Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sevgisine mazhar olmuş, aşere-i mübeşşere yani Cennet’le müjdelenen on sahabeden biridir. Cennetle müjdelenen diğer sahabiler “Hz. Ebubekir (r.a), Hz. Ömer (r.a), Hz. Osman (r.a), Hz. Ali (r.a), Talha b. Ubeydullah (r.a), Zübeyr b. Avvâm (r.a), Abdurrahman b. Avf (r.a), Sa’d b. Ebû Vakkâs (r.a) ve Said b. Zeyd”dir.

Tam adı Ebû Ubeyde Âmir b. Abdillâh b. el-Cerrâh el-Fihrî el-Kureyşî’dir. 583 yılında Mekke’de doğdu. Benî Hâris kabilesinden olan Ebû Ubeyde (r.a), Peygamberimiz (s.a.v)’in onuncu dedesi Fihr’de soyu birleşmektedir.

Mekke’de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olan Ebû Ubeyde, Hz. Ebubekir (r.a) vasıtasıyla İslâm’la şereflendi. İslâm dinine erken girdi ve yayılması için gayret gösterdi. Sırf bu yüzden baskılara maruz kalarak 616 yılında yapılan ikinci Habeşistan hicretine katıldı. Bir müddet sonra Mekke’ye geri döndü.

Ebû Ubeyde (r.a), Medine’ye hicret ettikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından Sa’d b. Muâz (r.a) ile kardeş ilan edildi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in 622 yılında Medine’ye hicret ettikten sonra kurduğu İslâm Devleti, karizmatik liderliği, idari kadrosunun yetkinliği ve Cihad ruhuyla kısa sürede Arabistan yarımadasının tamamına hâkim olmuş, 3 milyon km²’lik yüzölçüme ulaşmıştı.

Ebû Ubeyde, Peygamber Efendimiz (s.a.v) devlet kurduktan sonra yaptığı bütün gazvelere iştirak etti. Bedir Gazvesi’nde babası düşman saflarındaydı. O babasına saldırmadı ancak babası ona saldırınca mücadele esnasında babasını öldürdü. Babaları, oğulları, kardeşleri ve akrabaları da olsa müminlerin kâfirleri dost edinemeyeceğini anlatan Mücâdele Sûresi 22’nci ayetin bundan dolayı nazil olduğu rivayet edilmektedir.

Ayet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır: “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kavmin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Peygamberi’ne karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalplerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuştur. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır” (Mücâdele, 22).

Ebû Ubeyde (r.a), uzunca boylu, zayıf yapılı, seyrek sakallı, cesaretli ve tevazu sahibi bir mümin, cennetle müjdelenen bir mücahid; Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sevgisini kazanmış bir şahsiyetti. Hz. Âişe validemizden rivayet edildiğine göre “Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’den sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in en çok sevdiği kişiydi” (Tirmizî, Menâkıb, 14).

Uhud Gazvesi’nde Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yanından ayrılmayan ve savunan on dört kişiden birisiydi. Hatta, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yüzüne batan miğfer parçasını dişleriyle çıkartırken ön dişi kırılmıştı.

Ebû Ubeyde (r.a), sadece Uhud Gazvesi’nde kahramanlık göstermemiş, hayatı boyunca cesaretiyle nâm salmıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından II. Zülkassa (627), Sifülbahr (629) ve Zâtüsselâsil Seriyeleri’nde kumandan tayin edildi.

Mekke’nin fethinde, orduyu komuta eden üç kumandandan biriydi. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in öncü kuvveti olarak şehre girdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından İslâm Devleti’nin idari ve mali işlerini yürütmek üzere “Beytülmâlde” görevlendirildi.

Hudeybiye Anlaşması’nda adı şahit olarak yazıldı. Yemenlilere İslâmiyet’i öğretmek için görevlendirildi. Necranlı Hıristiyanlara cizye tahsili/vergi toplamak üzere görevlendirildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda, “Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır” buyurmuştur. Yine Müzeyne, Hüzeyl ve Kinâne kabilelerine vergi toplamak için görevlendirildi.

Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a), iyi bir komutan, iyi bir eğitimci, iyi bir davetçi, iyi bir devlet adamıydı. Peygamber Efendimiz (s.a.v), Ebû Ubeyde’yi İslâm’ı tebliğ edilmesinde, eğitim faaliyetlerinde, anlaşmalarda, vergi işlerinde, idari-mali işlerde ve ordu komutanlığında istihdam etmiştir. Bu yönüyle Peygamberimiz (s.a.v)’in en önem verdiği sahabelerden birisidir.

Ebû Ubeyde (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sevgisini kazanmasıyla birlikte Hz. Ebubekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a)’ın da sevgi ve takdirini kazanmış mümtaz bir şahsiyetti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in ahirete irtihalinden sonra Ebû Bekir (r.a) ve Ömer (r.a) başta olmak üzere sahâbeler Ebû Ubeyde’yi halife yapmak için biat etmek istemiş ancak o, göreve Ebû Bekir (r.a)’in daha layık olduğunu söyleyerek teklifi geri çevirmiştir.

