Bu köşede daha önce yazmış olduğumuz iki yazıda İslamcılık tartışmalarıyla ilgili olarak “Öznenin Müslümanlığı” ve “Eylemin İslamiliği” kavramlarına değinmiştik. Bu kavramlarla İslamcılığın algılanış biçimindeki değişimin temel sebebini anlamaya çalışmıştık. Bugün ise bu iki kavramlaştırma üzerinden İslamcılığın temsil sorununa değinmeyi ve bunun neden olduğu yıkıcı sonuçları konuşmayı amaçlıyoruz.

İslamcılığı, öncelikli olarak Müslümanlar adına bir duruş gösteren bir fikri üretim ve eylemler bütünü olarak ifade edebiliriz. Akif’in deyimiyle zamanın idrakine giden yolun taşlarıdır. Hayatın egemen kavramları karşısında İslam’ın kendisini kendi kavramlarıyla ifade edebilmesi ve var kılabilmesi, İslamcılığın bir imkânıydı. Burada öne çıkan mesele, fikri üretim ve eylemlerin İslam’ın içinden yoğrularak hayat bulmasıydı. Eylemin İslamiliği kavramı bu gerçeği ifade ederken, aynı zamanda bir Müslüman şahsiyet inşa etme gayretini taşıyordu. Ne yazık ki, son yüzyıllık dönemde yaşananlar, bu imkânın yeterince kullanılamadığını gösteriyor.

İslamcı siyasetin fikir ve eylemler üzerinden değil, kişiler üzerinden yürümeye başlaması İslamcılığın asli kırılmasını da beraberinde getirmiştir. Çünkü artık üretilen fikirlerin ve bunların ortaya çıkardığı eylemlerin içeriğinden daha önemli olan, bu eylemleri yapan kişilerin kimlikleridir. Böyle olduğunda kişisel karizması ve Müslüman kimliğiyle öne çıkan kişiler yaptıklarıyla İslamcı siyasetin bizzat temsilcisi olma konumuna gelmişlerdir. İslamcılığın temsil sorununun kaynağı da burada yatmaktadır. Eylemlerin içeriğinin değil de öznenin İslamcılığı temsil etmesi, özneye ait tüm eksiklik, hata ve sorunların İslamcılık üzerine boca edilmesine neden olmaktadır.

Bu şekilde ortaya çıkan İslamcılığın bu temsil sorunu, aynı zamanda gelecek nesiller için İslamcılık fikrinin varlık sorununu da oluşturmaktadır. Özü itibarıyla muhalif bir yanı olan İslamcılığın öznenin Müslümanlığına sıkışmış tanımı gereği günümüz siyasi yapısı içerisinde iktidar olarak algılanmasına neden olmuştur. Bu da iktidarın olumsuzluklarının İslamcılığın doğasına indirgenmesine ve İslamcılık fikrine karşı bir önyargının doğmasıyla sonuçlanmıştır ve sonuçlanmaya devam etmektedir. Bugün gençlerin İslamcılığa hatta İslam’a bakışlarındaki önyargılı yaklaşımın en temel sebebi, İslamcılığın yaşadığı bu temsil sorunudur.

Öznenin Müslümanlığının İslamcılık olarak algılanması aynı zamanda İslamcılığın sağcılaşmasına da neden olmuştur. Çünkü siyasi özne için iktidar olma amacı temel motivasyondur. Bu motivasyonla hareket edenler için ekseriyetin rızası önemlidir. Ülkemizdeki çoğunluğun yoğunluk alanı sağ muhafazakâr ve milliyetçi şemsiyedir. Öznenin dinsel kimliğinden kaynaklı olarak İslamcılığı temsil ettiği kabul edilen siyasi aktörlerin bu ekseriyete dönük siyaset anlayışı İslamcı söylemle sağ muhafazakâr ve milliyetçi söylemi aynı istikamette buluşturmuştur.

Sağ muhafazakâr ve milliyetçi bir siyaseti yürütmelerine rağmen İslam’ın referanslarını hoyratça kullanan siyasi erkle İslamcılık özdeşleştirilmiştir. Temel motivasyonları ve fikri temasları birbirinden farklı İslamcılık ile mevcut siyasi erkin bu şekilde aynı kabın içerisinde değerlendirilmesi, İslamcılık açısından özellikle yeni nesle kendisini ifade etmeyi zorlaştırıyor. Bu cendereden çıkış yolunun İslamcılığın asli kodlarına doğru yolculuk yapması ve muhalif duruşunu yeniden kazanması gerekiyor.

QOSHE - İslamcılığın temsil sorunu - Muhammet Esiroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İslamcılığın temsil sorunu

13 0
25.02.2024

Bu köşede daha önce yazmış olduğumuz iki yazıda İslamcılık tartışmalarıyla ilgili olarak “Öznenin Müslümanlığı” ve “Eylemin İslamiliği” kavramlarına değinmiştik. Bu kavramlarla İslamcılığın algılanış biçimindeki değişimin temel sebebini anlamaya çalışmıştık. Bugün ise bu iki kavramlaştırma üzerinden İslamcılığın temsil sorununa değinmeyi ve bunun neden olduğu yıkıcı sonuçları konuşmayı amaçlıyoruz.

İslamcılığı, öncelikli olarak Müslümanlar adına bir duruş gösteren bir fikri üretim ve eylemler bütünü olarak ifade edebiliriz. Akif’in deyimiyle zamanın idrakine giden yolun taşlarıdır. Hayatın egemen kavramları karşısında İslam’ın kendisini kendi kavramlarıyla ifade edebilmesi ve var kılabilmesi, İslamcılığın bir imkânıydı. Burada öne çıkan mesele, fikri üretim ve eylemlerin İslam’ın içinden yoğrularak hayat bulmasıydı. Eylemin İslamiliği kavramı bu gerçeği ifade ederken, aynı zamanda bir Müslüman şahsiyet inşa etme gayretini taşıyordu. Ne yazık ki, son yüzyıllık dönemde yaşananlar, bu imkânın yeterince kullanılamadığını gösteriyor.

İslamcı siyasetin fikir ve eylemler üzerinden değil, kişiler üzerinden yürümeye........

© Milli Gazete


Get it on Google Play