İlkokul sırasında oturan çocuklarımızdan tutun da ülkeyi yöneten siyasi iradenin sahiplerine kadar hemen herkesin bildiği Nasrettin Hoca’nın bir meseli var.

Dedik ya herkes bilir diye bu sebeple baştan sona anlatmayalım.

Hoca Nasrettin, suya gönderdiği çocuğa testiyi verdikten sonra attığı tokattan bahsediyoruz.

Henüz testiyi kırmadan, “Sakın testiyi kırmayasın haaa!” diye vurduğu tokat konumuz.

Nasrettin Hoca’dan anlatılanlara genelde güleriz ama bu mesel, daha çok düşünmek içindir.

Çok basit gibi gözüken ama sonuçları itibarıyla büyük felaketleri engellemek için irade ve akıl koymamız gerektiği anlatılır. Hem de yüzyıllardır.

Peki, realite öyle mi?

Maalesef değil tabi ki.

Biz genelde, olay yerine tez zamanda ulaşmakla övünürüz.

Deprem olur toprak altında kalanların kurtarılma çalışması gündem yapılır.

Bir de ne kadar fazla insanımızın toprağa karıştığı.

Güzel arama yaparız… Ama bulamayız aradığımızı.

Maden faciası olur, 9 insanımız milyonlarca metreküp toprağın altında kalır, biz yine güzel ararız ama aradığımızı bulamayız.

Aslında, facia öncesi emareler fazlasıyla gözümüze gözümüze sokulmuştur ama biz aramakta mahiriz. Görmeyiz!

Evet, afetler doğal ama bizim yaptıklarımız doğal değil.

Birçok afeti engellemek mümkün değil ama Allah’ın bahşettiği akıl ve irade sayesinde zararlarını en aza indirmek mümkün.

Ama biz arama yapmakta mahiriz.

Sel olur, deprem olur, toprak kayması olur, yangın olur…

Genelde de bizim ülkemizde olur bunlar.

Biz ise bu felaketlerin boyutlarını anlatırız, sonuçlarını dillendiririz.

Düşünün bugün itibarıyla Zonguldak’ta fırtınalı bir günde batan geminin 7 personelini denizin dibinde ararken, aynı anda Elazığ’da toprak altındaki 9 vatandaşımıza ulaşmaya çalışıyoruz.

Fırtınanın zamanı ve şiddeti aşağı yukarı tahmin edilebilirken, maden sahasında oluşan yarıklar günler öncesinde ortaya çıkmışken yaşandı bu facialar.

Şimdi milyonlarca metreküp toprakla mücadele ediyoruz.

Bir lira harcayıp engellenecek bir facianın sonunda beş lira harcamakla övünürüz ama gidenler gitmiştir o ayrı…

Haaa bir de başta da dediğimiz gibi “Güzel arama yaparız… Ama asla bulamayız aradıklarımızı”…

Haber AA’dan, manşet Yeni Şafak’tan... Tamam da biz ne yapalım?

Geçtiğimiz Cuma günü Anadolu Ajansı ilginç bir haber servis etti. Özet olarak ülkemizde başörtüsü düşmanlığının ve ayrımın devam ettiğinden bahsediliyor ve işe girerken başörtülülerin ayrıma uğradıklarından bahsediliyordu. Cumartesi günü de söz konusu haberi Yeni Şafak gazetesi manşete taşımıştı. Bu haberin yapıldığı ülkelerde sorumlu ve muhatap o ülkenin siyasal iktidarlarıdır. Söz konusu haberde yerel seçimler ya da muhtarlık seçimleri kast edilmediyse o zaman bir iktidar değişimi istenmiş olabilir. Ya da biz öyle anlıyoruz.

“İlave” demeye dilimiz varmıyor

Cennet mekan Erbakan Hoca’mızın ahirete irtihalinin ardından omuzlarımızda taşınması gereken yük olarak hissettiğimiz davamızın anlatılması konusunda gazetemiz büyük gayret gösteriyor.

Çünkü bu dava ve bu duruş, ümmetin ve ülkemizin yegane kurtuluşu…

Bunu tüm iliklerimize kadar hissediyoruz ve defalarca deneyimleyerek de bizzat yaşadık.

