Bismillâhirrahmânirrahîm;

HER şey insanlığın gözleri önünde yaşanıyor. İhtiyar dünyamız Firavun’un yeni doğan bebekleri katledişini, Moğol istilâsını, Haçlı Seferleri’ni gördü. Hepsi insanlığın yüz karasıydı. Bugün gördüklerimiz; insan hakları, özgürlük, eşitlik, barış, güvenlik gibi söylemlerin en çok konuşulduğu “medeniyet asrı” denilen bir dönemde yaşanıyor. İçleri boşaltılan bu kavramların çıkar uğruna kullanıldığı açık değil mi?

Siyonist İsrail’in Filistin’e uyguladığı cinayet ve vahşetler insanlığın felâketini hazırlayan boyuttadır. Bebek ve sabilerden ne istiyorsunuz? Doğar doğmaz bombalarla karşılaşan bebeklerin durumu içinizi hiç sızlatmıyor mu? Sevgi, şefkat, merhamet ve insanlık duygularınız bu kadar mı köreldi? Hiç empati yapmayacak mısınız? “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkalarına yapma” ölçüsünden hiç mi haberiniz yok?

Her gün gözümüzün önüne gelen görüntüleri film izler gibi seyretmeye devam mı edeceğiz? Parçalanmış cesetler, çamurun içinde uyuyakalan çocuklar, vücut parçalarının sokak hayvanları tarafından yenilmeye başlaması, çocukları ölen annelerin arşa yükselen feryatları, adeta “Can kurtaran yok mu?” dercesine yankılanan çığlıklar… “Medeni”(!) denilen dünyada bunların hiçbir karşılığı olmayacak mı?

Ya siz Müslümanlar! Onların kardeşleri! Benzeri görülmemiş bir vahşetle karşılaşan insanlara karşı bir göreviniz yok mu? İki milyarlık İslâm dünyasının yöneticileri içinden kardeşleri için can verecek tek kişi kalmadı mı? Siz tarihte böyle değildiniz! Ölü toprağından silkinip de, ne zaman harekete geçeceksiniz?

ERBAKAN HEP UYARDI

BİR Erbakan geçti bu dünyadan! 42 yıllık siyasi hayatında, Türkiye ve dünyayı “Siyonist tehlike”ye karşı uyardı. Çözüm sundu. Sevgi, şefkat ve barış dünyasının kurulması için çalıştı. Siyonistlerin kendilerini “üstün ırk” görüp “dünyanın efendisi” sapık inancı içinde olduklarını hatırlattı. Yahudi olmayan herkesi “köle” olarak gördüklerini anlattı. Onlar hedefe ulaşmak için her şeyi mubah görüyorlardı.

Erbakan Hoca’nın Siyonizm’i timsaha benzetmesi tehlikenin büyüklüğünü anlatmaya yetiyordu. Timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB, beyni İsrail, gövdesi İslâm dünyasının işbirlikçi yöneticileri, gazetecileri, iş adamlarıdır.” Aksa Tufanı direnişinin 37. gününde 57 İslâm ülkesinin liderleri toplandılar; fakat, “kınama”dan başka bir çözüm(!) ortaya koyamadılar. İslâm dünyasını yönetenler böylesine aciz, çaresiz ve teslimiyetçi olabilir mi?

Ya Türkiye! İslâm dünyasının amiral gemisi… “Dünya lideri”(!) olduğunu iddia edenler! Baştan beri Filistin davasının etrafında dolananlar, bir türlü çözümün içine giremediler. AKP Genel Başkanı’nın, “Gazze için çabalarımızı sürdüreceğiz” sözleri karşısında, Gazzeli Gazeteci Ethem Ebu Silmiyye, “Bilmiyorum, nasıl bir çaba gösterdiniz? Gördüklerimiz, bizim bildiğimiz Türkiye değil!” demişti. (5. 2. 2024)

Gazze faciasını oluşturan ABD, AB ve İsrail’le aynı safta bulunup onları stratejik ortak, medeniyet projesi görüp İsrail’le normalleşen İslâm dünyasının yöneticilerinin basireti bu kadar mı bağlandı? Zalimin safında nasıl durabiliyorsunuz? İsrail’in normali kan dökmek, bebekleri katletmek, dünyayı ateşe vermektir.

