Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın geçen hafta içinde çeşitli programlar ile anılması kadirbilirlik olarak değerlendirilmelidir elbette. Ama aynı zamanda, geçen yılların onun yaptığı mücadelesinin ne anlama geldiğinin anlaşılması gerektiğine de bir gönderme sayılabilir.

Belki de, kamuoyunun dikkatini Türkiye Sanayi ve Ticaret Odaları’na atanması görevine başlama sırasında meydana gelen olay dolayısıyla çekmiştir. Gerçekte asıl dikkat çekecek olanı, fiili olarak siyasete girmek zorunda bırakılması olmuştur. Çünkü Erbakan için, siyasete girmek normal şartlar çerçevesinde bir tercih şeklinde değil, adeta tek seçenek olarak önüne düşmüştür, denebilir.

İşte bu, Erbakan’ın sahip olduğu, savunduğu ve uğruna hayatını feda ettiği “dava”sının anlamını, önemini, zorunluluğunu ve değerini de ifade ederek açıklar. Bu konuda “Davam” adlı çalışmaya bakılabilir (Necmettin Erbakan: Davam, Millî Gazete Ankara Kitap Kulübü Yayınları, Ankara 2013). Ayrıca yayınlanmış başka kitap, araştırma, makale vb. de unutulmamalıdır.

Erbakan Hoca’nın dava ve uğruna verdiği mücadelenin belirgin özellikleri kısaca ifade edilmek istenirse şu tesbitler yapılabilir, diye düşünüyorum. Öncelikle, anlam ve içeriğine uygun bir Müslüman kişiliğe sahip olduğudur. Bu kişilik, onun hayatını, dünyaya bakışını, ilişkilerini, faaliyetlerini, mücadelelerini, karşılaştığı güçlüklere nasıl katlanması gerektiğini, kısaca insana, topluma, dünyaya nasıl bakması gerektiğini belirleyen ve yönlendiren temel güdü ve güçtür. Siyaset, bütün bunların gerçekleşmesinde bir ortam, bir çerçeve, imkân ve işlev üstlenen önemli bir alandır ama başlı başına bir amaç değildir. Özellikle de Türkiye, dolayısıyla halkı Müslüman ülkelerde görüldüğü ve uygulandığı üzere, sadece kendini gösterme, var olma, zenginleşme, güç devşirme ve bu güce dayanarak, zorbalığı öncelikle içeren muktedir olma vb. alanı olarak görülmemiştir.

Sözgelimi onun sanayileşme, özellikle ağır sanayiye vurgu yapan görüşleri ve bulabildiği imkânlar ile güttüğü hedef Türkiye’nin, aynı zamanda halkı Müslüman ülkelerin gerçek bir kişiliğe, bunun bağımsız olma ve kalmaya kavuşmaları, ortak değerlerde buluşmaları, sömürüye, sömürgecilere meydan bırakmama, kısaca özgür ve bağımsız olabilme imkânına sahip olabilmeleridir.

Nitekim, D-8 şeklinde tanımladığı tasarı üzerinde biraz düşünüldüğünde, sanayinin sadece kalkınma, refah ve zenginlik sağlama faaliyeti olarak kurgulanmadığı anlaşılabilir. Elbette, Müslümanların, Müslüman ülkelerin yüzyıllar içinde birikmiş bir sanayileşme, kalkınma, refah ve zenginlik sorunu vardır. Bu sorun, aynı zamanda bilgi, bilgiye sahip olma, onu üretme ve uygulamaya aktarma gibi sorunları da doğurmakta, beslemekte, sürmesine yol açmaktadır. Hatırladığım kadarıyla, “İlim ve İslam” başlığı altında birçok konferanslar vermiş, bu metin olarak da yayınlanmıştı.

Sadece, kısa süreli ve çok sınırlı yetkilere dayalı olarak gerçekleştirilen hükümet koalisyonlarına rağmen, Anadolu’nun birçok kentinde farklı faaliyet ve üretim yapmak üzere kurulan fabrikaların, üretim tesislerinin, sanıyorum, bugün ne kadar önemli, değerli olduğu, herhalde, o vakitlerde muarız olanlarca bile takdir edilmektedir.

Düşünüp değerlendirdiğimde, salt D-8 tasarısı, Erbakan, aynı zamanda “Millî Görüş” düşüncesinin, Batı, özellikle Anglo-Sakson, yani Amerika-İngiltere, onların Ortadoğu Müslüman ülkelerin kalbine saplanan hançeri olan İsrail ve Siyonizm tarafından akamete uğratılması gereken büyük bir tehlike olarak görülmesi olmuştur. Fakat bu, dıştan açık bir saldırı şeklinde değil, içteki bilinçsiz muhterislerce yapılmış gibidir.

Erbakan Hoca’ya rahmet diliyorum bu vesileyle.

QOSHE - Erbakan Haftası dolayısıyla - İsmail Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erbakan Haftası dolayısıyla

14 0
20.03.2024

Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın geçen hafta içinde çeşitli programlar ile anılması kadirbilirlik olarak değerlendirilmelidir elbette. Ama aynı zamanda, geçen yılların onun yaptığı mücadelesinin ne anlama geldiğinin anlaşılması gerektiğine de bir gönderme sayılabilir.

Belki de, kamuoyunun dikkatini Türkiye Sanayi ve Ticaret Odaları’na atanması görevine başlama sırasında meydana gelen olay dolayısıyla çekmiştir. Gerçekte asıl dikkat çekecek olanı, fiili olarak siyasete girmek zorunda bırakılması olmuştur. Çünkü Erbakan için, siyasete girmek normal şartlar çerçevesinde bir tercih şeklinde değil, adeta tek seçenek olarak önüne düşmüştür, denebilir.

İşte bu, Erbakan’ın sahip olduğu, savunduğu ve uğruna hayatını feda ettiği “dava”sının anlamını, önemini, zorunluluğunu ve değerini de ifade ederek açıklar. Bu konuda “Davam” adlı çalışmaya bakılabilir (Necmettin Erbakan: Davam, Millî Gazete Ankara Kitap Kulübü Yayınları, Ankara 2013). Ayrıca yayınlanmış başka kitap, araştırma, makale vb. de unutulmamalıdır.

Erbakan Hoca’nın dava ve uğruna verdiği mücadelenin belirgin özellikleri kısaca ifade edilmek istenirse şu tesbitler yapılabilir, diye düşünüyorum. Öncelikle, anlam ve içeriğine uygun bir........

© Milli Gazete


Get it on Google Play