Aşağıda yazacaklarımız İsraillilerin dahi Netanyahu’yu protesto ettiği bir zaman diliminde yaşandı.

Önceki akşam sosyal medyada gezinirken karşımıza bir video çıktı.

Hani derler ya “keşke izlemez olaydım” diye.

İnanın tam da bu ruh haline büründük.

İnşallah Gazze’de hayatta kalan bir avuç kardeşimiz bu konuşulanları duymaz.

Yaklaşık 3 dakikalık videoyu izlerken içimiz param parça oldu.

Konu hakkında yazıp/yazmamak arasından kısa bir süre gidip geldik.

Ancak böylesi bir imkâna sahip olup da aleni yanlışa dur dememek de büyük bir vebaldir diye düşündük.

Sözünü ettiğimiz, İsmail Hünerlice isimli hocanın yaklaşık 3 dakikalık bir videosu. Hatta Hünerlice, söz konusu videoyu çok önemsemiş olacak ki kendi sosyal medya hesabından da paylaşmış. Merak edenler kolayca bulup izleyebilir.

Muhterem, özet olarak der ki; Türkiye tabi ki İsrail’e ticaret gemileri göndermelidir. Orada yaşayan (burada İsrail’de yaşayanları kast ediyor) açlıktan mı ölsünlermiş.

Neler söylediğini kelime kelime buraya yazabilirdik ama inanın içimiz el vermedi.

Gazze’de şu mübarek günlerde evlatlarımızın açlıktan öldüğü bir zamanda söylüyor vatandaş bu sözleri.

Acı olan bir diğer manzara ise sohbeti dinleyen onlarca insan arasından bir kardeşimiz de çıkıp, “hocam yanlış konuşuyorsun” diyemiyor.

Düşünün İsrail ile ticaret yapan insanlar dahi kendini gizlerken, yaptıklarından utanır haldeyken, bir “hoca” çıkıyor ve bu yüz karası olayı inanılmaz sözlerle tevil derdine düşüyor.

Bu ne şuursuzluk?

Bu ne aymazlık?

Hangi siyasi hesap insanı bu vebalin altına sokabilir.

Siyasi iktidarın dahi sahiplenemediği bir icraatın bütün vebaline talip olmak nasıl bir aklın ürünü.

İnanılmaz!..

İnanılmaz!..

İnanın bu satırları yazarken çok zorlanıyoruz.

Her şeyi geçtik de, madem birileri açlıktan ölmesin diye gemi göndermemiz gerekiyorsa hazırda açlıktan ölen Gazzeli kardeşlerimiz var, en azından bir kaç gemi de oraya gönderelim.

Cennet mekân Erbakan Hoca’mız, “İçi saman dolu kuş” derdi ya!

Tam bu tanımlamanın yerini bulduğu bir manzara ile karşı karşıyayız.

Daha ağırlarını söylemeye dilimiz varmıyor.

İnanın şu yaşananlardan ötürü başımıza taş yağmıyorsa bilmediğimiz keramet ehillerinin ya da sabi sübyanın yüzü suyu hürmetinedir…

Biz birçok musibeti çoktan hak ettik…

Bir yanlışa düşmekle, o yanlışı savunmak arasındaki çok büyük farkı hemen her Müslüman’ın bilmesi gerekirken, bir hocanın bu denli pervasız bir tavır içerisine girmesi Gazze’deki kardeşlerimizden önce bizleri yaraladı.

*********

"Dini konularda her 'bence' diye başlayana 'ulan sen kimsin!?' denilebilir, mâkuldur..."

Ömer Tuğrul İnançer

****

Hani hayatta da karşımıza çıkar ya, bazen büyük kazaları yapanlar çok iyi şoförler olur. Biraz acemiler acemiliklerinin de farkında olunca daha dikkatli araba kullanır. Bu da onların hata yapmasının önüne geçer.

Çok bilmişlikle zekilik ya da ukalalık arasına sıkışan insanlar da hayatlarında büyüt hatalar yapanlar olur genelde.

En azından bizim gözlemlerimiz bu yönde. Yanılabiliriz de.

“Ekonominin kitabını adeta yalamış yutmuş ama tüm parasını borsada hiç etmiş tiplerden” bahsediyoruz.

Çok şey bilsen de haddini de bileceksin.

Bilmediklerini daha fazla bileceksin.

20 yılı aşkın süredir bizim sokakta alkol satan bir esnaf var, her Ramazan dükkânını kapatmaz ama en azından alkol şişelerinin tamamının üzerini kâğıtlarla kapatır.

En azından bunu yapar.

Bizler çocukken köylerde en fazla elimize bir parça ekmek alır arkadaşlarımızla çelik çomak oynamak için dışarı çıkarken annemiz tarafından “elindekini ye öyle git arkadaşlarının yanına” diye uyarılırdık.

Bu yaşımıza geldik hala sokak ortasında bir şeyler yiyip içmekten imtina ederiz.

