Bismillâhirrahmanirrahîm;

TÜRKİYE’NİN Filistin’e karşı tarihî, inanç ve stratejik konumunun yüklediği farklı ve önemli bir görevi var. Selçuklu ve Osmanlı atalarımız bin yıl insanlığın öncüsü oldu; dünyaya düzen getirdi; hak, adalet ve insanlık öğrettiler. O müstesna medeniyet, tarihin imtihanını yüz akıyla verdi; vicdan sahibi herkesçe hayır ve iyilikle anıldı. Osmanlı Devleti, 400 yıl Filistin’i gözü gibi korumakta titizlik gösterdi; bölgeyi saadet, huzur, barış yurdu haline getirdi.

Selçuklu ve Osmanlı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti, “tarihî devamlılık” gereği, Filistin’e bu misyonumuz üzerinden yaklaşmalıdır. 1917-1925 yıllarında İngiltere’nin Filistin’i işgalinde, binlerce insan Kudüs, Mescid-i Aksa ve kutsal Filistin topraklarını korurken şehit düştü. Filistin’e gelen İngiliz komutan General Allenby ilk olarak Selahattin Eyyûbî’nin Şam’daki mezarına gitti, “Ey Selâhattin! Kalk biz yine geldik” diyerek tarihi kinle mezarını tekmeledi.

İsrail’in bölgeye yerleştirilmesine kadar geçen süreçte, İngiltere ve Fransa nice sinsi planlar uyguladı. ABD ve Rusya gibi bazı ülkeler onlara destek oldu. 1947’de BM’den İsrail devleti kurulması kararı çıkardılar. Sonrasında, günümüze kadar gelen, bildiğimiz işgal süreci başladı.

Cevat Rifat Atilhan’ın çocukluğu Şam’da geçti. 1. Dünya Savaşı’nda, Filistin-Suriye Cephesi’nde 4. Ordu Komutanı Ferit Cemal Mersinli’nin yaveri ve şifre subayı görevlerinde bulundu. 1. ve 2. Gazze Savaşları’na katıldı. Siyonizm’in yıkıcı planlarına şahit oldu. Yazdığı eserlerle Türkiye ve insanlığı Siyonist tuzağa karşı uyardı.

KÜRESEL PLAN

FİLİSTİN’DE küresel bir plan işlemektedir. ABD’nin güvenlik ve genişlemek için Afrika’yla ilgisi 2 asır öncesine dayanır. ABD ve Batı ülkeleri her fırsatta İslâm âlemini rahatsız edip zayıflatacak İsrail çetesinin bölgedeki varlığını çıkarlarına uygun gördüler. ABD, 2001’de İkiz Kuleler’in vurulmasından sonra, Büyük Ortadoğu Planı’nın (BOP) uygulanması startını verdi. Dönemin ABD Başkanı Bush, “Bu bir Haçlı seferidir, tanrı beni bu iş için görevlendirdi” sözünü etti.

Bugün yaşanan vahşetin temelinde 5.780 yıl öncesine dayanan Arz-ı Mev’ud sapkın inancının ve 126 yıl önce Basel’deki Yahudi Kongresinde planlanan sürecin uygulanması yatmaktadır. ABD ve Batı’nın sömürgeci idealleri de dikkate alınırsa küresel bir planla karşı karşıya olduğumuz açıktır.

Gazze’de uygulanan vahşetin 7 Ekim’de başladığı sanılmasın! Olayın tek sorumlusu olarak Netanyahu’yu gösterenler, “Netanyahu gidici”, “gözden çıkardık”, “Lahey’de yargılansın!” sözleriyle İsrail’deki diğer Siyonistleri gizlemeye çalışıyorlar. Netanyahu bebek katili bir Siyonist’tir, ama yalnız değildir. Peres, Şaron, Olmert, Herzog gibi Siyonistlerden biridir. İsrail’de daha binlerce Siyonist var. 75 yıllık işgal örtülemez.

Bunca kan döküldü. Şehirler harap oldu. Çığlıklar göklere yükseldi. Acımasız bombardımanlara rağmen HAMAS’lı direnişçiler vazgeçmiyorlar. Maneviyatları yüksektir. İsrail’in amacı Filistin’i yok edip bölgeyi sahiplenmektir. Zalime fırsat verilmemelidir. Dünya 75 yıllık işgal ayıbından kurtarılmalı; hak sahibine hakkı teslim edilmelidir.