Erbakan Hoca’mızın önemli tespitlerinden ve verdiği hedeflerden bir tanesi de, “Bu bir meydan muharebesidir; Kimsenin tribünden seyretmeye hakkı yoktur!” sözüdür.

Başta kendi nefsimiz olmak üzere hiç birimiz olan biteni tribünlerden izleyemeyiz.

Böyle gördük, böyle yaşadık. Hangimiz hangi makamda ya da görevde olursa olsun elini taşın altına koymakla mükellef. Allah’ın izniyle hiçbir zorluk ve hiçbir imkânsızlık bizleri yıldıramaz.

Her gün bir adım daha ileri atmakla mükellefiz.

Şahsımız olarak Erbakan Hoca’mıza büyük minnet borcumuz var.

Hayatımıza öyle bir dokundu ki, bizleri bu dünyada yüzümüzü ak etti, Allah’ın izniyle ahirette yüzümüz ak çıkacak diye umut ediyoruz.

Bu hassasiyetle gazetemizin her yıl gelenek haline getirdiği “Erbakan İlavesi” gazetemizin mutfağında hazırlandı. Baskı aşamasına geçildi.

Mümkün olan en iyi kâğıt ve içerikle hazırlanan bu çalışma özellikle belediye başkan adayları için oldukça etkili bir seçim dokümanı.

Özellikle dileyen her adaya özel hazırlanan stikerler da büyük kolaylık olacak.

Gazeteden talep eden belediye başkan adaylarına kendi resimleri ile yapılan çalışmalar ulaştırılacak ve bölgelerinde yaptıracakları kolay bir baskı ile ilavenin kapağına yapıştıracaklar.

Adı ilave, ama inanın ilave derken biraz imtina ediyoruz…

Özenli bir çalışma oldu. İnşallah gazetemiz üzerine düşeni yine yaptı. Rabbim çalışmalarımızı bereketli kılsın.

Nokta

Dert insanı çürütür, dertsiz insan çürümüştür!

QOSHE - Güzel arıyoruz… Ama bulamıyoruz! - Ömer Adil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Güzel arıyoruz… Ama bulamıyoruz!

14 0
19.02.2024

İlkokul sırasında oturan çocuklarımızdan tutun da ülkeyi yöneten siyasi iradenin sahiplerine kadar hemen herkesin bildiği Nasrettin Hoca’nın bir meseli var.

Dedik ya herkes bilir diye bu sebeple baştan sona anlatmayalım.

Hoca Nasrettin, suya gönderdiği çocuğa testiyi verdikten sonra attığı tokattan bahsediyoruz.

Henüz testiyi kırmadan, “Sakın testiyi kırmayasın haaa!” diye vurduğu tokat konumuz.

Nasrettin Hoca’dan anlatılanlara genelde güleriz ama bu mesel, daha çok düşünmek içindir.

Çok basit gibi gözüken ama sonuçları itibarıyla büyük felaketleri engellemek için irade ve akıl koymamız gerektiği anlatılır. Hem de yüzyıllardır.

Peki, realite öyle mi?

Maalesef değil tabi ki.

Biz genelde, olay yerine tez zamanda ulaşmakla övünürüz.

Deprem olur toprak altında kalanların kurtarılma çalışması gündem yapılır.

Bir de ne kadar fazla insanımızın toprağa karıştığı.

Güzel arama yaparız… Ama bulamayız aradığımızı.

Maden faciası olur, 9 insanımız milyonlarca metreküp toprağın altında kalır, biz yine güzel ararız ama aradığımızı bulamayız.

Aslında, facia öncesi emareler fazlasıyla gözümüze gözümüze sokulmuştur ama biz aramakta mahiriz. Görmeyiz!

Evet, afetler doğal ama bizim yaptıklarımız doğal değil.

Birçok afeti engellemek mümkün değil ama Allah’ın bahşettiği akıl ve irade sayesinde zararlarını en aza indirmek mümkün.

Ama biz arama yapmakta mahiriz.

Sel olur, deprem olur, toprak kayması olur, yangın olur…

Genelde de bizim ülkemizde olur bunlar.

Biz ise bu felaketlerin boyutlarını anlatırız,........

© Milli Gazete


Get it on Google Play