İnsanlar tarihe bakmak istedikleri yerden yaklaşırlar. O yüzden tarih çekilmiş bir fotoğraf karesi değil, bir ressamın tuvaline dökülmüş resim tablosu gibidir. Aynı kareyi içeren bir resim tablosu, fotoğraf karesi gibi görüntüyü birebir aktarmaz, ressamın duygusunun bir yansımasını da mutlaka hissederiz. Tarihi de bu pencereden değerlendirmemiz gerekiyor. Tarihi araştıranların ve aktaranların kafalarında tahayyül ettikleri gelecek doğrultusunda geçmişte izler sürdüğünü kabul etmemiz gerekiyor. Sadece tarihin içeriğiyle alakalı bir durum değil, yaşanmış olayların bugüne yansımasının da belirli bir koridordan geçtiğini unutmamalıyız. İnsanlar ve topluluklar, durdukları yerin zeminine uygun bir tarihi taşıyıcılığını yapıyorlar.

Bunun en bariz örneğini bugün yaşadığımız olayların yorumlanışında ve tutundukları tavırlarda görebiliyoruz. Gazze’de yaşanan insanlık dışı katliamı görmek istemeyenlerin ya da karşı tarafta pozisyon almayı tercih edenlerin en büyük mazeretinin tarih olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Çünkü hem kendi vicdanları hem de toplumsal vicdan kişileri İsrail’in yanında durmayı ya da yapılanların insanlık suçu olduğunu dile getirememeyi kabul etmiyor. Bu sebeple içine düştüğü bu çıkmazdan kurtuluşu tarihe yaptığı nokta atışlarda arıyor.

Açıklamaya çalıştığımız husus aslında; “Araplar bizi arkadan vurdu, onlar da açgözlülük edip topraklarını satmasalarmış” gibi tarihin içerisinden cımbızlanan olayları gündeme taşıyanların zihinsel arka planıdır. Yaşanan olaylar karşısında gerek siyasi duruşundan kaynaklı olsun gerekse kişisel çıkar ilişkilerinden kaynaklı olsun pozisyonunu mazlumdan ve mağdurdan yana alamayanların, bu tür savunma refleksleri pozisyonlarını meşrulaştırma gayretlerinin bir neticesidir. En basitinden insani bir duruş gösteremeyişini örtbas etmek için geçmişin izini sürenlerin bu vicdan yükünü nasıl taşıyacağını bilemiyoruz.

Bir defa tarihin yükünü bugünün çocuklarının üzerine yüklemenin hiçbir açıklaması olamaz. Bunun yanında hiçbir insan kendisini bu olayların dışında da konumlandıramaz. Yaşananlar karşısında “bize ne” diyenlerin kendisini insanlık ailesinin içinde görüp görmediğini merak etmiyor değiliz. Kendilerine zihinsel banliyöler kuranların, konfor alanları inşa edenlerin vazgeçemedikleri tam da budur. Kimse konfor alanını terk etmek istemiyor. Kimileri bunu yaşananlara karşı üç maymunu oynayarak yapıyor, kimileri ise sözün cazibesiyle vicdani tatmin yaşayarak yapıyor. Neticede zulüm her daim kendisini büyütürken merhameti ve insanlığı küçültüyor.

Duruşlarını meşrulaştırmak isteyenlerin tarihi gerçekleri çarpıttığını az çok görebiliyoruz. Kaldı ki; yukarıda alıntılanan sözlerin tarihi gerçekliği yansıtmadığını da her insaf sahibi tarihçi ifade ediyor. Ama hâlâ buradan kendi duruşuna alan açmak isteyenlerin varlığı da malum. Algısal operasyonlara maruz kalmamak için tarihle sahih bir ilişki kurmamız gerektiği aşikâr. Bu yüzden geçmişe her ne gerekçeyle bakarsak bakalım tarihi olayları kendi zamanında ve şartlarında bütüncül olarak değerlendirmeliyiz. Yoksa tarihi kendi zihnimizin sözcüsü olmaktan kurtaramayız.

QOSHE - Tarihle mazeret üretmek - Muhammet Esiroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tarihle mazeret üretmek

11 0
26.11.2023

İnsanlar tarihe bakmak istedikleri yerden yaklaşırlar. O yüzden tarih çekilmiş bir fotoğraf karesi değil, bir ressamın tuvaline dökülmüş resim tablosu gibidir. Aynı kareyi içeren bir resim tablosu, fotoğraf karesi gibi görüntüyü birebir aktarmaz, ressamın duygusunun bir yansımasını da mutlaka hissederiz. Tarihi de bu pencereden değerlendirmemiz gerekiyor. Tarihi araştıranların ve aktaranların kafalarında tahayyül ettikleri gelecek doğrultusunda geçmişte izler sürdüğünü kabul etmemiz gerekiyor. Sadece tarihin içeriğiyle alakalı bir durum değil, yaşanmış olayların bugüne yansımasının da belirli bir koridordan geçtiğini unutmamalıyız. İnsanlar ve topluluklar, durdukları yerin zeminine uygun bir tarihi taşıyıcılığını yapıyorlar.

Bunun en bariz örneğini bugün yaşadığımız olayların yorumlanışında ve tutundukları tavırlarda görebiliyoruz. Gazze’de yaşanan insanlık dışı katliamı görmek istemeyenlerin ya da karşı tarafta pozisyon almayı tercih edenlerin en büyük mazeretinin tarih olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Çünkü hem kendi........

© Milli Gazete


Get it on Google Play