İslâm Devleti’nin başına Hz. Ebû Bekir’in geçmesi üzerine, Ebû Ubeyde’ye devletin mali işleri tevdi edildi. Daha sonra Suriye bölgesine gönderilen ordulara komutan tayin edildi.

Hz. Ömer (r.a)’ın devlet başkanı ve halife olmasından sonra Halid b. Velid’in yerine İslâm orduları başkomutanlığına getirilen Ebû Ubeyde, Dımaşk, Humus, Hama, Lazkiye, Halep, Antakya, Urfa ve Maraş’ı İslâm topraklarına kattı. Kudüs, onun başkomutanlığında fethedildi.

İslâm devletinin başkanı ve halifesi Hz. Ömer (r.a) tarafından bu bölgenin valiliği görevine atandı ve hayatının sonuna kadar da bu görevde kaldı.

Ebû Ubeyde (r.a)’nin, hayatı savaşlarda geçtiğinden dolayı sadece on beş hadis rivayet edebilmiştir. Bunlardan on ikisi Ahmed b. Hanbel’in “el-Müsned” adlı hadis kitabında bulunmaktadır.

Ebû Ubeyde (r.a), “amvâs tâunu” adıyla maruf ve yaygın olan veba hastalığına yakalanarak 639 yılında Beysân’a bağlı Amtâ köyünde vefat etti. Kabri, Ürdün’de Gūrülbilevne bölgesindeki Ebû Ubeyde köyündedir. Memluk Sultanı Baybars tarafından kabrinin üzerine bir kubbe yaptırılmıştır (Hicri, 675-Miladi 1277).

Ebû Ubeyde (r.a), Hz. Ömer (r.a)’dan önce vefat etti. Hz. Ömer (r.a), Amvâst’ta veba salgını baş gösterdiğinde Ebû Ubeyde’nin salgından kurtulması ve kendisinden sonraya kalması halinde devlet başkanı olarak vasiyet edeceğini söylemiştir.

Allah-u Teâlâ, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yol arkadaşı Ebû Ubeyde b. Cerrah (r.a)’a rahmet eylesin; müjdelendiği Cennet’teki makamı âli olsun. Şahsiyeti, duruşu ve mücadelesinden nasiplenmemizi nasip etsin.

QOSHE - Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a) - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a)

9 1
27.11.2023

Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sevgisine mazhar olmuş, aşere-i mübeşşere yani Cennet’le müjdelenen on sahabeden biridir. Cennetle müjdelenen diğer sahabiler “Hz. Ebubekir (r.a), Hz. Ömer (r.a), Hz. Osman (r.a), Hz. Ali (r.a), Talha b. Ubeydullah (r.a), Zübeyr b. Avvâm (r.a), Abdurrahman b. Avf (r.a), Sa’d b. Ebû Vakkâs (r.a) ve Said b. Zeyd”dir.

Tam adı Ebû Ubeyde Âmir b. Abdillâh b. el-Cerrâh el-Fihrî el-Kureyşî’dir. 583 yılında Mekke’de doğdu. Benî Hâris kabilesinden olan Ebû Ubeyde (r.a), Peygamberimiz (s.a.v)’in onuncu dedesi Fihr’de soyu birleşmektedir.

Mekke’de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olan Ebû Ubeyde, Hz. Ebubekir (r.a) vasıtasıyla İslâm’la şereflendi. İslâm dinine erken girdi ve yayılması için gayret gösterdi. Sırf bu yüzden baskılara maruz kalarak 616 yılında yapılan ikinci Habeşistan hicretine katıldı. Bir müddet sonra Mekke’ye geri döndü.

Ebû Ubeyde (r.a), Medine’ye hicret ettikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından Sa’d b. Muâz (r.a) ile kardeş ilan edildi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in 622 yılında Medine’ye hicret ettikten sonra kurduğu İslâm Devleti, karizmatik liderliği, idari kadrosunun yetkinliği ve Cihad ruhuyla kısa sürede Arabistan yarımadasının tamamına hâkim olmuş, 3 milyon km²’lik yüzölçüme ulaşmıştı.

Ebû Ubeyde, Peygamber Efendimiz (s.a.v) devlet kurduktan sonra yaptığı bütün gazvelere iştirak etti. Bedir Gazvesi’nde babası düşman saflarındaydı. O babasına saldırmadı ancak babası ona saldırınca mücadele esnasında babasını öldürdü. Babaları, oğulları, kardeşleri ve akrabaları da olsa müminlerin kâfirleri dost edinemeyeceğini anlatan Mücâdele Sûresi 22’nci ayetin bundan dolayı nazil olduğu rivayet edilmektedir.

Ayet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır: “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kavmin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Peygamberi’ne karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalplerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları,........

© Milli Gazete


Get it on Google Play