Bismillâhirrahmânirrahîm;

MİLLÎ Görüş hareketinin en önemsediği alanlardan biri de yerel yönetimlerdir. Yerel yöneticiler daha doğrudan halkla iç içedir. Bugün olduğu gibi, baştan beri Batı zihniyetli basın, yerli ve millî olan Millî Görüş hareketine soğuk baktı. Efendileri öyle istiyordu. Millî Görüş’ün hizmetleri yerel yönetimlerde daha görünür hale geldiği için Erbakan Hoca, bu alana daha çok önem verdi.

Millî Görüş’ün ilk yıllarından itibaren güçlü kadrolarla Mahallî İdareler Birimi oluşturuldu. Ciddi araştırmalar yapıldı. Erbakan Hoca, bu birimle yakından ilgilendi. Proje, 1989 seçimleri öncesi iyice olgunlaşmıştı. 1989 seçimlerinde bazı ilçe ve beldelerle beraber Sivas, Konya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Van illerinin başkanlığını da Refah Partisi kazandı. Refah Partisi, Millî Görüş belediyeciliğinin ne anlama geldiğini 1989 seçimleri sonrasında gösterme fırsatı buldu.

Refahlı başkanlar, belediyelerin kapılarını sonuna kadar halka açtı. Beyaz Masa uygulamasıyla halkın talepleri alındı; “Halk Günleri”nde vatandaş ve başkanlar bir araya geldi. Halkın “yönetime katılımı” sağlandı. Belediyeler, halkla birlikte yönetildi.

Belediyelerin girişine asılan, “Rüşvet alan da, veren de mel’ûndur” levhası sebebiyle rüşvet, israf ve yolsuzluğun adı bile anılmaz oldu. Refahlı başkanlar, herkesin başkanıydı. Hizmetler, kendilerine oy versin vermesin; hizmete en ihtiyacı olan yerlerden başlatıldı. Partizanlık kalktı. Beldelerde “kardeşlik” doyasıya yaşandı. Halk en temiz ve ucuz suya; en kolay ve ucuz ulaşım imkânına kavuştu.

HİZMETLER GENİŞLEDİ

MİLLÎ Görüşçü belediyelerin destanlar yazan hizmetleri Türkiye’de yankılandı. Herkes böyle bir hizmeti beldesinde görmek ister duruma geldi. Belediyelerin çok sorunu vardı. Ulaşım çekilmez haldeydi. Çok yerde çöpler zamanında toplanamıyordu. Bakımsızlıktan mahalle yollarında tehlike oluşturan çukur ve çamurlar oluşmuştu.

Hele geçim sıkıntısı… Büyük şehirlerin en büyük sorunu haline gelmişti. Meselâ; Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, şehrin iş adamlarını topladı. Sivas’ta her alanda yatırım yapmaya teşvik etti. Sonunda Sivas’ta “işsizlik sorunu” çözüldü. Başkanlar yerelin bütün imkânlarını seferber ettiler. Halk ferahladı. Bu yüzden Millî Görüş belediyeciliği, en çok büyük şehirlerde ilgi gördü.

Bu atmosfer yaşandıktan sonra 1994’te yerel seçimlere gidildi. Seçimlerde halk; İstanbul, Ankara başta olmak üzere, illerde 29; ilçeler ve beldelerle birlikte 400 kadar belediye başkanlığını Refah Partisi’ne emanet etti. Millî Görüş belediyeciliği, Millî Görüş kadrolarının heyecanıyla birleşince efsanevî hizmetler yapıldı. İstanbul’da seçimler öncesi “çöp dağları” oluşmuştu. Erdoğan başkanlığındaki belediyenin bu çöpleri kısa sürede kaldırabilmesi zor görünüyordu. Halk da seferber oldu; çöpler kısa sürede kaldırıldı.

Aslolan, halk üzerinde güven oluşturmaktı. Halk, samimi yöneticilerini görürse dağları bile devirebilirdi. Başkanların parti ayrımı yapmadan her vatandaşa hizmet sunması bu güveni oluşturdu. Kamu malında “tüyü bitmedik yetim”in hakkı olduğunu bilen başkanlar, görevlerini bir emanet şuuruyla yaptılar. Yemediler, yedirmediler.

