Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

İslam; din ve düzendir. Müslüman ise, din ve düzen olarak İslam’a bir bütün olarak teslim olan kimsedir. Vefatının 13. yılında Erbakan Hoca’mızı anarken, onu esas Müslümanlık kimliği ile tanımak gerekir. Hoca’mız, her hali İslam’ca olan mümin bir lider, örnek bir eğitimci, sadık ve vefalı bir Müslümandı. Hoca’mız İslam’ı, insanlığın kurtuluşu için mecburi istikamet olarak görmüştür: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayrı mahz olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu yüzdendir. İslam; beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir. İmani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır. İslam’ı, "ırkçılık" gibi batıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır. Mezheplerin birleştirilmesi fikri de, ırkçılık gibi, bir Siyonist şeytan şırıngasıdır ve insanlarımızı ibadet disiplininden ve takva dairesinden koparmayı amaçlamaktadır. Bu konuda görülen diğer bir gaflet ve cehalet örneği de, sadece Kur’an’la hüküm ve amel etmeyi yeterli zannedip, sünnete itibar etmemektir. Hâlbuki Allah’ın belirlediği Kur’an’i hükümleri, Resulü Ekrem (S.A.V.) bizzat yaparak ve yaşayarak bizlere göstermişlerdir. Efendimiz (S.A.V.) öğretmeseydi ve örnek teşkil etmeseydi, nasıl abdest alınacağını ve ne şekilde namaz kılınacağını dahi bilemezdik. İslam bize ve zamana uymaya mecbur değildir. Ama herkes ve her zaman, İslam’a uymak mecburiyetindedir.”

İSLAM’CA DÜŞÜNMEK

Hoca’mızın şu açıklamasını her Müslüman’ın ciddiyetle durması gerekir: “Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır. 1. Her şeyden önce İslam’ı öğrenmek, İslam’ın her konudaki emrini bilmek, 2. Öğrendiğimiz İslami esaslara göre yaşamak, Kur’an’ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3. Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslam’a göre, yani İslam’ca düşünmek. Yani, itikat ve ilmihal konularını öğrendiği, bildiği ve bir kısım ibadetleri yerine getirdiği halde, ticaret, siyaset ve devlet hayatında müşrikler gibi düşünen, olayları batılı ve cahili ölçülerle değerlendiren bir kimse, hakikat nazarında mümin sayılamaz. Örneğin, beş vakit namazı imamın arkasında ve tadili erkânıyla kılan bir insan, içinden “camiden çıktıktan sonra, sattığım tarlanın parasını acaba hangi bankaya yatırsam?” diye geçiriyor ve rahatlıkla faiz yiyorsa, bu kişi İslam’ca düşünmüyor demektir. Müslüman’ca düşünmenin üç temel esası vardır: 1. Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır. 2. İslam dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Haşa, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır. 3. İslam dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona haktır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslam, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.”

AKIL

Hocamız İslam için aklın önemini şöyle anlatır: “Akıl, bir işin sonunu düşünmektir, yani karını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir. Ve “ah keşke” sözleri, akılsızlığın neticesidir. İslamsız akıl, tek başına ilk ve mutlak doğruları bilemez, hayır ve şerri tayin edemez. İslamsız bütün nimetler ve saadetler eksiktir ve yetersizdir. Bu nedenle “bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım” ayeti en son indirilmiştir. Akıl, bir temyiz yeteneğidir. Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir. Düşmanlar ve canavarlarla dolu ıssız ve karanlık bir ormandan kurtulmak için, nasıl ki; 1. Tehlike bölgelerini ve güvenlik yollarını gösteren bir haritaya, 2. Doğru yön tayinine yarayan bir pusulaya, 3. Ve de çevremizi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaç vardır. İşte, haksızlık ve şeytanlıklarla kaplı bir dünyada, selamet yolunu bulmak için de, Kur’an bir harita, akıl bir pusula, iman ise önümüzü aydınlatan bir fener hükmündedir. Bunlar biri birinin tamamlayıcısıdır. Biri olmadan diğeri işe yaramaz ve kurtuluşa ulaştıramaz."

ÜÇ TAVIR

Hoca’mız, bu konuda şunları söylemiştir: “Herhangi bir durumun oluşmasında ve gelişmesinde Müslümanların üç ayrı safhada, takınacağı, üç ayrı tavır vardır. 1. Önce emredilen ve yapılması gereken bir konuda, takatımızın sonuna kadar ceht, gayret ve her türlü esbaba tevessül, 2. Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telaşa kapılmadan Allah’a teslimiyet ve tevekkül, 3. Sonunda ise, takdire rıza ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğunu kabul etmek gereklidir. Biz bütün sebeplere tevessül etsek ve her türlü gayreti göstersek bile, Allah istediğimiz neticeyi vermeye mecbur değildir. Ancak sebeplere tevessül edilerek ve sünnetullaha uygun hareket edilerek yapılacak işlerin, genellikle başarıya ulaştırılması da adetullahın gereğidir.” Selam hidayete tabi olanlara…

QOSHE - Müslüman Erbakan - İsmail Hakkı Akkiraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Müslüman Erbakan

3 2
06.03.2024

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

İslam; din ve düzendir. Müslüman ise, din ve düzen olarak İslam’a bir bütün olarak teslim olan kimsedir. Vefatının 13. yılında Erbakan Hoca’mızı anarken, onu esas Müslümanlık kimliği ile tanımak gerekir. Hoca’mız, her hali İslam’ca olan mümin bir lider, örnek bir eğitimci, sadık ve vefalı bir Müslümandı. Hoca’mız İslam’ı, insanlığın kurtuluşu için mecburi istikamet olarak görmüştür: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayrı mahz olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu yüzdendir. İslam; beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir. İmani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır. İslam’ı, "ırkçılık" gibi batıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır. Mezheplerin birleştirilmesi fikri de, ırkçılık gibi, bir Siyonist şeytan şırıngasıdır ve insanlarımızı ibadet disiplininden ve takva dairesinden koparmayı amaçlamaktadır. Bu konuda görülen diğer bir gaflet ve cehalet örneği de, sadece Kur’an’la hüküm ve amel etmeyi yeterli zannedip, sünnete itibar etmemektir. Hâlbuki Allah’ın belirlediği Kur’an’i hükümleri, Resulü Ekrem........

© Milli Gazete


Get it on Google Play