TÜRKİYE GÖREVE

TÜRKİYE, tarihinin en hassas süreçlerinden birini yaşamaktadır. Tarihte şerefli bir yer edinen milletimiz sorumluluğunu en güzel şekilde yerine getirmelidir. Yöneticiler inisiyatif almalı, haklının hakkını teslim noktasında azami gayret göstermelidir. AKP Genel Başkanı, Aksa Tufanı Harekâtı’nın 40. gününde, “İsrail terör ‘devlet’idir. Ey İsrail ecelin geliyor” deme noktasına geldi. Bu, güzel bir gelişmedir. Ancak; bebek, çocuk, kadın ve yaşlılarla savaşan yapıya “devlet” denilemez.

Anadolu’dan çarıklı erkân-ı harp üslûbuyla halkın irfanını yansıtan onurlu bir ses yükseldi. Deprem mağduru Adıyamanlı 80 yaşındaki Hatice Saygı bacımız hepimize ders olabilecek şu sözleri söyledi: “Ey İsrail, anlamıyor musun? Sen devlet değilsin! Eğer devlet olsaydın çocuklarla, kadınlarla, yaşlılarla savaşmazdın! Sen örgütsün! Sen çetesin! Biz varımızı, yoğumuzu Filistin’e yollayacağız!”

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu; katile katil, işgalciye işgalci diyemeyenlere karşı milletimizin sesi oldu: “Bebekleri, okula giden çocukları, hamile kadınları, engelli ve yaşlıları acımasızca katledenlere bir çift sözünüz yoksa, yazıklar olsun size! Yere batsın, sizin insan hakları söyleminiz!” (13.11.2023)

Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir de, Hükümet’in ev hanımlarındaki hassasiyeti bile gösteremediğini belirterek sordu: “Her gün onlarca bebeği, çocuğu katledenleri kınamak vicdanlarınızı teskin ediyor mu?” (15.11.2023)

Türkiye olarak işgalci, çete; katliam ve soykırım yapan terörist yapının işbirlikçileriyle anılmak ne büyük zillettir! Mazlumların yanında olduğumuzu netleştirmeliyiz.

QOSHE - Türkiye’nin Filistin’le İmtihanı - Şakir Tarım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye’nin Filistin’le İmtihanı

5 1
18.11.2023

Bismillâhirrahmanirrahîm;

TÜRKİYE’NİN Filistin’e karşı tarihî, inanç ve stratejik konumunun yüklediği farklı ve önemli bir görevi var. Selçuklu ve Osmanlı atalarımız bin yıl insanlığın öncüsü oldu; dünyaya düzen getirdi; hak, adalet ve insanlık öğrettiler. O müstesna medeniyet, tarihin imtihanını yüz akıyla verdi; vicdan sahibi herkesçe hayır ve iyilikle anıldı. Osmanlı Devleti, 400 yıl Filistin’i gözü gibi korumakta titizlik gösterdi; bölgeyi saadet, huzur, barış yurdu haline getirdi.

Selçuklu ve Osmanlı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti, “tarihî devamlılık” gereği, Filistin’e bu misyonumuz üzerinden yaklaşmalıdır. 1917-1925 yıllarında İngiltere’nin Filistin’i işgalinde, binlerce insan Kudüs, Mescid-i Aksa ve kutsal Filistin topraklarını korurken şehit düştü. Filistin’e gelen İngiliz komutan General Allenby ilk olarak Selahattin Eyyûbî’nin Şam’daki mezarına gitti, “Ey Selâhattin! Kalk biz yine geldik” diyerek tarihi kinle mezarını tekmeledi.

İsrail’in bölgeye yerleştirilmesine kadar geçen süreçte, İngiltere ve Fransa nice sinsi planlar uyguladı. ABD ve Rusya gibi bazı ülkeler onlara destek oldu. 1947’de BM’den İsrail devleti kurulması kararı çıkardılar. Sonrasında, günümüze kadar gelen, bildiğimiz işgal süreci başladı.

Cevat Rifat Atilhan’ın çocukluğu Şam’da geçti. 1. Dünya Savaşı’nda, Filistin-Suriye Cephesi’nde 4. Ordu Komutanı Ferit Cemal Mersinli’nin yaveri ve şifre subayı görevlerinde bulundu. 1. ve 2. Gazze Savaşları’na katıldı. Siyonizm’in yıkıcı planlarına şahit oldu. Yazdığı eserlerle Türkiye ve insanlığı Siyonist tuzağa karşı uyardı.

KÜRESEL........

© Milli Gazete


Get it on Google Play