KENARI DİCLE’DE KOYUN, GAZZE’DEKİ ÇOCUKTUR!

Sosyal medyada, 2003 yılında kaydedilmiş Sayın Erdoğan’ın ABD’de yaptığı bir konuşma videosu dönüp duruyor. Yanında, dört ünlü bakanından, büyükelçi yaptığı makaracı sıfatıyla maruf partilisi Egemen Bağış var.

İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır.”

Tarih 22 Kasım 2023.

Filistin–İsrail savaşında 46’ncı gün.

Saadet–Gelecek Grup Toplantısında Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu konuşuyor:

“Yahudilerin Avrupa’da yaşaması mümkün değildi. Bir zaman bütünüyle çıkarıldılar. Onlara kim kucak açtı? Müslüman ülkeler. Geldiler, sığındılar; onlara her türlü imkan tanındı.

Ama şimdi güç kazanınca, ‘Bu topraklar bize Cenab-ı Hak tarafından vaad edilmişti. Bu topraklara hakim olabilmek için elimizden gelen bütün gücü sarf edeceğiz. İhtiyaç duyarsak katliamları da gerçekleştireceğiz’ diyorlar.”

Sayın Erdoğan’ın bahis mevzu videosu sosyal medyada dönüp duruyor: “İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır.”

Bilge başkan Temel Karamollaoğlu Meclis’teki grup toplantısında konuşmasını sürdürüyor:

“Bu zihniyete sahip olanların aslında yaşama hakkı olmaması icap eder. Bu bir insanlık suçu. Çocukları katledemezsin! Hastanelere saldıramazsın!

Savunma hakkıymış. Ne savunma hakkı? O topraklarda yaşayan Filistinliler yüzyıllardır yaşıyorlar, yeni değil; yüz yıllardır! Siz gideceksiniz, bir Filistinliyi evinden çıkaracaksınız. Diyeceksiniz ki, buraya ta dünyanın öbür tarafından benim ırkıma mensup insanları getirdim, onlar yaşayacaklar. Bu ne küstahlık! Senin inancın beni bağlamaz.

Sözün kısası, Batı alemi insan hakları, demokrasi, özgürlük, barış dediğimiz zaman, ne noktaya kadar? Şimdi bunu ortaya koydu. Batı sömürgecidir, tahakkümcüdür. Biz Batılılarla bu noktalarda işbirliği yapamayız; aynı kanaatlere sahip değiliz çünkü.

Biz ceddimizle aynı noktadayız!

Bizi yönetenlerin hali bizi daha çok yaralıyor!

Bu asırda yaşanan en büyük vahşettir (Gazze’deki katliam).”

Saadet–Gelecek Grup Toplantısında söz başbakanlarımızdan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nda. Tarihini anlatıyor, adını özellikle vurguladığı Filistin–İsrail savaşının.

“1964 Savaşı, namı diğer ‘6 Gün Savaşı’nda İsrail dört ülkeyle savaştı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan. Savaş 6 gün sürdü. İsrail, Sina Yarımadasını Mısır’dan, Kudüs ve Batı Şeria’yı Ürdün’den, Golan Tepelerini Suriye’den, Şebaa Çiftliklerini Lübnan’dan aldı.

Bugün 46. gün. O günlere göre çok daha güçlü İsrail ordusuna, ABD–İngiliz donanma desteğine rağmen, Filistinliler, dünyayı dar ediyorlar. Savaş Filistin–İsrail arasındadır. Irkçı Siyonistlerle insanlık vicdanını savunanlar arasında. Bu savaş, ABD başta olmak üzere yedi düvelin emperyalist gücüne karşı özgürlük savaşıdır.

Çanakkale’yi anlamayan Gazze’yi anlayamaz. Çanakkale şehitlerine saygı duymayan, Gazze şehitlerine saygı duyamaz!

Bu iktidar ne kadar acizse, biz o kadar güçlü, o kadar vicdanlı, o kadar bu davanın sahibiyiz.