MİLLÎ GÖRÜŞ İHTİYACI

AKP zihniyeti özgün projeler üretmekte tıkandıkça “1994 ruhu” diyerek Erdoğan’ın o dönemde İstanbul belediye başkanlığı yapmasına atıf yapıyor. Ne büyük aldanış! Elbette o dönemde başkanların başarıda rolü oldu. Asıl pay, Millî Görüş hareketinin 20 yıllık hazırlık sonrası olgunlaştırdığı Millî Görüş Belediyecilik Modeli’nin halkın sorunlarına dokunmuş olmasıdır. Halk, şahıslardan çok, 1989 seçimleri sonrası oluşan belediyecilikteki devrimin beldelerine de aktarılmasını istedi.

1994’te 400 belediyeyi halkın RP’ye emanet etmesinin sebebi, 1989 seçimleri sonrası 5 ayrı şehirde gördüğü efsanevî hizmetleri beldelerinde de görmek isteyişiydi. Olayı doğru okumak gerekirdi. Değilse, ruh çağırmakla 1994 efsanesi geri gelmezdi. O başarıyı sağlamak, halka güven vermek, inanmak; terlemek, istikamet üzere olmak, fedakârlık yapmakla olurdu.

1989 ve 1994’te merkezi hükümette ANAP vardı. Refah Partisi muhalefetteyken efsanevî hizmetler yaptı. Erdoğan, İstanbul’da “Millî Görüş Belediyecilik Modeli’ni uygulayarak başarılı oldu. Millî Görüş gömleğini çıkardıktan sonraki AKP’li belediyeler israf, rüşvet ve yolsuzluklarla anıldı.

Yerel yönetimlerde belediyeleri ayrıştıran AKP, israf ve yolsuzlukları bitiren bir hizmet yapamaz. Yapamayacağının şifresi Erdoğan’ın son Hatay konuşmasında gizlidir: “Merkezi yönetimle el ele verilmezse, o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Hatay garip kaldı.” Bu sözler “görevi kötüye kullanmak” değil midir? Bilge Başkan’ın deyimiyle Erdoğan, vatandaşa; “aba altından sopa gösteriyordu”. Bunu yapanlar “kırmızı kart”la karşılaşmayı beklesinler.

QOSHE - 1994 ruhunun öncüsü 1989 örneğidir - Şakir Tarım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

1994 ruhunun öncüsü 1989 örneğidir

7 1
17.02.2024

Bismillâhirrahmânirrahîm;

MİLLÎ Görüş hareketinin en önemsediği alanlardan biri de yerel yönetimlerdir. Yerel yöneticiler daha doğrudan halkla iç içedir. Bugün olduğu gibi, baştan beri Batı zihniyetli basın, yerli ve millî olan Millî Görüş hareketine soğuk baktı. Efendileri öyle istiyordu. Millî Görüş’ün hizmetleri yerel yönetimlerde daha görünür hale geldiği için Erbakan Hoca, bu alana daha çok önem verdi.

Millî Görüş’ün ilk yıllarından itibaren güçlü kadrolarla Mahallî İdareler Birimi oluşturuldu. Ciddi araştırmalar yapıldı. Erbakan Hoca, bu birimle yakından ilgilendi. Proje, 1989 seçimleri öncesi iyice olgunlaşmıştı. 1989 seçimlerinde bazı ilçe ve beldelerle beraber Sivas, Konya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Van illerinin başkanlığını da Refah Partisi kazandı. Refah Partisi, Millî Görüş belediyeciliğinin ne anlama geldiğini 1989 seçimleri sonrasında gösterme fırsatı buldu.

Refahlı başkanlar, belediyelerin kapılarını sonuna kadar halka açtı. Beyaz Masa uygulamasıyla halkın talepleri alındı; “Halk Günleri”nde vatandaş ve başkanlar bir araya geldi. Halkın “yönetime katılımı” sağlandı. Belediyeler, halkla birlikte yönetildi.

Belediyelerin girişine asılan, “Rüşvet alan da, veren de mel’ûndur” levhası sebebiyle rüşvet, israf ve yolsuzluğun adı bile anılmaz oldu. Refahlı başkanlar, herkesin başkanıydı. Hizmetler, kendilerine oy versin vermesin; hizmete en ihtiyacı olan yerlerden başlatıldı. Partizanlık kalktı. Beldelerde “kardeşlik” doyasıya yaşandı. Halk en temiz ve ucuz suya; en kolay ve ucuz ulaşım imkânına kavuştu.

HİZMETLER GENİŞLEDİ

MİLLÎ........

© Milli Gazete


Get it on Google Play