Siyasetin öznesi de, nesnesi de insandır. Bunu, yöneten yönetilen ayrımıyla açıklıyoruz. Siyasetteki temel ahlaki içerik yönetenlerin ve yönetilenlerin ahlaki duruşuyla doğrudan ilgilidir. Çünkü ahlakın muhatabı da, siyasetin muhatabı da aynı insandır. Aynı insan hem siyaset yapıp hem de ahlaki bir duruş gösterdiğinde siyasetin ahlakla olumlu ilişkisinden söz edebiliriz.

Peki, siyasetçilerin ahlaki ilkelerle siyasetin pratiklerini aynı istikamette yürütme şansları var mıdır?

Siyaset felsefesi üzerine düşünenlerin bu konuda farklı şeyler söylediklerini biliyoruz. Siyasetin pratiklerini her şeyin üzerinde görenlerle, her eylemi idealize etmeye çalışanlar hep olmuştur. Birincisinde siyasi yapının bekası için ahlakiliğin dışında rasyonel kararlar alınması önemlidir. İkinci durumda ise ahlaki hiçbir eylemin sonucuna bakılmaması gerektiği düşünülür. Bir eylemin ahlaki ise gerisinin hiçbir önemi yoktur. Siyasetle ahlak konusunu konuşurken sorun sadece bu ayrımda da yatmıyor. Asıl sorun her iki düşünceyi de hayata geçirecek insanın ahlakiliği sorunudur.

Siyasetle ahlakın ilişkisinin doğru bir zeminde kurulması bizzat insanın ahlaki olgunluğuyla alakalıdır. Yönetmeye talip olanların toplumun iyiliğine yönelik her türlü eylemleri siyasette karşılık bulacaktır. Aynı şekilde yönetilenlerin siyaseti belirleyici kararları iyiliği ne kadar ayağa kaldırmaya dönükse siyasetle irtibatı da o kadar ahlaklı oluyor demektir. Buna karşın hem yönetenlerin hem de yönetilenlerin siyasetteki beklentisi menfaat ilişkilerine dayanıyorsa siyasetin ahlaki zeminden beslendiğini söyleyemeyiz. Bu durum netice itibarıyla siyasetin itibarına da büyük zararlar vermektedir.

Yerel seçimlerin sıcaklığının hissedilmeye başladığı bu dönemde siyasete yeniden itibar kazandırmanın yollarını düşünmeliyiz. Çünkü son zamanlarda siyasilerin tutumları, özellikle de çatışmacı siyasi dili tercih etmeleri nedeniyle halkın siyasetle arasına tepkisizlik duvarları örülmektedir. Siyasetin nesnesi olan halk, eylemlerin sonucunu çatışmanın kökenlerinde aradığından özne ile eylemin irtibatı birbirinden koparılmaktadır. Bu durum siyasilerin sorumluluktan kaçınmasına, yanlışların üstünün örtülmesine ve böylece siyasetin ahlaki alandan uzaklaşmasına götürmektedir.

Siyasiler tarafından çatışmacı dilin ve kutuplaştırıcı siyaset tarzının benimsenmesi eylemleri bu çatışma alanının içine hapsetmektedir. Böyle bir durumda siyasi eylemlerde öncelik, içerikte değil öznededir. Yani siyasi eylemlerin değerlendirilmesi, eylemin ahlaki olup olmadığından bağımsız olarak siyasetçinin hangi kesimin içinde yer aldığı ile alakalıdır. Bu boşluğun farkında olan siyasiler için buralar kaçış alanlarıdır. İç ve dış düşmanla mücadele edenler, büyük resme odaklananlar ve diğerlerinin gizli ajandasından bahsedenler için eylemlerin ahlakiliği göz ardı edilebilir. İnsaf sahibi herkesin gözleri önünde yürüyen bu süreç siyasetin bütünü üzerinde ahlak problemini doğurmaktadır.

Siyasetin temel amacı toplumsal ahengin yakalanmasıdır. Çünkü insanların birlikte yaşaması fıtri bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın doğru bir şekilde giderilmesi için insanların birbirleriyle, toplumla ve devletle olan münasebetlerinde karşılıklı iyiliğin hâkim olması gerekir. Siyaseti toplu yaşamanın ritmik serüveni olarak kabul edersek; siyasetin ahlakiliğini de bu iyiliğe ulaşmak için hakkıyla gündeme almak gerekecektir.

QOSHE - Siyasetin itibarsızlaşması - Muhammet Esiroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasetin itibarsızlaşması

6 1
10.03.2024

Siyasetin öznesi de, nesnesi de insandır. Bunu, yöneten yönetilen ayrımıyla açıklıyoruz. Siyasetteki temel ahlaki içerik yönetenlerin ve yönetilenlerin ahlaki duruşuyla doğrudan ilgilidir. Çünkü ahlakın muhatabı da, siyasetin muhatabı da aynı insandır. Aynı insan hem siyaset yapıp hem de ahlaki bir duruş gösterdiğinde siyasetin ahlakla olumlu ilişkisinden söz edebiliriz.

Peki, siyasetçilerin ahlaki ilkelerle siyasetin pratiklerini aynı istikamette yürütme şansları var mıdır?

Siyaset felsefesi üzerine düşünenlerin bu konuda farklı şeyler söylediklerini biliyoruz. Siyasetin pratiklerini her şeyin üzerinde görenlerle, her eylemi idealize etmeye çalışanlar hep olmuştur. Birincisinde siyasi yapının bekası için ahlakiliğin dışında rasyonel kararlar alınması önemlidir. İkinci durumda ise ahlaki hiçbir eylemin sonucuna bakılmaması gerektiği düşünülür. Bir eylemin ahlaki ise gerisinin hiçbir önemi yoktur. Siyasetle ahlak konusunu konuşurken sorun sadece bu ayrımda da yatmıyor. Asıl sorun her iki düşünceyi de hayata geçirecek insanın ahlakiliği sorunudur.

Siyasetle ahlakın ilişkisinin doğru bir zeminde kurulması........

© Milli Gazete


Get it on Google Play