Takip edenler bilir, kısa süre önce bu köşede yine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i misafir etmiştik. Konu da “ HAMAS’a ağız dolusu terörist yaftasını” vurmasıydı. O yazıyı okuyanlar hatırlar, üslubumuz da biraz “yakınma” olarak yorumlanabilirdi. Çünkü bizler, aldığımız terbiye gereği “ahde vefayı kolay kolay elden bırakmayız”. Meral Hanım’ın gerek Erbakan Hocamız’la aynı hükûmette bakanlık yapması gerekse henüz birkaç ay öncesinde aynı masada oturulup kader birliği edilmiş olması gerçeğiyle de adeta boynumuz bükülmüştü.
Ancak Sivas’ta yaşanan son rezalet, siyasi rekabet sınırlarını yerle yeksan etti.
Partisinin Sivas belediye başkan adayının edepsizliği kulak arkası edilebilir ama Meral Hanım’ın söz konusu edepsizliği gülerek ve alkış tutarak adeta onaylaması asla tahammül edilebilir bir durum değil.
İYİ Parti Sivas belediye başkan adayı şahsın ağzından dökülen sözleri buraya taşıyacak ya da çürütme gayreti içerisine girecek değiliz, gerek de yok ancak kürsü adabını bilmeyen bir ismin aday gösterilmesi dahi kendi partisi adına utanılası bir durum.

Ortalama bir partide, herhangi bir isim, genel başkanının gözünün içine bakarak birkaç ay önce kader birliği yaptığı yol arkadaşları hakkında iftira cümlelerini sarf etmez, edemez.
En azından benzerlerini bugüne kadar bizler görmedik, duymadık.
Asgari nezaketin gereği de budur.

Elbette siyasi rekabet her parti için olmazsa olmaz ama bir de bizim kültürümüz, ananemiz var.
Anlayamadığımız nokta da şu; kısa süre önce en seviyesiz eleştirilere muhatap olan ve bu konuda da büyük mağduriyetler yaşayan bir genel başkan, benzer bir seviyesizliği nasıl onaylar, alkışlar.
Hadi diyelim o atmosferde olayı çok da anlayamadınız olabilir, ancak daha sonra çıkar özür diler, yapılan hatayı onaylamadığınızı kamuoyuna ilan edersiniz.
Olay da kapanır.
Meral Hanım’ın en büyük sorunu sanırım yaşadığı gelgitler.
Tıpkı birkaç ay önce sarmaş dolaş olduğu Ekrem İmamoğlu’na karşı kısa süre sonra en keskin muhalif tavır takındığı davranış biçimi gibi etrafındaki tüm dostlarını da kırıp döküyor.
Partisi de bu sebeple gün gün eriyor.

Sorunun kaynağını çok uzakta aramasına gerek yok.
Meral Hanım, geçen gün bir açıklamasında, “Bu seçimlerin en büyük sürprizini İYİ Parti yapacak” demişti.
El hak katılıyorum. Bence de mart ayının son günü en büyük sürprizi İYİ Parti yapacak!
Seçim biter, parti dağılır, siz de köşenize çekilirsiniz!.. En iyisi, yüzüne bakacağınız insanlar kalsın…

Biz de tek devletli çözümden yanayız...

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD'nin iki devletli çözüm çağrısını net sözlerle reddetmiş. Sıkıntı yok, biz de “tek devletli çözümden yanayız”…

Milliyetçilik kazanıyor, ülke kaybediyor… Ama bu milliyetçilik olmuyor ki!

Geçtiğimiz günlerde İsrail’i telin mitinginden dönüşte yaşanan darp olayını hepimiz hatırlıyoruz.
Genç bir üniversite öğrencisi, sokakların ve hatta ülkenin sahibinin kendisi olduğu algısına kapılarak önüne gelene hesap sormaya kalkıyor.

Sudi Arabistan’a futbol karşılaşması için gidiliyor, devlet krizi ile dönülüyor.
En son Diyarbakır’da yaşanan “Kaymakam, imamı darbetti mi, etmedi mi” tartışmasının da kaynağı benzer sebepler.
Anlayacağınız, herkesin kendi ölçeğinde milliyetçiliği var…
Ülkemizde yıllardır yeşeren “hamaset”, yerini “kuru gürültü milliyetçiliği”ne bırakmış durumda.
Şehit cenazelerinde bir dönem iktidara ait siyasetçiler hatta bakanlar linç ile karşı karşıya kalıp yumruklanırken şimdi de cenaze ortamıyla asla bağdaşmayan farklı bir linç girişimine varan manzaralar yaşanıyor.
Yine sebebi “kuru gürültü milliyetçilik…”

Herkes kendi dünyasında “en milliyetçi, en vatansever”… Farklı düşünenler “katıksız vatan haini”...
Kurtlar Vadisi’nden hallice, TRT’deki biri bitmeden diğeri başlayan tarih dizileri günümüz siyasetine evrilerek, insan devşirme platformuna dönüşmüş durumda.