Küresel toplam ayağa kalktı. İnsanlık ayağa kalktı. Gazzelilerin ayağa kalkışını selamlamak için ayağa kalktı.

Selam olsun Gazze’ye, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya!”

1967 Savaşı’nı radyoların başında ve İsrail’in tek gözlü korsan bakanını öne çıkaran Bab-ı Ali gazetelerinin, esir alınan Arap askerleri fotoğraflı haberlerinden takip ettiğinde bu ülkenin insanları, ben lise çocuğuydum; iktidarda Adalet Partisi vardı, İsmet Paşa daha sağdı.

Tercüman Gazetesi’nde, geçtiğimiz günlerde vefat eden Rauf Tamer, o tek gözlü İsrail bakanı hakkında, bir sonraki savaşta (1973 mü?) başarısız olmasını espri konusu yapmıştı. “Moşe Dayan’dı/Boşa dayandı” mizahında gizlenmiş bir hayal kırıklığı mı sezmiştik de çok üzülmüştük? Hatırlamam zor. Fakat TRT’mizin “Solcu Müslümanlar”la Filistin, “Sağcı Hıristiyanlar”la Lübnan haberleri yaptığı yıllarda dinlediğim bir anıyı şimdi yazmazsam olmaz. Ertuğrul Düzdağ ağabey, MTTB “Çatı” günlerimde anlatmıştı.

“Filistin’deyim. Daha ilk gecemiz. Misafir olduğumuz evin damında yatıyoruz. Üstümüzde İsrail uçakları. Alçalıyorlar, yükseliyorlar, sağdan soldan üstümüze üstümüze geliyorlar.

Her gece böyle dediler. Bizi uyutmuyorlar. Çocuklarımızı uykularında korkutuyorlar. Peki, siz ne yapıyorsunuz dedim. Ne yapabiliriz, dediler. Tepemizde jet uçakları.

Silah adına ne varsa getirin dedim. Piyade tüfekleri ne yapabilir ki, umutsuzluğunu yaşıyorlardı. Siz hele bir getirin.

Doğruldum, tüfeği göğe, uçaklara doğru tutarak ateşliyorum. Bir saat sonra başka damlardan da atışlar yapıldı. Ertesi gece ise tüm şehrin damlarından İsrail jetlerine doğru o piyade tüfekleriyle, “Biz buradayız, bu gecelerin hesabını soracağız!” mesajı verilince, o jetler bir daha uçmaz oldu, geceler sessizleşti.”

Tepki vermenin, tavır koymanın önemini Filistin’de yaşanan bu örnekle daha bir anlamıştım.

“Mazlumların Filistin’den, Gazze’den, Doğu Türkistan’dan, Arakan’dan ve dünyanın zulme uğranılan her yerinden Anadolu’ya baktıklarını’’ söylemiş partidaşlarına Sayın Bahçeli Bey. Sayın Davutoğlu bunu da vurguladı. ‘’Fakat bizim için miting yapacaklar mı, merakıyla değil’’ de deseydi, bir taş daha bir gediğe oturmuş olurdu.

Gedikleri çok onların, bizim ise taş yontucularımız az!

50+1 KİMİN ELİNDE, YA DA ELLERE VAY!

Yeni bir siyasi gündem açılacaksa, önce Sayın Erdoğan konuşur. AKP medyasınca meraklara tavan yaptırılırken, Sayın Bahçeli’nin vereceği cevabın muhtevasına akıl edilen tüm ihtimaller yüklenir. Çünkü beklenen hitabetin sertliği, içtiğimiz suyun sertliğinden daha fazla önem kazanmıştır.

Bu hafta da böyle oldu.

Almanya dönüşünde Sayın Erdoğan konuştu. Sayın Bahçeli 85 milyondan biri olarak duydu. Düşündü, taşındı, ihtimaller zincirinde dolaştı ve bir cevap hazırladı.

