“AKP Erbakan Hoca’ya karşı çıktı hayattayken. ABD’den BOP’un eş başkanıyım diye döndü Sayın Erdoğan. Daha sonra Erbakan Hoca 2006 yılında hapse mahkum olduğunda polislere evini kuşattırdı, hapse attırmak için büyük bir gayret içine girdi.”

Çünkü mahkum olmuştu. Evinden alacak ve onu bir bakıma kötü göstermek için hapse attıracak. Evi kuşatıldı. O zaman Hasan Kalyoncu, Tayyip Bey’e gitti. ‘Böyle yaparsan, burayı senin başına yıkarım. Ben, seni siyaseten yaşatmam. Böyle bir işi yapamazsın’ dedi. Onun üzerine Tayyip Bey ev hapsine çevrilmesini sağladı.”

Geçtiğimiz günlerde bir özel TV kanalına bu açıklamayı yapmıştı Saadet Partisi lideri Sayın Temel Karamollaoğlu. İnsanın içini yakan bu yaşanmışlığa verilen cevapları ve gösterilen tepkileri yazmayı sonraya bırakarak, bir cümlenin tedaisinden geçmişe bir yolculuk yapmak istiyoruz.

“Polislere evini kuşattırdı!”

Rahmetli Erbakan Hoca’mızın hayatındaki ilk kuşatma değildi bu.

1969 yılının Haziran ve Ağustos ayları arasında geçer olay okuyacağınız belgelerde.

“Odalar Birliğinde hava gerginleşti’’

Batur: “Başkan Benim”

Önceki gün “Fiili Başkan” Erbakan’ı bulamadığını, bugün tekrar geldiğini söyleyen Batur, özel kalemden odanın anahtarını istemiş, Özel Kalem Müdürü anahtarın Erbakan’da olduğunu ifade ederek kendisine kapıyı açmamış, ayrıca Başkan olarak kendisini tanımadıklarını da bildirmiştir.

Olayın duyulması üzerine dün Odalar Birliğine Necmettin Erbakan taraftarı bazı kimseler gelmişlerdir. Kendilerini komando olarak tanıtan bu kimseler:

“Batur’un zor kullanarak görevi devralmaya teşebbüs etmesi halinde duruma müdahale edeceklerini” bildirmişlerdir. Bu arada binanın içinde ve önünde sivil polislerce de tedbir alınmıştır.

Ticaret Bakanlığı alâkalıları durumla ilgili beyanat vermek istememişler, Bakanın hasta olduğu, kendisinin nerede tedavi edildiğinin bilinmediğini ifade etmişlerdir.”

***

“Birlik koltuğunu dün de Erbakan işgal etti
Sırrı Enver Batur taraftarları ve Ticaret Bakanlığınca, Odalar Birliğinin “Fiili başkanı” olarak vasıflandırılan Prof. Necmettin Erbakan dün sabah Odalar Birliğine gelerek başkanlık makamına oturmuş ve bu arada Ticaret Bakanlığını suçlayarak şunları söylemiştir:

“Bir eski idare heyeti üyesine, Bakanlığa bağlı bir servise bir memur tayin etme edasıyla yazı yazmış olması Ticaret Bakanının, Odalar Birliğinin içişlerine müdahaleye başladığı tarihten beri genel kurulumuzda yaptığı konuşmaları dahil, bugüne kadarki haksız hukuksuz ve yanlış tutumuna yeni bir hukuksuz rakamın ilavesinden ibarettir.”

Erbakan, bu arada Bakanlığın ve eski başkanın tutumunun hukuka aykırı olduğunu tekrarlamıştır.”

***

“ODALAR BİRLİĞİNİ POLİS GECE YARISI İŞGAL ETTİ

Birlik bugün Sırrı Enver Batur’a devredilecek.

Ticaret Bakanlığının isteği üzerine, polis dün gece yarısı Odalar Birliği binasını işgal etmiştir.

Ticaret Bakanı Türkel, dün Necmettin Erbakan ile yaptığı görüşmede kendisini ikna edemeyince, Ankara Valiliğine “binanın tahliyesi ve korunması” için müracaatta bulunmuştur.

