Gazze ile alakalı makale yazmak epey zorlaştı. Söylenecek söz, kurulacak cümle kalmadı.

“Herhalde bu en büyük katliam, daha büyüğü yaşanmaz” diye umut ederken daha beterlerine şahit oluyoruz.

“İnşallah bu son utancımız olur” demeye dahi utanıyoruz.

Milyarlar oturmuş, ağlaşıyor. Kendi gözyaşımızda boğulacağız sonunda.

Allah bize akıl vermiş, el vermiş, ayak vermiş… Dünyadaki bütün nimetleri ayaklarımızın altına sermiş. İrade vermiş ve sonunda da verdiklerinin hesabını soracağını belirtmiş.

Biz ise sadece nimetlerden istifade edip, derdi tasayı, sorumluluğu üzerimizden atmayı seçmişiz. Facebook’ta birkaç anlamlı söz paylaşıp eski adıyla Twitter’da birkaç söz de İsrail’e edince rahat bir uykuya dalıyoruz.

Önceki akşam milyonlarca insan Refah Sınır Kapısı’nın açılıp Gazze’de hâlâ ölmemiş olanlara bir yudum su, bir lokma ekmek ulaşsın diye çırpındı durdu. Elbette bu çabalar da kıymetli. Ancak olmuyor, bir çocuğu dahi kurtaramıyoruz.

Öyleyse bir şeyleri eksik yapmışız. Bu ömrü heder etmişiz.

Dünya ölçeğinde hiçbir siyasi gelişme sabahtan akşama vuku bulmaz.

Yapamamışız görevlerimizi, yemişiz, içmişiz, oksijen alıp karbondioksit vermişiz.

Yeryüzünde de hacmimiz kadar yer kaplıyoruz.

Refah Sınır Kapısı’nın anahtarı Mısır’da gibi gözükse de aslında hepimizin cebinde bir kopyası var. Açamadık o kapıyı.

Bugün yaşadıklarımız, yıllardır yaptıklarımızın sonucundan ibaret. Bünyede hiçbir arıza sabahtan akşama oluşmaz. Önce sağlıksız yaşarız, sağlıksız besleniriz, derken yıllar sonra bünyemizde belirli bir cerahat birikir ve bizi altüst eder.

Altüst olmuş vaziyetteyiz. Hülasası Gazze aç, BİZ SEFİLİZ!..

nokta

Üçüncü köprüyü siz yaptınız biliyoruz da İsrail’i nasıl OECD üyeliğine taşıdınız, onu da söyleyin de bilelim!

Bu işin bir siyasi, bir de vebal boyutu var

Önceki gece saatlerinde Meclis’ten İsveç’in NATO üyeliği geçti gitti.

AKP, CHP, MHP ve DEVA Partili vekillerin evet oyuyla İsveç artık NATO üyesi.

Türkiye’nin daha önce şart koştuğu terör örgütü üyelerinin ülkemize iadesine bugüne kadar şahit olmadık. Hatta bizden giden taleplerin kulak arkası edildiğini bizzat iktidar yetkilileri defalarca dile getirdi.

Yani en önemli talebimiz yerine getirilmedi.

Hepimizin çok iyi bildiği diğer bir detay da İsveç, PKK’nın en açık ve en ateşli destekçisi. Bu süreçte dahi PKK’nın eylemlerine açık bir şekilde çanak tuttu. Burada da en küçük bir geri adıma şahit olmadık.

Ve en önemlisi; aynı ülkede defalarca yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı en büyük hakaretlere girişildi.

Bu konuda da hiçbir yaptırım uygulanamadı, geri adım attırılamadı.

Elimizde kala kala Amerika’dan F-16 uçağı alma ihtimalimiz kaldı. Parasını ödediğimiz halde alamadığımız F-35’lerin yerine artık Amerika ile F-16 için pazarlık yapabileceğiz.

Anlayacağınız, ülke menfaatleri açısından da bir şey elde edemedik.

Bilmem kaçıncı kezdir aynı sahneyi izler olduk. Artık saymaya dahi gerek kalmadı. Önce en üst perdeden efelenme, sonra da en alttan alıp hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden sessizce uzaklaşma... Bu tavır her şeyden önce ciddi bir devlet yönetimine yakışmaz. Ve daha da önemlisi, sizi hiçbir ülke ciddiye almaz, almıyor da. Oturduğunuz her masadan da eliniz boş kalkarsınız.

