Lauren Booth…

Hepimiz onu eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baldızı ve Filistin ziyareti ile ihtida eden bir gazeteci olarak tanıyoruz.

Çoğu kez bildiğimizi sandığımız hikayelerin arkasında bambaşka hikayeler vardır. Lauren’in hikayesinde olduğu gibi…

Sarah olarak başlıyor onun hikayesi.

Babası aktör Anthony Booth’un biricik Sarah’ı. Zorluklarla geçen çocukluk yıllarında babasının, “Önemli olan nerede başladığın değil, nerede bitirdiğindir. Ve sen… Sen dünyayı değiştireceksin” sözleri hayata bakışını değiştirecekti Sarah’ın. Bu farkındalığı yıllar sonra, “O gün, inanç, güven ve etik değerlere sahip olmanın dünyaya yön vermenin tek yolu olduğuna karar verdim” diye ifade edecekti.

İlerleyen yıllarda herkes ondan “Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baldızı ihtida etti” diye bahsedecek, vay be diye ekleyeceklerdi. İşin magazinsel yanı buydu. Fakat onun hikayesini anlamlı kılan Tony Blair’in baldızı olması değildi. Onun hikayesine şekil veren babasıydı… Zorlu çocukluk yıllarında yaşadıkları, babasının ona telkin ettiği değerler…

Çalkantılarla ve anlam arayışıyla geçen gençlik yıllarında tiyatro eğitimi alan Sarah, adını “Lauren” diye değiştirecek, babasının erkek çocuğu olmadığı için ne olursa olsun soyadımı siz devam ettireceksiniz şeklindeki telkinleri nedeniyle soyadını değiştirmeyecekti. Ancak aktörlük hayatı çok uzun sürmeyecek kısa bir süre sonra daktilo ve gazetecilik eğitimi alarak gazeteciliğe başlayacaktı. Bu sıralarda eniştesi Tony’in başbakan olması dikkatleri genç gazetecinin üzerine çekecekti.

Hikayesini asıl şekillendiren olaylar ise yaşadığı topraklardan hem manen hem madden çok uzak diyarlarda yaşanacaktı.

Takvimler 2004 yılını gösterdiğinde Orta Doğu, Filistin ve İsrail hakkındaki soruları çoğalmaya başlamıştı. Orta Doğu’daki kadın ve çocukların katledilmesinin her seferinde “sivil zayiat” ifadeleri ile meşrulaştırılmaya çalışılması, İsrail’in ne yaparsa yapsın kendini müdafaa etme hakkının vurgulanması onda soru işaretleri oluşturmuştu. 2005 yılında sorularına cevap aramak üzere Filistin’e seçimleri yakından takip etmek ve haberleştirmek için gitti. Bir gazetecilik refleksiyle başlayan bu yolculuk onun hayatını değiştirecek ve İslam ile şereflenmesine vesile olacaktı.

Yaşadığı bu anlamlı yolcuğu şöyle anlatıyor Lauren: “Beni Filistin’de en çok etkileyen iki durum vardı. Biri insanların topraklarına bağlılığı, diğeri ise Rablerine bağlılığı... İnsanlar ve toprakları. Sanki her kaya, her taş orada yaşayan ailelerin isimlerini biliyor, her ne kadar şehit olarak kayıtlardan silinmiş olsa da. Sanki deniz ve hava onların adını biliyor, onlar da komşularını tanıyorlar ve bizim asla anlayamayacağımız ve anlamaya layık olmadığımız bir şekilde ubudiyetleri ve Allah'a kullukları var. Sübhanallah, bu muhteşem atmosferi gördüm ve Müslüman oldum.”

Bugün Gazze’de yaşananların Batı’da izdüşümlerini, insanların nasıl hayretle izlediklerine şahit oluyoruz. Filistinli insanların ne yaşarsa yaşasınlar olaylara teslimiyetle yaklaşmaları Batı’daki pek çok insanın İslam’a ve Müslümanlara bakışını değiştirdiğini görüyoruz. Hatta yaşananlardan etkilenerek İslam’ı araştırıp Müslüman olan insanların haberlerini alıyoruz.

Milli Gazetemizin kadın ve aile dergisi olan Maaile dergimizin Ocak sayısında yayınlanmak üzere Lauren Booth hanımefendinin ihtida etme sürecini, Filistin’de şahit olduklarını ve şu an Gazze’de yaşananları konuştuğumuz bir söyleşi gerçekleştirdim. Lauren Booth’un ihtida etme hikayesini dinledikçe bugün Batı’dan aldığımız haberler canlandı gözümde.

Filistin’in bir insanın hayatını nasıl değiştirdiğine ve şeref kattığına şahit olmak isterseniz Maaile Ocak sayısını okumanızı tavsiye ederim...

QOSHE - Filistin’in Şeref Verdiği Hayatlar - Selime Sümeyye Abatay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin’in Şeref Verdiği Hayatlar

6 0
09.01.2024

Lauren Booth…

Hepimiz onu eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baldızı ve Filistin ziyareti ile ihtida eden bir gazeteci olarak tanıyoruz.

Çoğu kez bildiğimizi sandığımız hikayelerin arkasında bambaşka hikayeler vardır. Lauren’in hikayesinde olduğu gibi…

Sarah olarak başlıyor onun hikayesi.

Babası aktör Anthony Booth’un biricik Sarah’ı. Zorluklarla geçen çocukluk yıllarında babasının, “Önemli olan nerede başladığın değil, nerede bitirdiğindir. Ve sen… Sen dünyayı değiştireceksin” sözleri hayata bakışını değiştirecekti Sarah’ın. Bu farkındalığı yıllar sonra, “O gün, inanç, güven ve etik değerlere sahip olmanın dünyaya yön vermenin tek yolu olduğuna karar verdim” diye ifade edecekti.

İlerleyen yıllarda herkes ondan “Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baldızı ihtida etti” diye bahsedecek, vay be diye ekleyeceklerdi. İşin magazinsel yanı buydu. Fakat onun hikayesini anlamlı kılan Tony Blair’in baldızı olması değildi. Onun hikayesine şekil veren babasıydı… Zorlu çocukluk yıllarında yaşadıkları, babasının ona telkin ettiği değerler…

Çalkantılarla ve anlam arayışıyla geçen gençlik yıllarında tiyatro eğitimi alan Sarah, adını “Lauren” diye değiştirecek, babasının erkek çocuğu olmadığı için........

© Milli Gazete


Get it on Google Play