Bunun üzerine dün saat 18’de Erbakan ile temasa geçilmiş, ancak binanın tahliyesini Erbakan kesin şekilde reddetmiştir. Görüşmeden netice alınamaması üzerine, polis dün gece bina çevresinde tertibat almış ve sabaha karşı 02’de içeri girmiştir. Bu arada Erbakan’ın özel kalem müdürü ile Genel Sekreter yardımcısı olay yerine gelerek, polisin müdahalesini önlemeye çalışmışlar, ancak muvaffak olamamışlardır.”

*

Birliğe, MHP’li komandoların “yaşa – varol” nidaları arasında giren Erbakan, “Polisle mücadele edecek değiliz, ancak mücadelemize devam edeceğiz. Buradan şimdi bir zabıt tuttuktan sonra çıkıp gideceğiz. Ama giderken Başkanlık sıfatını da beraberimde götüreceğim. Burası herhangi bir Bakanlığın servisi değildir. Ben burada Genel Kurulun bana verdiği mazbata ile oturuyorum. Kanunlara saygılıyız” demiştir.

“İsrail ile ticaret utancı sonlandırılsın!”
AKP’nin Sakarya ilindeki mitinginde seyircilerin açtığı bu pankart, sivil görevlilerin imhacı gayretiyle ortadan kaldırılmış, kameralarca görüntülenmesi engellenmiş!

Muhalif medya organları, o pankartın görünür iken ve görünmez kılındığındaki tespitleri ekranlarda paylaşıyorlar ve soruyorlar: Bu korku neden?

7 Ekim’den beri İsrail soykırımı sürerken, Türkiye’nin, İsrail ile (hâlâ) ticaret yapmasından utandıklarını hisseden (Muhtemelen muhalif insanların etkisiyle) AKP’liler, bu utanca “The End” çekilmesini istemişler, açtıkları “Lütfen” vezinli pankartlarıyla.

Olay bu!

Buraya nereden geldiğimizi ve nasıl geldiğimizi belgeleriyle yazmaya çalışacağız. Hafızamız silahımızdır.

Yıl 1969.

Yirmili yaş gençliğinin “Sağcı muhafazakarları” ve biz sağcı değiliz diyen ‘’Ülkücü’’ kanadı, bir öğrenci örgütünü sahiplenme mücadelesi verir iken, mağlup taraf (sonraki hal) ülkücülerin yayımladıkları ve ilgili makamlara telgrafla ulaştırdıkları bir bildirinin, bir maddesi kelimesi kelimesine şöyle yazılmıştı:

“İsrail’in gelecekte Türk devleti için tehlike olacağını göz önüne alarak işgal edilen İslam topraklarından bir an önce çekilmeleri için gerekli teşebbüslerde bulunulması...”

69’un ülkücüleri, iktidarın yöneticilerini böyle keskin, kati ve doğru teşhislerle ikaz ederler iken, uyarırlar iken, 2023 yılı gelecek, deve tellal, pire kurumcu olacak, İsrail ile ticaret yapılacak ve biz utanacağız, hayali olabilir miydi bu Türkiye topraklarında yaşayanların? Hayır!

Bahçeli mi?

69’un ülkücülerinden ziyade, Orta Asya’ya “Askıda ekmek” geleneği dolayısıyla bağlılığını mazeret sayıyor ve onu geçiyoruz.

Cevabını arayacağımız, “İsrail ile ticaret utancı sonlandırılsın” pankartı bir AKP mitinginde niçin açılmıştır, suali değildir. Zira az okuyan ve AKP ünlülerini az takip edenlerce yazıldığına ve taşındığına inanıyoruz.

Niçin imha edildiğinin ve görünmez kılındığının cevabını bulursak o pankartın, hem AKP’yi, hem AKP’lilerin bize ne öğretmek istediklerini anlamış oluruz.

29 Ağustos 2022 tarihli bir konuşması dolaşıyor sosyal medyada ünlü AKP’lilerden ve bahis mevzuu ettiğimiz 1969 olayında “Sağcı muhafazakarlar”ın en işaret edileni İsmail Kahraman’ın.

Filistin ya da İsrail’i mi konuşmuş o da? Hayır! İsrail’e giden ticaret gemileri hayallerde dahi olmadığından ah o gemi dememiş.

Şehrinde, şehrinin kurtuluş gününün kutlanmasına itirazını dillendirmiş. Lakin o konuşma, öyle bir etki yapmış ki, bugün miting meydanlarında açılmış ve İsrail ile ticaretten utanıldığını ilan eden pankartların toplatılmasına kadar varmış.