Kimse Cumhur İttifakı böyle mi çalışıyor diye sormadı. Telgrafla haberleşme eskiden vardı. Sayın Bahçeli konuşmasının içinde bugünün ipuçlarını veriyor:

“Cumhur İttifakında pazarlık yoktur, ihtilaf yoktur; bir planın ürünü, bir projenin üretimi değildir.”

“Kimin eli, kimin cebinde belli değil.”

“50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor” tespitini, kanaatini, kabulünü 70’li yıllarda Yeşilçam’da erotik film adı olmuş bir deyimle anlatan Sayın Erdoğan’a, ittifak ortağı ve 50+1 şartının yılmaz savunucusu Sayın Bahçeli’nin cevabını kendi metod ve üslubumuzca analiz edeceğiz.

Sayın Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin faziletlerini saymış ve sıralamasını şu cümle ile bitirmiş.

“CHS, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbal haysiyeti, milli bekasının habitatı, Türk milletinin huzur, barış ve kardeşlik iradesinin temel harcıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti 100 yıllık bir devlet. Türk milleti yeni mi tanıyor haysiyeti, bekayı, habitatı, tabiat huzur barış ve kardeşliği?

“CHS’nin aksayan, tekleyen ve arıza sinyali veren yönleri varsa...”

Şart kipiyle konuşan Sayın Bahçeli, savunduğu sistemin içinde yaşamıyor mu? Hiç şikayet almamış mı? Partisinin açılımı Milliyetçi Memnunlar Partisi mi oldu?

“Arıza sinyali varsa...”

Var fakat çalışmıyorsa... Trenlerimizdeki gibi.

Meczuplar, adam yerine koymadıklarımız, zeka ve vicdan özürlüler, keneler, kara sinek tabiatlılar... Bir zamanlar kuşlardan örnekli hitabet okuyan Sayın Bahçeli’nin muhaliflerine uygun gördüğü sıfatlar şimdilik bunlar. Üstelik Sayın Bahçeli ile aynı zamanda aynı ülkede yaşıyorlar.

“Sırta binmedik, sırtımıza bindirmedik...”

AKP’nin de “Trene binmek, trenden inmek” anlatımları vardı. MHP makinalaşmak istemiyor mu? Üç dakikada bir TOGG üretiliyorken hem de.

Sayın Bahçeli’den alıntılayacağımız son cümlede partisi tanımlanıyor: “MHP tufeyli değildir, yancı değildir, ufakçı değildir, ulufeye talip değildir, ikbale meraklı değildir.”

Bu tanımlarla Cumhur İttifakının diğer partileri mi anlatılıyor, sorusu yandaş medyanın sahipliğinde olmalı; bizim değil.

Tarih 2013 yılının Şubat ayı.

Ünlü, sağlam, çelik bir AKP’li Hüseyin Çelik’in partisini “Şamar oğlanı değiliz” diye anlattığı o günlerde, Sayın Bahçeli de konuşmuş:

“MHP bostan korkuluğu değildir!”

Millî Gazete’mizin 24 Şubat 2013 tarihli sayısında “Turşuluk Hıyar Değiliz” başlığı altında o anlatımların mızraklı izahını yazmışız biz de.

10 yıl geçmiş.

Sayın Bahçeli bir kez daha MHP’yi anlatma ihtiyacı hissetmiş.

O günlerde o tanımların neden öyle olduğunun tespiti de son cümlemizdedir.

“Muhalefet ‘Bostan Korkuluğu’ olmamakla övünürken, iktidarın övüncü ‘Şamar Oğlanı’ olmamakta.

Duyduk duymadık demeyin.”

Askılara “Ekmek” çıkartarak Cumhur İttifakına seçim kazandıran Sayın Bahçeli, yine “Ekmek” diyerek gösteriyor ekonomistliğini.

“Bu bedhahlara, bir bu gafillere diyorum ki, buradan size ekmek çıkmaz!”