Sebebi de bu tutarsızlıklarımız.

Bu tarafı işin siyasi boyutu, bir de “vebal” kısmı var...

En kutsalımıza el uzatanlara “el kaldırmanın da vebali” şüphesiz boyunlarda asılı olacaktır...

Kaymakamı alnından öpünce dava kapanıyor mu?

Geçtiğimiz Cuma günü ortaya çıkan bir vaka, olması gerektiği gibi ilerlerken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “hükmü vererek” son noktayı koydu.

Diyarbakır’da yaşanan kaymakam-imam olayından bahsediyoruz.

Olayın patlak vermesi üzerine kaymakam beyin sosyal medya hesabından Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’ı tehdit yollu uyarmasını bu köşeye taşımıştık. Konuya ilişkin de İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirmişti. Konuya ilişkin bir yığın iddia dolaşıyor ortalıkta.

Biz gazetecilere de farklı bilgiler geliyor, tıpkı Devlet Bahçeli’ye ya da diğer siyasilere olduğu gibi… Ancak ne biz İstanbul’dan oturduğumuz yerden ne de siyasiler Ankara’dan oturdukları yerden bu konularda hüküm veremez.

Elbette yorum yapabilirler ama kesin hüküm için adli ve idari soruşturmanın sonucu beklenmeli. Öyle olmayacaksa İçişleri Bakanlığı’nın müfettişlerinin olaya müdahil olmasına da gerek yok. Hukuka ve yasalara da gerek yok.

Kimin sesi daha fazla çıkarsa ya da kimin bileği güçlüyse onu haklı ilan ederiz olur biter!

QOSHE - Gazze Aç, Biz Sefiliz... - Ömer Adil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze Aç, Biz Sefiliz...

14 0
25.01.2024

Gazze ile alakalı makale yazmak epey zorlaştı. Söylenecek söz, kurulacak cümle kalmadı.

“Herhalde bu en büyük katliam, daha büyüğü yaşanmaz” diye umut ederken daha beterlerine şahit oluyoruz.

“İnşallah bu son utancımız olur” demeye dahi utanıyoruz.

Milyarlar oturmuş, ağlaşıyor. Kendi gözyaşımızda boğulacağız sonunda.

Allah bize akıl vermiş, el vermiş, ayak vermiş… Dünyadaki bütün nimetleri ayaklarımızın altına sermiş. İrade vermiş ve sonunda da verdiklerinin hesabını soracağını belirtmiş.

Biz ise sadece nimetlerden istifade edip, derdi tasayı, sorumluluğu üzerimizden atmayı seçmişiz. Facebook’ta birkaç anlamlı söz paylaşıp eski adıyla Twitter’da birkaç söz de İsrail’e edince rahat bir uykuya dalıyoruz.

Önceki akşam milyonlarca insan Refah Sınır Kapısı’nın açılıp Gazze’de hâlâ ölmemiş olanlara bir yudum su, bir lokma ekmek ulaşsın diye çırpındı durdu. Elbette bu çabalar da kıymetli. Ancak olmuyor, bir çocuğu dahi kurtaramıyoruz.

Öyleyse bir şeyleri eksik yapmışız. Bu ömrü heder etmişiz.

Dünya ölçeğinde hiçbir siyasi gelişme sabahtan akşama vuku bulmaz.

Yapamamışız görevlerimizi, yemişiz, içmişiz, oksijen alıp karbondioksit vermişiz.

Yeryüzünde de hacmimiz kadar yer kaplıyoruz.

Refah Sınır Kapısı’nın anahtarı Mısır’da gibi gözükse de aslında hepimizin cebinde bir kopyası var. Açamadık o kapıyı.

Bugün yaşadıklarımız, yıllardır yaptıklarımızın sonucundan ibaret. Bünyede hiçbir arıza sabahtan akşama oluşmaz. Önce sağlıksız yaşarız, sağlıksız besleniriz, derken........

© Milli Gazete


Get it on Google Play