“Cihan Harbi bitti. Müstevliler, alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart’ta da (Rize’nin kurtuluşu) aynı şey var. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık.”

Kim borçlu, neden alacaklılar sorusu şimdi lüks olur; geçiyoruz.

7 Ekim’de fiilen başlayan İsrail soykırımına tepki verecek insanlarımızı, eğitmek ve şuur altlarını ticaret gemilerini hazmetmeye hazırlamak için yapılmış iddiasına, isteyen belge sayabilir AKP ünlüsünün bu hitabını.

Silah yok, kurşun sıkmak “No.”

Çarpışma, dövüşme, vuruşmaya da “No.”

Devamda ise bir başka AKP ünlüsü konuşur: Bizim çıkarımız ne? Hem gemileri hazırlamışız İsrail’e doğru.

‘’Bit pazarında sattık’’ diyor büyük şair; kazan kalkmıyorsa, pankartlar kaldırılır. İzahı da biz böyle yazarız.

QOSHE - Gelişinden belli olur bir lider - Necati Tuncer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gelişinden belli olur bir lider

7 0
02.03.2024

“AKP Erbakan Hoca’ya karşı çıktı hayattayken. ABD’den BOP’un eş başkanıyım diye döndü Sayın Erdoğan. Daha sonra Erbakan Hoca 2006 yılında hapse mahkum olduğunda polislere evini kuşattırdı, hapse attırmak için büyük bir gayret içine girdi.”

Çünkü mahkum olmuştu. Evinden alacak ve onu bir bakıma kötü göstermek için hapse attıracak. Evi kuşatıldı. O zaman Hasan Kalyoncu, Tayyip Bey’e gitti. ‘Böyle yaparsan, burayı senin başına yıkarım. Ben, seni siyaseten yaşatmam. Böyle bir işi yapamazsın’ dedi. Onun üzerine Tayyip Bey ev hapsine çevrilmesini sağladı.”

Geçtiğimiz günlerde bir özel TV kanalına bu açıklamayı yapmıştı Saadet Partisi lideri Sayın Temel Karamollaoğlu. İnsanın içini yakan bu yaşanmışlığa verilen cevapları ve gösterilen tepkileri yazmayı sonraya bırakarak, bir cümlenin tedaisinden geçmişe bir yolculuk yapmak istiyoruz.

“Polislere evini kuşattırdı!”

Rahmetli Erbakan Hoca’mızın hayatındaki ilk kuşatma değildi bu.

1969 yılının Haziran ve Ağustos ayları arasında geçer olay okuyacağınız belgelerde.

“Odalar Birliğinde hava gerginleşti’’

Batur: “Başkan Benim”

Önceki gün “Fiili Başkan” Erbakan’ı bulamadığını, bugün tekrar geldiğini söyleyen Batur, özel kalemden odanın anahtarını istemiş, Özel Kalem Müdürü anahtarın Erbakan’da olduğunu ifade ederek kendisine kapıyı açmamış, ayrıca Başkan olarak kendisini tanımadıklarını da bildirmiştir.

Olayın duyulması üzerine dün Odalar Birliğine Necmettin Erbakan taraftarı bazı kimseler gelmişlerdir. Kendilerini komando olarak tanıtan bu kimseler:

“Batur’un zor kullanarak görevi devralmaya teşebbüs etmesi halinde duruma müdahale edeceklerini” bildirmişlerdir. Bu arada binanın içinde ve önünde sivil polislerce de tedbir alınmıştır.

Ticaret Bakanlığı alâkalıları durumla ilgili beyanat vermek istememişler, Bakanın hasta olduğu, kendisinin nerede tedavi edildiğinin bilinmediğini ifade etmişlerdir.”

***

“Birlik koltuğunu dün de Erbakan işgal etti
Sırrı Enver Batur taraftarları ve Ticaret Bakanlığınca, Odalar Birliğinin “Fiili başkanı” olarak vasıflandırılan Prof. Necmettin Erbakan dün sabah Odalar Birliğine gelerek başkanlık makamına oturmuş ve bu arada Ticaret Bakanlığını suçlayarak şunları söylemiştir:

“Bir eski idare heyeti üyesine, Bakanlığa bağlı bir servise bir memur tayin etme edasıyla yazı yazmış olması Ticaret Bakanının, Odalar Birliğinin içişlerine müdahaleye başladığı tarihten beri genel kurulumuzda yaptığı........

© Milli Gazete


Get it on Google Play