İçinde yaşadığımız toplumun ananeleri var. Yazılı olmayan toplum kuralları var.

Bu kurallara uymakla bir şey kaybetmeyiz, kazanırız.

Çoğu insanın elma ile armudu karıştırdığına şahit oluyoruz.

Kimsenin özel hayatına karışmamak ayrı şey, kendi saygısızlığını insanların gözüne sokmak başka şey.

Teknoloji ile barışık olmak başka şey, teknolojik edepsizlik bambaşka şey.

Aslında saygısızlığı yaparken siz başkalarının hayatına karışmış oluyorsunuz.

Bunu idrak edebilecek akıl taşıyorsanız tabi!

Haa diyebilirsin ki “kime ne kardeşim benim ne yiyip içtiğimden” ya da giydiğimden.

Bak bu kez haklısın.

Bize ne senin ne yediğinden içtiğinden.

Hem de milyonlarca hatta milyarlarca Müslüman’ın Ramazan ruhunu kuşandığı bir zaman diliminde alkol resimleri paylaşmanın mantığını da paylaş da biz de öğrenelim.

Birileri kalkıp senden habersiz söz konusu resmi çekip paylaşsa o zaman kendi zaviyenden haklısın ama senin yaptığın tam teşekküllü edepsizlik!

Kusura bakma, senin yaptığına başka bir tanımla bulamadık.

Bakmadım ama mesela soğan/ekmek yerken de sosyal medyandan paylaşım yaptığın oluyor mu mesela?

Varsa senin ne yiyip içtiğini merak eden eş/dostun kapalı devre onlarla paylaş mesela. Ülkece ayağa kalkıp senin ne yediğini merak ettiğimizi zannediyorsan zannetme.

Bizim de gösterilerini seyrettiğimiz olmuştur.

Belirli bir zekâ ürünü espriler üretme gayretindesin.

İnsanların mantıksız tutumlarını ya da davranışlarını gösterilerine konu ediyorsun.

Senin bu yaptığının nasıl bir zekâ ürünü olduğunu da bir gösterinde konu eylesen.

Siyaseten muhalif olmakla dini değerlere karşı saygısızlık yapmak farklı şeyler.

Biz Allah “oruç tut” dediği için tutarız.

******

Yaptığınız işin, takındığınız tavrın, destek olduklarınızın Gazze’ye ne faydası dokundu?

QOSHE - Ben ne izledim Allah’ım! - Ömer Adil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ben ne izledim Allah’ım!

17 0
14.03.2024

Aşağıda yazacaklarımız İsraillilerin dahi Netanyahu’yu protesto ettiği bir zaman diliminde yaşandı.

Önceki akşam sosyal medyada gezinirken karşımıza bir video çıktı.

Hani derler ya “keşke izlemez olaydım” diye.

İnanın tam da bu ruh haline büründük.

İnşallah Gazze’de hayatta kalan bir avuç kardeşimiz bu konuşulanları duymaz.

Yaklaşık 3 dakikalık videoyu izlerken içimiz param parça oldu.

Konu hakkında yazıp/yazmamak arasından kısa bir süre gidip geldik.

Ancak böylesi bir imkâna sahip olup da aleni yanlışa dur dememek de büyük bir vebaldir diye düşündük.

Sözünü ettiğimiz, İsmail Hünerlice isimli hocanın yaklaşık 3 dakikalık bir videosu. Hatta Hünerlice, söz konusu videoyu çok önemsemiş olacak ki kendi sosyal medya hesabından da paylaşmış. Merak edenler kolayca bulup izleyebilir.

Muhterem, özet olarak der ki; Türkiye tabi ki İsrail’e ticaret gemileri göndermelidir. Orada yaşayan (burada İsrail’de yaşayanları kast ediyor) açlıktan mı ölsünlermiş.

Neler söylediğini kelime kelime buraya yazabilirdik ama inanın içimiz el vermedi.

Gazze’de şu mübarek günlerde evlatlarımızın açlıktan öldüğü bir zamanda söylüyor vatandaş bu sözleri.

Acı olan bir diğer manzara ise sohbeti dinleyen onlarca insan arasından bir kardeşimiz de çıkıp, “hocam yanlış konuşuyorsun” diyemiyor.

Düşünün İsrail ile ticaret yapan insanlar dahi kendini gizlerken, yaptıklarından utanır haldeyken, bir “hoca” çıkıyor ve bu yüz karası olayı inanılmaz sözlerle tevil derdine düşüyor.

Bu ne şuursuzluk?

Bu ne aymazlık?

Hangi siyasi hesap insanı bu vebalin altına sokabilir.

Siyasi iktidarın dahi sahiplenemediği bir icraatın bütün vebaline talip olmak nasıl bir aklın ürünü.

İnanılmaz!..

İnanılmaz!..

İnanın bu satırları yazarken çok zorlanıyoruz.

Her şeyi geçtik de, madem birileri açlıktan ölmesin diye gemi göndermemiz........

© Milli Gazete


Get it on Google Play