kamu düzeni, ülkede tamamen yerleşip işler hale gelinceye kadar onlarla savaşın. Eğer akıllarını kullanarak inkârdan, küfürden, işkence ve zulümden vazgeçerlerse, inkâr ve isyan ile baskıya, aleyhte propagandaya devam eden zalimlerden başkasına düşmanca davranmayın.” Her şuurlu Müslüman için bu ayet, önemli bir aksiyon görevinin belgesidir. Bu görev, Kur’an’da beş yüzden fazla ayet ile tekrarlanmaktadır. Kur’an’a hak kitap olarak inanan, emir ve yasaklarına teslim olan hiçbir Müslüman, bu göreve kayıtsız kalamaz. Kalırsa Allah’ın gazabına uğrar. Tevbe 24: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz kabile, kazanıp biriktirdiğiniz mallar, kötüye gitmesinden kaygılandığınız ticaret, hoşlandığınız konutlar size göre, Allah’tan ve O’nun Resulü’nden ve O’nun yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah buyruğunu getirinceye kadar, yani dünya ve ahirette başınıza bir bela gelinceye kadar bekleyin. Ve Allah; emir ve yasaklarına uymayan fasıkları asla saadet yoluna iletmez.” Bu ayet; her Müslümanım diyen için önemli bir ihtardır. Bilelim ki şifahi kültürün telkin ettiği Müslümanlık, Allah’ın emrettiği Müslümanlık değildir. Allah’ın emrettiği İslam’ın Müslümanları oluncaya kadar, Siyonizm’in bize reva gördüğü zilletten kurtulamayız.

ZİLLETTEN İZZETE

Müslüman bir toplumun zilletten kurtulup izzete kavuşması üç şey mümkündür. 1. Maddi güce Siyonizm’in değil Müslümanların hükmetmesi, 2. Kadro gücü, 3. Medya gücü. Müslümanlar, bu üç güce hâkim olmadan, hak adına yürüttükleri mücadeleyi kazanmaları hayal olur. Bu üç güce sahip olmak ise kurumsallaşmayı zorunlu kılar. Maddi güç, bu gücü yönetecek kurumlar ile elde edilebilir. Bireysel bazı girişimlerin dışında Müslümanların böyle kurumsal bir yapılanması yoktur. Siyonizm kurumsalının yönettiği IMF, Dünya Bankası, fonlar ve vakıflara Müslümanlar kurumsal olarak sahip değildir. Kadro gücü ise insan organizasyonlarıyla temin edilir. Bu da yine kurumsallaşmayı gerektirir. Enderun mektepleri, okulları, enstitüleri ve üniversiteleri olmayan Müslüman kurumsalın kadro gücüne sahip olması hayal olur. Müslüman kurumsalının önemli aksiyonlarından birsi de medya gücüne sahip olmaktır. Medya gücü aynı zamanda tanıtma gücüdür. Siyonizm, bu üç gücü elinde bulundurduğu için her şeyi kontrol ediyor. Müslümanlar ise bu üç güce kayıtsız kaldığı için zelil oluyor ve böyle bir şuura sahip olmadığı için de sürekli kaybediyor. Erbakan Hocamızın mücadelesine baktığımızda görmemiz gereken şey; bu üç alanda atılan adımlardır. Atılan bu adımları göreceğiz ki, bunların önemini kavrayalım ve atılan bu adımları sürdürüp kurumsal yapımızı ikmal edelim. Millî Görüşçüyüm demek ispat ister. Bunun ispatı da maddi güce, kadro ve medya gücene sahip olacağımız kurumsal yapımızı tahkim etmektir. İslam kardeşliği bizi kurumsalımız, infak kabiliyetimiz maddi gücümüz, ümmet olma şuurumuz da kadro gücümüzdür. Burada tepeden tırnağa ciddi bir nefis muhasebesine ihtiyaç vardır. Önemli olan bir gerçek de “at sahibine göre kişner” esasıdır. Bizler hakikaten “inananlar kardeştir” esasına uyarsak yol alırız. Bu sözü, sadece gönül almak için söylersek yolda kalırız. Kalıyoruz da.