QOSHE - Gazze Gazidir, Çanakkale’dir - Necati Tuncer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze Gazidir, Çanakkale’dir

4 1
25.11.2023

KENARI DİCLE’DE KOYUN, GAZZE’DEKİ ÇOCUKTUR!

Sosyal medyada, 2003 yılında kaydedilmiş Sayın Erdoğan’ın ABD’de yaptığı bir konuşma videosu dönüp duruyor. Yanında, dört ünlü bakanından, büyükelçi yaptığı makaracı sıfatıyla maruf partilisi Egemen Bağış var.

İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır.”

Tarih 22 Kasım 2023.

Filistin–İsrail savaşında 46’ncı gün.

Saadet–Gelecek Grup Toplantısında Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu konuşuyor:

“Yahudilerin Avrupa’da yaşaması mümkün değildi. Bir zaman bütünüyle çıkarıldılar. Onlara kim kucak açtı? Müslüman ülkeler. Geldiler, sığındılar; onlara her türlü imkan tanındı.

Ama şimdi güç kazanınca, ‘Bu topraklar bize Cenab-ı Hak tarafından vaad edilmişti. Bu topraklara hakim olabilmek için elimizden gelen bütün gücü sarf edeceğiz. İhtiyaç duyarsak katliamları da gerçekleştireceğiz’ diyorlar.”

Sayın Erdoğan’ın bahis mevzu videosu sosyal medyada dönüp duruyor: “İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır.”

Bilge başkan Temel Karamollaoğlu Meclis’teki grup toplantısında konuşmasını sürdürüyor:

“Bu zihniyete sahip olanların aslında yaşama hakkı olmaması icap eder. Bu bir insanlık suçu. Çocukları katledemezsin! Hastanelere saldıramazsın!

Savunma hakkıymış. Ne savunma hakkı? O topraklarda yaşayan Filistinliler yüzyıllardır yaşıyorlar, yeni değil; yüz yıllardır! Siz gideceksiniz, bir Filistinliyi evinden çıkaracaksınız. Diyeceksiniz ki, buraya ta dünyanın öbür tarafından benim ırkıma mensup insanları getirdim, onlar yaşayacaklar. Bu ne küstahlık! Senin inancın beni bağlamaz.

Sözün kısası, Batı alemi insan hakları, demokrasi, özgürlük, barış dediğimiz zaman, ne noktaya kadar? Şimdi bunu ortaya koydu. Batı sömürgecidir, tahakkümcüdür. Biz Batılılarla bu noktalarda işbirliği yapamayız; aynı kanaatlere sahip değiliz çünkü.

Biz ceddimizle aynı noktadayız!

Bizi yönetenlerin hali bizi daha çok yaralıyor!

Bu asırda yaşanan en büyük vahşettir (Gazze’deki katliam).”

Saadet–Gelecek Grup Toplantısında söz başbakanlarımızdan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nda. Tarihini anlatıyor, adını özellikle vurguladığı Filistin–İsrail savaşının.

“1964 Savaşı, namı diğer ‘6 Gün Savaşı’nda İsrail dört ülkeyle savaştı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan. Savaş 6 gün sürdü. İsrail, Sina Yarımadasını Mısır’dan, Kudüs ve Batı Şeria’yı Ürdün’den, Golan Tepelerini Suriye’den, Şebaa Çiftliklerini Lübnan’dan aldı.

Bugün 46. gün. O günlere göre çok daha güçlü İsrail ordusuna, ABD–İngiliz donanma desteğine rağmen, Filistinliler, dünyayı dar ediyorlar. Savaş Filistin–İsrail arasındadır. Irkçı Siyonistlerle insanlık vicdanını savunanlar arasında. Bu savaş, ABD başta olmak üzere yedi düvelin emperyalist gücüne karşı özgürlük savaşıdır.

Çanakkale’yi anlamayan Gazze’yi........

© Milli Gazete


Get it on Google Play