Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

31 Mart 2024 tarihinde Türkiye’de yerel seçimler yapılacak. Bu seçimlerde yerel yöneticiler seçilecek. Kim seçilecek? Bu soru, çok soruluyor ve herkesin bu soruya verdiği bir cevap var, ancak asıl sorulması gereken sorular sorulmuyor ve cevapları için de kimsenin kafa yorduğu yok. Bir toplumda, ölçme ve değerlendirmede ölçü alınacak esaslar göz ardı edildiğinde, algılarla cazip hale getirilen yalanlar, fert ve toplumun tabi olduğu din oluveriyor. Burada artık “emanetleri ehline vermek” konuşulmuyor. İki hırsızdan hangisine koltuğu teslim edelim hesabı yapılıyor. Zeliller arasından tercihler yapılıyor da izzet ve onur sahipleri tercihe şayan sayılmıyor. Ve bundandır ki bir türlü zilletten kurtulmak mümkün olmuyor. Hattı zatında zafer ve hezimetin, azlık veya çokluk ile ilgili bir şey olmadığı unutuldu. Bu mesele, tamamıyla iman ve zihniyet, teşkilat, program, eğitim ve itaatle ilgili olduğu halde, meseleyi bu açıdan ele alan, kaç lider, hoca, öğretmen, toplum önderi, aydın, yazar, çizer kaldı! Kalmadı desek yeridir. Teşkilatlı mümin bir azınlığın, imanını ve teşkilatını yitirmiş adı Müslüman işbirlikçi bir çoğunluğa karşı kahredici bir zafer elde edebildiği inancı, yerini çoğunluğun çokluğu ile elde edilen sahte zaferlere bıraktı. Çoğunluğu değil, hakkı üstün tutmanın en büyük zafer olduğu unutuldu.

MÜMİN

Mücahit mümin; güçsüz de olsa, büyük bir güce sahip de olsa, Allah’tan yardım istemek ve O’na muhtaç olduğunu bilmek durumundadır. Onun, elinde bulundurduğu maddi güçten çok, mücadelenin zorlu şartlarında sabra ve sebata ihtiyacı vardır. Zafer eninde sonunda müminin cihadı ve Allah’ın yardımıyla gelecektir. Bu yüzden, sahip olacağı güç veya güçlü olduğu kabulü, kendisini Allah’ı unutturacak bir gurura sevk ettirmemelidir. Yine, zayıf olduğu düşüncesi de onu, Allah’ın sonsuz kudretini unutturup O’na dayanmaktan alıkoymamalıdır. Hak-Batıl mücadelesinde mümin ile adı Müslüman işbirlikçi muhafazakâr, sağcı ve solcular arasındaki fark; müminin gücünü Allah’a imanından alması; işbirlikçilerin ise gücünü çoğunluktan ve sahip olduğu sözde maddi güçten almasıdır. Fert ve toplumun yaşadığı toplumsal hayatın seyrinde Allah’ın koyduğu doğal ve fıtri bir kanun; sünnetullah vardır. Bütün insanlar sevdiği ve inandığı şeylere karşı müspet; sevmediği, ret ve inkâr ettiği şeylere karşı da olumsuz bir eğilim taşır. Bu gerçek üzere hayatta, karşı fikirler ve tavırlar oluşur ve bunlar hayat içerisinde yerlerini alırlar. Bakara 251: “…Ve eğer Allah bir kısım insanların kötülüklerini başka bir kısım insanlarla ortadan kaldırmasaydı, yeryüzünün düzeni kesinlikle bozulur, kargaşalık ortalığı kaplardı. Ama Allah bütün âlemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir.”

Allah bu ayette, hayatın üzerinde yürüdüğü bu doğal kanunun rolüne işaret etmektedir. Bu sünnetullah olmasaydı, yeryüzünün bozguna uğramış olacağını bildirmekte ve bunun Allah’ın âlemlere bir lütfu olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü insanlardan biri veya bir kısmı büyük güçlere sahip olduğunda diğer insanlara, onları kendi iktidarları altında toplamak için baskı yapardı. Diğer insanların buna karşı çıkmaması bu baskıcı insanların baskılarının artmasına ve yeryüzünü fesada uğratmalarına sebep olurdu. Yeryüzünde hakka ve iyiliğe yer kalmazdı. Bunun için hayatın hak, iyilik ve adâlet üzere ikame edilmesi ve gelişip ilerlemesini isteyen Allah, bu doğal kanunu sebebiyle, kötülüğün iyilik, batılın hak, zulmün adâlet üzerindeki baskısını, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile savarak kaldırmak ve yeryüzü halkına adil bir düzende yaşama imkânını bağışlamak istemiştir. Bu da Allah’ın âlemlere olan bir lütfu ve ikramıdır. Her seçime ve önümüzdeki yerel seçimlere böyle bakmak gerekir. Milli Görüş bu doğal kanun gereği, hakkın kapısını tutmuş, kötülerin, kötülüklerini önlemek için mücadele etmektedir. Milli Görüşçülerin de bu şuurla hareket etmeleri önemlidir.