ERBAKANCA DURUŞ

ALLAH Müslümanlara acıdı. Şeyh Ahmet Yasin’in kurduğu Kassam Tugayları, 7 Ekim direnişiyle “atağa” geçti. 4,5 aydır askeri üstünlük ellerinde! İsrail’i yenip darmadağın etti; askerleri cepheyi terk etti. 30 bin direnişçi ABD’yi dize getirdi.

Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, İsrail’in yenilgiyi örtmek için yalana başvurduğunu söyleyerek kararlılıklarını anlattı: “Allah bizlere kutsal toprakları savunmayı nasip etti. Zaferimiz tarihî dönüm noktası olacaktır. İşgalci, topraklarımızı terk edinceye kadar cihadımız sürecektir.” (15.02.2024)

Şimdi her Müslüman’a âcil görevler düşüyor. 107 yıldır işgalcilere direnen Filistin mücahitlerine destek zamanı! Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin’in özgürlüğünü kavuşmasına bir adım kaldı. Maddi ve siyasi desteğe ihtiyaçları var. Türkiye ve dünyada, yöneticilerinin yüzüne asrın cihadını haykıracak kahramanlar nerede?

Erbakan’ın İslâm Birliği mücadelesi hepimize örnek olmalıdır. Türkiye ve dünyadaki Müslümanlarla ilişkisini hep canlı tuttu. Gönlünü sonuna kadar açtı. Birlik ve ıslahları için elinden geleni yaptı. Suudi Arabistan, Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Bosna gibi ülkelerdeki sıkıntılarda “arabulucu” oldu.

Yakın çalışma arkadaşlarından FSM Vakıf Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hamdi Aslan Erbakan’ın çabasını anlattı: “İslâm ülkelerinin bugün içinde bulunduğu sıkıntılar yaşanmasın diye gece gündüz uğraştı.” (Millî Gazete, 13.02.2024) Erbakan’ın vasiyeti özelliğindeki, “Millî Görüş’ün tek partisi Saadet Partisi’dir” dediği Saadet iktidarı olsaydı, bunların hiç birisi başımıza gelmezdi.

QOSHE - Âcil görev: Soykırımı durdurun - Şakir Tarım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Âcil görev: Soykırımı durdurun

13 36
20.02.2024

Bismillâhirrahmânirrahîm;

HER şey insanlığın gözleri önünde yaşanıyor. İhtiyar dünyamız Firavun’un yeni doğan bebekleri katledişini, Moğol istilâsını, Haçlı Seferleri’ni gördü. Hepsi insanlığın yüz karasıydı. Bugün gördüklerimiz; insan hakları, özgürlük, eşitlik, barış, güvenlik gibi söylemlerin en çok konuşulduğu “medeniyet asrı” denilen bir dönemde yaşanıyor. İçleri boşaltılan bu kavramların çıkar uğruna kullanıldığı açık değil mi?

Siyonist İsrail’in Filistin’e uyguladığı cinayet ve vahşetler insanlığın felâketini hazırlayan boyuttadır. Bebek ve sabilerden ne istiyorsunuz? Doğar doğmaz bombalarla karşılaşan bebeklerin durumu içinizi hiç sızlatmıyor mu? Sevgi, şefkat, merhamet ve insanlık duygularınız bu kadar mı köreldi? Hiç empati yapmayacak mısınız? “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkalarına yapma” ölçüsünden hiç mi haberiniz yok?

Her gün gözümüzün önüne gelen görüntüleri film izler gibi seyretmeye devam mı edeceğiz? Parçalanmış cesetler, çamurun içinde uyuyakalan çocuklar, vücut parçalarının sokak hayvanları tarafından yenilmeye başlaması, çocukları ölen annelerin arşa yükselen feryatları, adeta “Can kurtaran yok mu?” dercesine yankılanan çığlıklar… “Medeni”(!) denilen dünyada bunların hiçbir karşılığı olmayacak mı?

Ya siz Müslümanlar! Onların kardeşleri! Benzeri görülmemiş bir vahşetle karşılaşan insanlara karşı bir göreviniz yok mu? İki milyarlık İslâm dünyasının yöneticileri içinden kardeşleri için can verecek tek kişi kalmadı mı? Siz tarihte böyle değildiniz! Ölü toprağından silkinip de, ne zaman harekete........

© Milli Gazete


Get it on Google Play