Oldum olası kimsenin kutsalına hakareti normal karşılamamışızdır.

Kendi değerlerimizi yüceltip, bu değerleri en güzel şekilde yaşayarak karşı taraftakilerin dikkatini cezbetmeye çalışmışızdır.

Karşındaki insanı kazanmak istiyorsan başkaca bir yol yok.

Düşman devşirmek istiyorsan o ayrı.

Doğru olanı, doğru bir şekilde anlatarak ve de yaşayarak örnek bir şahsiyet olmamız lazım...

Elbette bizim asla onaylamadığımız davranışlar ve hayat tarzları vardır.

Bunlara karşı da bir duruşumuz vardır.

Bu olumsuzlukları normalleştirmek başka şey, doğru olana sarılıp örnek bir hayat yaşamak bambaşka bir şey.

Toplumu, aile yapımızı ve dini değerlerimizi hırpalamaya çalışan insanlara karşı en net tavrı da gösteririz.

Ve tabii ki, “Emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani’l-münker” inananların üzerine vazife.

O konuda da asla geri kalamayız.

Karşı mahallelerde ise İslam düşmanı bir güruh var.

Başı sıkışınca kutsalımıza saldırmayı âdet haline getiren kitle...

Gerekçelerini de “bu ülke laik” diye zırvalıyorlar.

Yani laikliğin ilk şartı İslami değerlere saldırmak mı?

Kimseyi kafasına vura vura İslam dininin dairesine alan yok.

Önce bir insan olmak gerekiyor, sonra da diğer tercihlerinizi yaparsınız.

Laik olmakla ahlaksız olmak farklı şeyler diye biliyoruz.

Siz ahlaki değerleri kaybetmişsiniz.

Ve bu ahlaksızlığınıza da bir kılıf ararken en yakınınızdakinin arkasına sığınmışsınız.

Kendi dünyanızda dilediğiniz kadar laik olun, elinizi tutan mı var!

Ya da ahlaksız olun… Sizin tercihiniz.

Ama gelip de bizim duvarımıza işemeyin…

Nokta

Bu enflasyonla bu faiz, bu faizle bu enflasyon düşmez!

Siyasetteki emniyet şeridi işgal altında

Son çeyrek yüzyılda siyaseten en fazla dayak yiyen camia tartışmasız Millî Görüş camiası olmuştur.

Bu ülkede siyaset yapıyorsanız ya “şakşakçılık” yapacaksınız ya da iktidarda olanın, güçlü olanın yanında konumlanacaksınız. Aksi bir durumda dayak yemeye mahkûmsunuzdur.

İnsanlar ve hatta partiler yanlış yapabilirler. Keşke hepimiz hatasız ve hatta günahsız olabilsek. Önemli olan, telafisi mümkün olmayan hataların içerisine düşmemektir.

Ve tabii ki itikadi bir yanlış yapmamaktır.

Son yıllarda gücü ve medyayı elinde bulunduranlar, bir yanlışın ya da eksiğin üzerine birkaç kat daha koyarak kendilerine ait olan yükü de hep başkalarına yüklüyorlar.

Hatta iktidarda olanlar yani icraatın sahipleri de kendi hata ve eksikliklerini en masum olanın üzerine atıyor.

Öyle de bir gürültü çıkarıyorlar ki; sizin sesinizin duyulması mümkün olmuyor.

Yani ülkemizde siyaset yapıyorsanız emniyet şeridinden yol alma imkânınız yok.

Hatta istediğiniz şeritten yol alma imkânınız da yok!

Ya çok uzun bir konvoyun peşine takılacaksınız ya da aracın kontağını kapatacaksınız. Konvoyu sollamaya kalkarsanız acımasız bir tampon darbesine muhatap olursunuz. Hatta son hızla gelip arkadan size bindirirler ama yine de sizi suçlu çıkarırlar.

Bu durum, asla tartışmaya açık değildir.

Hatta konvoyun sağından da geçme şansınız yoktur.

Siz birilerinin yaptığı siyaseti eleştirebilirsiniz. Hatta kendinize daha konforlu bir yol da çizersiniz ama gelirler sizi yol aldığınız şeritte taciz ederler. Çünkü sizin eleştirdiğiniz ve ayrı düştüğünüz insanlara daha beteri yapılmıştır.

Bunlar kayıtlarda mevcut. Sizin iddianızı hayata geçirmek gibi bir şansınız, en azından şu atmosferde yok. Tek yol var; o da konvoyun peşine takılmak.

Başta da dediğimiz gibi emniyet şeridi işgal altında.