ADİL YÖNETİM İSTİYORSAK…

Adil yönetim istiyorsak dört görev bizi bekliyor. 1. Tebliğ ve davet. Biz tebliğ cemaati değiliz diyerek Allah’ın emri olan bu görevin sorumluluğundan kurtulamayız. 2. Tanıtma. Tanıtılacak şey; Millî Görüş, Adil Düzen ve İslam Birliğidir. Tanıtma araçları ise yayınlar, gazete, televizyon, sosyal medya mecraları, müzik ve sinema gibi mecralardır. 3. Eğitim. İslam bilinmeden yaşanmaz. Günümüz Müslümanları, şifahi bilgilerle İslam’ı yaşadığını zannediyorlar. İslam Kur’an ilimleri ile yaşanır. İlim demek mefhumlar demektir. İslam’ın mefhumları; Kur’an mefhumlarıdır. İslam’ı bilmek ve yaşamak bu mefhumları bilmek ve hayata aktarmakla olur. “Nikâh” mefhumunu bilmeyen Müslümanlar, evliliği ihtiyari bir şeymiş gibi algılayarak bu fıtri sorumluluktan kaçıyorlar. 4. İktidar gücü. En müessir güç iktidar gücüdür. Bu güç, Millî Görüş inanışının hizmetinde olursa ülkede adil düzen olur. İktidar gücünün Millî Görüş’ün hizmetinde olması, siyasi şuurlanma ile mümkündür. Bu çalışma ise tebliğ ve davet, tanıtma ve eğimler yapılır. Eğer bu ülkede adil düzen kurulsun istiyorsak, öncelikle Millî Görüş sahibi olmak gerekir. Millî Görüş sahibi olmak, şuurlu Müslüman olmayı, şuurlu Müslüman olmak ise cihat şuuruna sahip olmayı zorunlu kılar. Cihat ise çelik gibi bir teşkilatla yapılır. Teşkilat demek, var olmaktır. Var olmanın kantarı ise sandık bölgesi teşkilatlarıdır. Selam hidayete tabi olanlara…

QOSHE - Kim Adil Düzen Kurulsun İstiyorsa - İsmail Hakkı Akkiraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kim Adil Düzen Kurulsun İstiyorsa

11 0
30.12.2023

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Bu başlık ile bu yazıyı kaleme almamın nedeni, Müslümanlar olarak kaybettiğimiz İslam’ca düşünüp, İslam’ca yaşama ve cihat şuurunu nefsim başta olmak üzere hatırlatmak içindir. Günümüzde inandığı gibi yaşamak isteyen, bütün insanlığın saadeti için cihat etmeyi inancın gereği sayan şuurun adına Millî Görüş denir. Millî Görüş sıradan, basit hedefleri olan bir hareket değildir. Millî Görüş; Yahudi’nin ve Siyonist Hristiyanların inkâr ve şirk üzerine kurduğu, hile rejimini, faizci zulüm düzenini, çağdaş köleliği sonlandırmak ve yerine Adil Düzen ve Yeni Bir Saadet dünyası kurmayı gaye edinen Şuurlu Müslümanlık yoludur. Allah insanı; kul ve halife olarak, kedisine emanet edilen çevreyi İslam ile imar ve ıslah etsin diye yaratmıştır. Bu görev hak-batıl mücadelesini zorunlu kılmaktadır. Yüce kitabımız Kur’an, bu mücadelenin bütün esaslarını açıklamış, Peygamberimiz de bu esaslar gereğince mücadelenin örnekliğini arkadaşları ile birlikte ortaya koymuştur. Rabbimiz bize şu görevi vermiştir. Bakara 193: “Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne yok oluncaya; Allah için adil hukuki kamu düzeni, ülkede tamamen yerleşip işler hale gelinceye kadar onlarla savaşın. Eğer akıllarını kullanarak inkârdan, küfürden, işkence ve zulümden vazgeçerlerse, inkâr ve isyan ile baskıya, aleyhte propagandaya devam eden zalimlerden başkasına düşmanca davranmayın.” Her şuurlu Müslüman için bu ayet, önemli bir aksiyon görevinin belgesidir. Bu görev, Kur’an’da beş yüzden fazla ayet ile tekrarlanmaktadır. Kur’an’a hak kitap olarak inanan, emir ve yasaklarına teslim olan hiçbir Müslüman, bu göreve kayıtsız kalamaz. Kalırsa Allah’ın gazabına uğrar. Tevbe 24: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz kabile, kazanıp biriktirdiğiniz mallar, kötüye gitmesinden........

© Milli Gazete


Get it on Google Play