Gazze’de yaşananları anlamak için, sadece bu bölgenin gündemimize girdiği zamanları baz almamız yeterli değildir. Çünkü böyle yaparsak belirli bir zaman aralığında yaşanmış bir normalleşmenin varlığını da kabul etmiş oluruz. Hâlbuki BM’nin sözde İsrail devletinin kurulduğunu kabul etmesinden bu yana bölgede normal bir süreçten bahsedemeyiz. O zaman bizim gündemimize zaman zaman hızlı bir giriş yapıp sonra gündemimizden düşen bu durumun algılanış biçimi normalin sağlanabiliyor olduğu düşüncesi olmamalıdır. Ortada zaman zaman çatışma, zaman zaman normalleşmenin olduğu bir atmosfer yok, sürekli yaşanan bir zulmün çeşitli sebeplerle zaman zaman bizim gündemimize giriyor olması söz konusu.

Olaya bu pencereden bakarsak HAMAS’ın “durduk yerde neden böyle bir girişimde bulundu”, “zamanlaması manidar” ya da “bu girişim İsrail’in işine yaradı” gibi açıklamaların ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu görebiliriz. İsrail’in sistematik ve kurumsal olarak yürüttüğü terör faaliyetleri hem Gazze’de hem de Filistin’in diğer bölgelerinde sürekli devam etmektedir. Bu cendereden çıkmanın yolu sabır, umut ve mücadeledir. Eğer ki, Filistinliler bu mücadeleyi bırakırsa ya da zamanı değil diye ertelerse yarın ne koruyacakları toprakları ne de umutları kalacaktır. Bu yüzden HAMAS’ın yaptığı bu girişimin zamanını ya da gerekliliği tartışmak yerine bu mücadelenin nasıl başarıya ulaşması gerektiğine kafa yormamız gerekiyor.

Burada halklara düşen vazife, zulme ve haksızlığa karşı tepkisini koyabilmesidir. Bu tepkiler belki sınırlı olabilir ama yine de en etkili yöntem, halkların bu doğrultudaki iradeleridir. Bu yüzden halka düşen toplumsal olarak algıların yönlendirilmesine müsaade etmemek, ekonomik olarak boykot, siyasi olaraksa ülke yönetimlerini harekete geçirecek eylemleri hayata geçirmektir. Ne amalarla ortaya çıkan algılar, ne ciddiyetten uzak boykot ne de suya sabuna dokunmayan eylemler, halkların üzerine düşeni yaptığını göstermez. Bunlar ancak vicdanlarını görece olarak tatmin etmenin bir yoludur.

Yöneticilerin bu konudaki sorumluluğu ve yükümlülüğü elbette daha fazladır. Bu zulümlere bizzat müdahil olması gereken, yöneticilerin kendileridir. Ülkelerinin politikalarında söz sahibi olanların sessiz kalması ya da sesini yükseltiyormuş gibi yapması, zulmü engelleyecek politikalar üretmemesi ya da üretiyormuş gibi davranarak geçiştirmesi büyük bir vebali üzerlerine yüklüyor. Bunu bir tarafa bırakalım, bu yangında ısınmaya çalışan yöneticilerin olduğunu görmek gerçekten ibretlik bir durum. Yönetimler bakımından değerlendirdiğimizde Hristiyan-Yahudi blokunun İsrail zulmünü destekler mahiyette konuşlanmasının kültürel ve siyasal bir zemini var. Ama Müslümanların İsrail zulmünün engellenmesine dönük somut bir adım atamamasının hiçbir açıklaması ve mazereti yoktur. Mezhepsel ve etnik farklılığın ya da ulusal çıkar kutsallığının arkasına sığınmak kendilerini İslam’la refere eden yöneticiler için kabul edilebilir değildir.

Aslında son günlerde yaşananlar bir turnusol kâğıdı vazifesi görüyor. İnsanların acı karşısındaki hassasiyetleri vicdani mi, yoksa başka gerekçelere mi dayanıyor? Yöneticiler kürsülerdeki vakarını politik eylemlerde gösterebiliyor mu? Her birey, her kesim, her cemaat/STK/dernek/vakıf, her yönetici bu soruları kendine sorması ve samimiyetle cevaplaması gerekiyor. İşte o zaman, neden yıllardır gözümüzün önünde insanların bir soykırıma tabi tutulduğunu anlayabiliriz.

QOSHE - Gazze Yanarken Ateşinde Isınmak - Muhammet Esiroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze Yanarken Ateşinde Isınmak

15 0
12.11.2023

Gazze’de yaşananları anlamak için, sadece bu bölgenin gündemimize girdiği zamanları baz almamız yeterli değildir. Çünkü böyle yaparsak belirli bir zaman aralığında yaşanmış bir normalleşmenin varlığını da kabul etmiş oluruz. Hâlbuki BM’nin sözde İsrail devletinin kurulduğunu kabul etmesinden bu yana bölgede normal bir süreçten bahsedemeyiz. O zaman bizim gündemimize zaman zaman hızlı bir giriş yapıp sonra gündemimizden düşen bu durumun algılanış biçimi normalin sağlanabiliyor olduğu düşüncesi olmamalıdır. Ortada zaman zaman çatışma, zaman zaman normalleşmenin olduğu bir atmosfer yok, sürekli yaşanan bir zulmün çeşitli sebeplerle zaman zaman bizim gündemimize giriyor olması söz konusu.

Olaya bu pencereden bakarsak HAMAS’ın “durduk yerde neden böyle bir girişimde bulundu”, “zamanlaması manidar” ya da “bu girişim İsrail’in işine yaradı” gibi açıklamaların ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu görebiliriz. İsrail’in sistematik ve kurumsal olarak yürüttüğü terör faaliyetleri hem Gazze’de hem de Filistin’in diğer bölgelerinde sürekli devam etmektedir. Bu cendereden çıkmanın yolu sabır, umut ve........

© Milli Gazete


Get it on Google Play