Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredat taslağını "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ismiyle yayımladı. Yeni müfredat taslağında en çok dikkat çeken hususlardan biri eğitim yerine maarif kelimesinin kullanılması. Kendi köklerimize dönmek, unutulan güzel kelimelerimizi kullanmak elbette güzel. Fakat bu kavramları gerçekten hayatımıza geçiremedikten sonra bir anlamı yok diye düşünüyorum. Mesela Fulbright gibi bizden olmayan sözleşmeler devam ederken yeni müfredata istediğiniz kadar “Maarif Modeli” deyin gerçekten milli bir eğitimden söz edilebilir mi?

Yeni müfredatta dikkatleri çeken diğer bir husus da ilk defa öğrenci profilinin tanımlanması oldu.

“Yetkin ve erdemli insan” şeklinde formalize edilen yeni öğrenci tanımında idealize edilmiş bir öğrenci profili olduğunu görüyoruz. Ortak metinde aynen şu ifadeler kullanılıyor:

“Yalnızca medeniyete uyum sağlayan bir nesil değil, etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller yetiştirmeyi hedefleyen eğitim felsefemiz doğrultusunda ahlâklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş öğrenci profili modele temel oluşturmaktadır.”

Böyle özelliklere sahip öğrenciler yetiştirilmesini elbette her toplum ister. Ancak bu öğrenci profilini yetiştirecek yetkinliğe sahip miyiz sorusunu sormak lazım.

Tanzimat’tan itibaren ülkemizde gerek devlet tarafından gerek aydınlar ve toplum tarafından istenilen “ideal çocuk” profilini yetiştirmek için çeşitli adımlar atıldı, çeşitli tanımlamalar yapıldı. “İdeal çocuk” ile ilgili pek çok eser verildi. Geldiğimiz noktada tekrar ideal çocuk tanımları yapılıyorsa durup düşünmek gerek. Bugün ne cumhuriyetçi aydınların istediği gibi modern ve cumhuriyetçi ilkelere bağlı bir nesil ne de Müslüman kesimlerin istediği gibi ahlâklı ve inançlı nesiller yetişmiş değil. Neden ideal çocuğa ulaşamıyoruz sorusunun cevabını çok uzaklarda aramaya gerek yok. Çocukları yetiştirenler yetişkinlerdir. Bu toplumun idealize ettiği çocuk profilini yetiştirecek insanları var mıdır, buna bakmak lazım.

Kısaca ifade edecek olursak yeni açıklanan müfredatta tanımlanan öğrenci profilini yetiştirecek öğretmenlerimiz var mıdır? Bu sorunun cevabını vermek için de iki konuya bakmamız lazım: Atanmayı bekleyen öğretmenler ve mülakat sorunu.

Ücretli öğretmenliğe mahkûm edilen bir eğitim sisteminde müfredatta istediğiniz kadar değişiklik yapın hatta en mükemmel eğitim müfredatını yazın bir sonuç alamazsınız. Bir kere öğretmenler ekonomik kaygı altında ezilirken müfredatı sağlıklı bir şekilde işleyecek zihni ve kalbi rahatlığa sahip olmayacaklar. Diğer yandan sürekli öğretmeni değişen öğrenci anlatılanları ne kadar kavrayacak? Müfredatı yapboz tahtasına çevirmeden önce öğretmenlerin sorunları çözülmeli.

Mülakat konusuna gelecek olursak… Bakan Bey, “Bunu konuşmaktan gına geldi. 20 milyon çocuk bize emanet. Çocuklarını bize emanet eden veliye bir şekilde onları mutlu edecek, çocuklarının iyi eğitimi verecek öğretmenleri seçmek benim görevim. Beni eleştiren insanlardan şunu rica ediyorum. O zaman çocuğunuzu okula yazdırırken lütfen öğretmen seçmeyin” demiş.

Bakan Bey, haklı. Elbette veliler de öğretmen seçmek zorunda kalmadan gönül rahatlığı ile çocuğunu okula göndermek ister. Bunun için de nitelikli öğretmenlere ihtiyaç var. Mülakat sistemi için önerilen sistem de güzel. Mülakat yerine deneme dersi. Üstelik torpil işlememesi için ne mülakata girecek öğretmenin ne de jürinin ismi açıklanmayacak. Bu da güzel. Fakat adama sormazlar mı sen eğitim fakültelerinde nitelikli öğretmen yetiştirmiyor musun da öğretmenlerinin becerilerini tekrar sorguluyorsun diye…

İnsanlar senelerce bu işin okulunu okuyor yetmiyor KPSS’ye hazırlanıyor yine de atanamıyor. İnsanları bunca sene oyalamak yerine… Daha üniversiteye kabul esnasında eğitim fakültesine başvuran kişiler, öğretmenlik yetenekleri var mı, öğretmen olabilir mi diye özel bir imtihandan geçse ve üniversite boyunca ona göre eğitim alsa daha iyi olmaz mı?

QOSHE - Yapboza dönen eğitim sistemimiz ve ideal çocuk arzumuz - Selime Sümeyye Abatay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yapboza dönen eğitim sistemimiz ve ideal çocuk arzumuz

26 16
30.04.2024

Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredat taslağını "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ismiyle yayımladı. Yeni müfredat taslağında en çok dikkat çeken hususlardan biri eğitim yerine maarif kelimesinin kullanılması. Kendi köklerimize dönmek, unutulan güzel kelimelerimizi kullanmak elbette güzel. Fakat bu kavramları gerçekten hayatımıza geçiremedikten sonra bir anlamı yok diye düşünüyorum. Mesela Fulbright gibi bizden olmayan sözleşmeler devam ederken yeni müfredata istediğiniz kadar “Maarif Modeli” deyin gerçekten milli bir eğitimden söz edilebilir mi?

Yeni müfredatta dikkatleri çeken diğer bir husus da ilk defa öğrenci profilinin tanımlanması oldu.

“Yetkin ve erdemli insan” şeklinde formalize edilen yeni öğrenci tanımında idealize edilmiş bir öğrenci profili olduğunu görüyoruz. Ortak metinde aynen şu ifadeler kullanılıyor:

“Yalnızca medeniyete uyum sağlayan bir nesil değil, etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller yetiştirmeyi hedefleyen eğitim felsefemiz doğrultusunda ahlâklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş öğrenci profili modele temel oluşturmaktadır.”

Böyle özelliklere sahip öğrenciler yetiştirilmesini elbette her toplum ister. Ancak bu öğrenci profilini yetiştirecek yetkinliğe sahip miyiz sorusunu sormak lazım.........

© Milli Gazete


Get it on Google Play