ÇOKLUK VE ÇOĞUNLUK

İnsanların çoğunluğunun haktan batıla döndüğünü, yoldan çıktığını, zanna tabi olduğunu Kur’an bize haber verir. Bu çoğunluk zandan başka bir şeye uymaz. Zan ise hak adına hiçbir şey ifade etmez. Gerek çokluğun, gerek çoğunluğun, gerekse çoğulculuğun temelinde kendini bile bilmeyen insan ve onun zanna uyan aklı yatmaktadır. İnsan, kendi hevasına veya çoğunluğun zannına uyarsa, yaptığı bütün seçimleri kaybeder. İnsan; Allah’ın vahyi Kur’an’a, Peygamberin sünnetine, din ve düzen olarak İslam’a teslim olursa, yaptığı bütün seçimleri işte o zaman kazanır. Fert ve tolumun elde edeceği zafer, seçimini Kur’an, sünnet ve İslam’ın ulvi esaslarıyla yapmasının sonucudur. Kur’an’a, sünnete ve İslam’a teslimiyetle insanın yapacağı seçim, tek isabetli seçim olacaktır. Zafer için, İslam’a tam bir teslimiyet, güçlü bir iman, çelikleşmiş bir kadrodan oluşan bir teşkilat, hikmetli bir itaat, kesin bir bey’at ve kusursuz bir cihat ile elde edilir. Başka türlü olmaz. Fethe niyeti olmayanın seferi de cihadı da boşunadır. Görünen köy kılavuz istemez. Tecrübe, durağanlık değil, aksiyon ister. Milli Görüş’ün tek temsilcisi Saadet Partisi’dir. Saadet Partisi teşkilatlarının, savundukları hak davanın hakkını vermeleri, her seçim çevresinde, her seçim türünde güçlü bir seçeneği milletin önüne koymalarına bağlıdır. Bu görev, atalet, çaresizlik ve olduğu kadar duruşuyla yerine getirilemez. Adı Müslüman işbirlikçi kadroların gücü, bizim güçsüzlüğümüz kadardır. Biz hakkını vererek cihat ettikçe, onların tekeden tayyare olduğu bir kez daha ortaya çıkacaktır. Sorumluluk ağır, görev yücedir. Bir hakikat de şudur ki merhum Erbakan Hoca’mızın dediği gibi, at sahibine göre kişner. At binenin, kılıç kuşananındır. Selam hidayete tabi olanlara…

QOSHE - Mahalli Seçimler ve Zafer - İsmail Hakkı Akkiraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mahalli Seçimler ve Zafer

5 1
31.01.2024

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

31 Mart 2024 tarihinde Türkiye’de yerel seçimler yapılacak. Bu seçimlerde yerel yöneticiler seçilecek. Kim seçilecek? Bu soru, çok soruluyor ve herkesin bu soruya verdiği bir cevap var, ancak asıl sorulması gereken sorular sorulmuyor ve cevapları için de kimsenin kafa yorduğu yok. Bir toplumda, ölçme ve değerlendirmede ölçü alınacak esaslar göz ardı edildiğinde, algılarla cazip hale getirilen yalanlar, fert ve toplumun tabi olduğu din oluveriyor. Burada artık “emanetleri ehline vermek” konuşulmuyor. İki hırsızdan hangisine koltuğu teslim edelim hesabı yapılıyor. Zeliller arasından tercihler yapılıyor da izzet ve onur sahipleri tercihe şayan sayılmıyor. Ve bundandır ki bir türlü zilletten kurtulmak mümkün olmuyor. Hattı zatında zafer ve hezimetin, azlık veya çokluk ile ilgili bir şey olmadığı unutuldu. Bu mesele, tamamıyla iman ve zihniyet, teşkilat, program, eğitim ve itaatle ilgili olduğu halde, meseleyi bu açıdan ele alan, kaç lider, hoca, öğretmen, toplum önderi, aydın, yazar, çizer kaldı! Kalmadı desek yeridir. Teşkilatlı mümin bir azınlığın, imanını ve teşkilatını yitirmiş adı Müslüman işbirlikçi bir çoğunluğa karşı kahredici bir zafer elde edebildiği inancı, yerini çoğunluğun çokluğu ile elde edilen sahte zaferlere bıraktı. Çoğunluğu değil, hakkı üstün tutmanın en büyük zafer olduğu unutuldu.

MÜMİN

Mücahit mümin; güçsüz de olsa, büyük bir güce sahip de olsa, Allah’tan yardım istemek ve O’na muhtaç olduğunu bilmek durumundadır. Onun, elinde bulundurduğu maddi güçten çok, mücadelenin zorlu şartlarında sabra ve sebata ihtiyacı vardır. Zafer eninde sonunda müminin cihadı ve Allah’ın yardımıyla gelecektir. Bu yüzden, sahip olacağı güç veya güçlü olduğu kabulü, kendisini Allah’ı unutturacak bir gurura sevk ettirmemelidir. Yine, zayıf olduğu düşüncesi de onu, Allah’ın........

© Milli Gazete


Get it on Google Play