Şu anda dünya genelinde çok samimi, iyi niyetli, fedakârca İslami hizmetlerde bulunan bütün dernek, cemiyet, vakıf, parti, tarikat, medrese, meşrep, mektep veya bireysel hizmetler veren Müslümanlarımızın hepsinin hizmeti, bilgileri, alışkanlıkları, becerileri, geleneklerinin etkisi altındadır.

Hemen hemen birçoğu, sözlü olarak demese de içinden, çok samimi olarak “Sevgili Peygamberimiz bugün olsaydı, bu şartlarda böyle yapardı” deme yanlışına düşebiliyoruz.

Niyyetimizin iyi olması, işimizin doğru olduğuna işaret etmez.

Niyyetimiz iyi olacak ama yaptığımız da Allah’ın kitabına, Rasülü’nün sünnetine uygun olacak.

“Peygamber olsa, bunu bugün böyle yapardı” demek yerine “Buna benzer bir olayda Allah’ın Rasülü nasıl davrandı” diye yeniden Kitap ve Sünnet’e müracaat etmeli.

Allah Rasülü’nü kendimize uydurmaya çalışmak yerine biz O’na uymaya mecburuz.

Rabbimiz buyurur:

“Ey iman edenler, Allah'a itaat ediniz, Rasülü'ne itaat ediniz, amellerinizi boşa çıkarmayınız.” (Muhammed süresi ayet 47/33)

“De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı afvetsin. Allah afvedicidir, rahmet edicidir.” Ayetini de hep hatırda tutalım. (Al-i Imran süresi ayet 3/31)

Bir taraftan, “Kur’an-ı Kerim, her çağa hitap eder, çağlar üstüdür” diyeceğiz, öbür taraftan, “Peygamber olsa bunu böyle yapardı” diyeceğiz ve o konuda Kur’an’a müracaat yapmayacağız öyle mi?

Kur’an’ın devamlı okunmasının hikmeti bu.

Kendi anladığımız manalar da, bu çağda edindiğimiz birikimimizle orantılı olduğu gibi, nefsimizin istekleri de bizi Kur’an’ı anlamada yanlışa sevk edebilir.

Onun için Allah’ın Rasülü bu ayeti nasıl anlamış, nasıl uygulamış,

O’nun sohbetlerinde yetişen arkadaşları O’nunla ilgili neler söylemiş, onlara da bakacağız.

Kur’an ve Sünnet çizgisindeki İslam âlimlerinin ittifak ve ihtilafları, birleştikleri ve ayrıldıkları konuları da bilmeli ve ittifak ettiklerinden ayrılmamalı.

Yoksa Rabbimizin:

“Onlar işlerini aralarında kitaplar halinde parçaladılar. Her grup kendi yanındakiyle sevindi.” Haber verdiği kişilerden oluveririz. (Müminun süresi ayet 23/53)

“Günümüzdeki kâfir ve zalim devletlerle ilgili ayet veya hadis var mı ki bakalım?” demek aklınızdan geçmesin.

O gün de Batı’da Roma İmparatorluğu, doğuda Sasani İmparatorluğu, Afrika’da Habeşistan İmparatorluğu vardı.

Kur’an-ı Kerim’de, Yahudilerle ilgili ayetleri okuduğunuzda akılınıza hemen bugünün kâfirlerinin yaptıkları gözünüzün önüne geliverir.

Kur’an’ın Firavun hakkında verdiği bilgileri okuyun, Amerika’nın ve Avrupa’nın Gazze’de ve diğer Müslümanlara yaptıklarını düşünün, aynı şeyi yapıyorlar.

Peki, Firavun, bunlara “Musa’ya, İsa’ya, Muhammed’e, (sallallahü aleyhim ve sellem) peygamber olarak iman edip onları örnek ve önder kabul edenleri, ‘Şöyle asın, böyle kesin, nesillerinin üremesini kökünden kurutun’ diye vasıyyet mi ederler de böyle davranırlar” diye sorarsan, “Bu soru için de Kur’an’a bakalım” derim.

Bakalım Kur’an-ı Kerim ne buyuruyor:

Onlardan öncekiler bir peygamber geldiğinde yine böyle sihirbaz veya deli demişlerdi.

Hep birbirlerine bunu vasiyet mi ettiler? Hayır. Onlar azgın bir toplumdurlar.” (Zariyat süresi ayet 51/52-53)

Asya’da bir kuduz köpekle, Avrupa’da, Amerika’da, Afrika’da, Avustralya’daki kuduz köpeklerin birbirlerine tavsiyede bulunmaları, vasıyyetname yazmalarına gerek yok.

Dünyanın her yerinde hangi köpek kuduz olmuşsa ısırdığı kişiye kuduz mikrobu bulaşır.

Gavurluk/tağutluk mikrobu, kuduz mikrobundan daha tehlikeli.

Gavurların zehirleri havadan, karadan denizden aynı hedefe atılır ve paramparça eder.

Kursağında gavurluk mikrobu taşıyanı mikrop, önce onu insanlıktan çıkarır, fakirin elindekini de koyduğu kanunlara uygun olarak soyar, zenginlere aktarır.

Bir tek zengin, bu kanunlarla bir kıtadaki milyarlarca insandan daha zengin hale getirilir.

Bu gavurluk mikrobunu taşıyanı da aynı zamanda cehennemde sonsuz senelerde yanmaya götürür.

Rabbimiz bu durumu şöyle haber verir:

“Kahrolsun yalancılar.

Ki, onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gafillerdir.” (Zariyat süresi ayet 51/10-11)

QOSHE - Uydurmayalım, uyalım - Mahmut Toptaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Uydurmayalım, uyalım

31 13
08.05.2024

Şu anda dünya genelinde çok samimi, iyi niyetli, fedakârca İslami hizmetlerde bulunan bütün dernek, cemiyet, vakıf, parti, tarikat, medrese, meşrep, mektep veya bireysel hizmetler veren Müslümanlarımızın hepsinin hizmeti, bilgileri, alışkanlıkları, becerileri, geleneklerinin etkisi altındadır.

Hemen hemen birçoğu, sözlü olarak demese de içinden, çok samimi olarak “Sevgili Peygamberimiz bugün olsaydı, bu şartlarda böyle yapardı” deme yanlışına düşebiliyoruz.

Niyyetimizin iyi olması, işimizin doğru olduğuna işaret etmez.

Niyyetimiz iyi olacak ama yaptığımız da Allah’ın kitabına, Rasülü’nün sünnetine uygun olacak.

“Peygamber olsa, bunu bugün böyle yapardı” demek yerine “Buna benzer bir olayda Allah’ın Rasülü nasıl davrandı” diye yeniden Kitap ve Sünnet’e müracaat etmeli.

Allah Rasülü’nü kendimize uydurmaya çalışmak yerine biz O’na uymaya mecburuz.

Rabbimiz buyurur:

“Ey iman edenler, Allah'a itaat ediniz, Rasülü'ne itaat ediniz, amellerinizi boşa çıkarmayınız.” (Muhammed süresi ayet 47/33)

“De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı afvetsin. Allah afvedicidir, rahmet edicidir.” Ayetini de hep hatırda tutalım. (Al-i Imran süresi ayet 3/31)

Bir taraftan, “Kur’an-ı Kerim, her çağa hitap eder, çağlar üstüdür” diyeceğiz, öbür taraftan, “Peygamber olsa bunu böyle yapardı” diyeceğiz ve o konuda........

© Milli Gazete


Get it on Google Play