Tarihimizle şeref duyuyoruz elbette ama tarihi çarpıtıp günlük siyasi tartışmalara alet etmek de tam olarak rahmetlik Mustafa Müftüoğlu ağabeyimizin deyimiyle “Yalan söyleyen tarih utansın” deyimine karşı geliyor.
“Muhteşem Yüzyıl” adındaki bu serinin ilk dizisi yayınlandığında “tarihimiz çarpıtılıyor, Osmanlı’ya hakaret ediliyor” diye sokaklarda yürüyen insanlar, elinde kumanda “TRT’de çarpıtılan tarih dizileri” izler oldu. Kitle epey değişti anlayacağınız.
Tüm bunlara ilaveten siyasi bir birliktelik olan MHP/AKP ittifakında da daha büyük olan parça büyük bir hızla küçük olan parçanın içinde yok olup gidiyor. Yine “kuru milliyetçilik” kazanıyor anlayacağınız.
Siyaseten en kolay oya devşirilecek kitle de maalesef “kuru gürültü milliyetçilik…”
Ülkemizde yaşanan mülteci sorunlarının peşinden gelen ekonomik kriz de eklenince yeni kurulan particikler de bu alanda at oynatmaya başladı.

Başlıkta ne demiştik; milliyetçilik kazanıyor, ülke kaybediyor… Ama bu milliyetçilik olmuyor ki!

Burası Kurtlar Vadisi… Sonunu düşünen kahraman olamaz!

Yukarıda, kaymakam/imam olayından bahsedip konu hakkında hüküm vermesek de genel hatlarıyla milliyetçilik/hamaset karışımı bir ruh halinin toplumu nasıl zehirlediğinden bahsetmiştik. Yazıyı bitirdikten sonra olayın tarafı olan ve hakkında idari tahkikat acılan Kaymakam Furkan Taha Türkmenoğlu’nun bir paylaşımını gördük. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın olay hakkındaki paylaşımına verilen cevap adeta Kurtlar Vadisi dizisinden bir replik gibi. Milyonlarca üyesi olan bir sendikanın genel başkanına “Ali Efendi” diye hitap etmek, her şeyden önce bir kaymakama yakışmaz. “Devlet nizamı asilik kabul etmez Ali Efendi!” sözünün üzerine ise uzun uzadıya bir makale yazılır. Bir kamu görevlisinin sözlerinin artık bir espri ya da alay konusu olan “sonunu düşünen kahraman olamaz” Kurtlar Vadisi repliği ile yaraşır olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu…

QOSHE - Bu Saygısızlık Akşener’e Yazar - Ömer Adil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bu Saygısızlık Akşener’e Yazar

12 0
22.01.2024

Takip edenler bilir, kısa süre önce bu köşede yine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i misafir etmiştik. Konu da “ HAMAS’a ağız dolusu terörist yaftasını” vurmasıydı. O yazıyı okuyanlar hatırlar, üslubumuz da biraz “yakınma” olarak yorumlanabilirdi. Çünkü bizler, aldığımız terbiye gereği “ahde vefayı kolay kolay elden bırakmayız”. Meral Hanım’ın gerek Erbakan Hocamız’la aynı hükûmette bakanlık yapması gerekse henüz birkaç ay öncesinde aynı masada oturulup kader birliği edilmiş olması gerçeğiyle de adeta boynumuz bükülmüştü.
Ancak Sivas’ta yaşanan son rezalet, siyasi rekabet sınırlarını yerle yeksan etti.
Partisinin Sivas belediye başkan adayının edepsizliği kulak arkası edilebilir ama Meral Hanım’ın söz konusu edepsizliği gülerek ve alkış tutarak adeta onaylaması asla tahammül edilebilir bir durum değil.
İYİ Parti Sivas belediye başkan adayı şahsın ağzından dökülen sözleri buraya taşıyacak ya da çürütme gayreti içerisine girecek değiliz, gerek de yok ancak kürsü adabını bilmeyen bir ismin aday gösterilmesi dahi kendi partisi adına utanılası bir durum.

Ortalama bir partide, herhangi bir isim, genel başkanının gözünün içine bakarak birkaç ay önce kader birliği yaptığı yol arkadaşları hakkında iftira cümlelerini sarf etmez, edemez.
En azından benzerlerini bugüne kadar bizler görmedik, duymadık.
Asgari nezaketin gereği de budur.

Elbette siyasi rekabet her parti için olmazsa olmaz ama bir de bizim kültürümüz, ananemiz var.
Anlayamadığımız nokta da şu; kısa süre önce en seviyesiz eleştirilere muhatap olan ve bu konuda da büyük mağduriyetler yaşayan bir genel başkan, benzer bir seviyesizliği nasıl onaylar, alkışlar.
Hadi diyelim o atmosferde olayı çok da anlayamadınız olabilir, ancak daha sonra çıkar özür diler, yapılan hatayı onaylamadığınızı kamuoyuna ilan edersiniz.
Olay da kapanır.
Meral Hanım’ın en büyük sorunu sanırım yaşadığı gelgitler.
Tıpkı birkaç ay önce sarmaş dolaş olduğu Ekrem........

© Milli Gazete


Get it on Google Play