Çok dayak yersiniz. İnanmıyorsanız bu konuda şerbetli olanlara bir danışın.

En yakınınızdakilerle vururlar sizi de. Keskin nişancıları var!

Çok kez vurmuşlardır aynı yerden.

Peki bütün bu anlattıklarımızı nereden mi biliyoruz.

Hani bugünlerde herkesin dört elle sarıldığı Erbakan Hocamız var ya; ona yukarıda anlattıklarımızın tamamını reva gördüler de ondan biliyoruz.

Dikkatimizi çekti, sizinle de paylaşmak istedik…

Son yıllarda pek fazla televizyon izleyemiyoruz. Bilemiyorum, belki de sorun bizde.

Uzun yıllar gazetecilik yapan insanlarda algıda seçicilik gelişiyor.

Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi anlamadık, o da ayrı...

Zamanla izlediğiniz film ya da tartışma programları yavan gelmeye başlıyor.

Hatta yavandan da öte, seviyesiz gelmeye başlıyor.

Bu nedenle de sosyal medyada vakit geçirdiğimiz zaman dilimi artıyor.

Geçtiğimiz günlerde video paylaşım sitesi YouTube’da gezinirken Müjdat Gezen’in bir programı önüme düştü. Biraz baktım ve dikkatimi bir görüntü çekti.

Müjdat Gezen’i tanımayanınız yoktur sanırım. Tiyatro sanatçılığının yanı sıra Cumhuriyet Gazetesi’nde de köşe yazarlığı yapıyordu.

Müjdat Gezen’in yaptığı programın içeriği başka ama kameranın açısına Cumhuriyet Gazetesi’nin birinci sayfası sık sık giriyor.

Hatta biraz karıştırınca gördüm ki, bütün çektiği videolarda Cumhuriyet Gazetesi gösterilmiş.

Özellikle yapılan bir çalışma ve aidiyet vurgusu. Kendisi adına tutarlı bir davranış.

Dikkat çekici bir görüntü, en azından bizim dikkatimizi çekti, paylaşalım istedik…

QOSHE - “Laik olmak için” yüce dinimize hakarete yeltenmek mi gerekiyor densizler? - Ömer Adil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Laik olmak için” yüce dinimize hakarete yeltenmek mi gerekiyor densizler?

9 0
22.02.2024

Oldum olası kimsenin kutsalına hakareti normal karşılamamışızdır.

Kendi değerlerimizi yüceltip, bu değerleri en güzel şekilde yaşayarak karşı taraftakilerin dikkatini cezbetmeye çalışmışızdır.

Karşındaki insanı kazanmak istiyorsan başkaca bir yol yok.

Düşman devşirmek istiyorsan o ayrı.

Doğru olanı, doğru bir şekilde anlatarak ve de yaşayarak örnek bir şahsiyet olmamız lazım...

Elbette bizim asla onaylamadığımız davranışlar ve hayat tarzları vardır.

Bunlara karşı da bir duruşumuz vardır.

Bu olumsuzlukları normalleştirmek başka şey, doğru olana sarılıp örnek bir hayat yaşamak bambaşka bir şey.

Toplumu, aile yapımızı ve dini değerlerimizi hırpalamaya çalışan insanlara karşı en net tavrı da gösteririz.

Ve tabii ki, “Emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani’l-münker” inananların üzerine vazife.

O konuda da asla geri kalamayız.

Karşı mahallelerde ise İslam düşmanı bir güruh var.

Başı sıkışınca kutsalımıza saldırmayı âdet haline getiren kitle...

Gerekçelerini de “bu ülke laik” diye zırvalıyorlar.

Yani laikliğin ilk şartı İslami değerlere saldırmak mı?

Kimseyi kafasına vura vura İslam dininin dairesine alan yok.

Önce bir insan olmak gerekiyor, sonra da diğer tercihlerinizi yaparsınız.

Laik olmakla ahlaksız olmak farklı şeyler diye biliyoruz.

Siz ahlaki değerleri kaybetmişsiniz.

Ve bu ahlaksızlığınıza da bir kılıf ararken en yakınınızdakinin arkasına sığınmışsınız.

Kendi dünyanızda dilediğiniz kadar laik olun, elinizi tutan mı var!

Ya da ahlaksız olun… Sizin tercihiniz.

Ama gelip de bizim duvarımıza işemeyin…

Nokta

Bu enflasyonla bu faiz, bu faizle bu enflasyon düşmez!

Siyasetteki emniyet şeridi işgal........

© Milli Gazete


Get it on Google Play