İnsanı en mükemmel şekilde yaratan, ruhlar âleminde kendisine itaat için söz alan, yeryüzüne indirilişimizden sonra da peygamberleri vasıtasıyla verdiğimiz sözü sürekli hatırlatan Allah-u Teâlâ, müstesna zaman dilimleriyle ilk günkü sözleşmeyi hatırlamak için bize fırsatlar sunmaktadır. Cuma günleri, bayram günleri, Recep, Şaban ve Ramazan ayları, mübarek geceler bu fırsat anlarıdır.

Müminler, üç aylarla birlikte yeni fırsatlar yakalar. Recep, Şaban ve Ramazan aylarıyla yeni bir manevi iklime girilir. Bu yeni fırsatlar, yeni başlangıçlar demektir aslında.

Günahlardan tövbe etmek, hataları telafi etmek, fakirlerin halini anlayarak sosyal yardımlaşmayı artırmak, nefis muhasebesi yapmak ve kulluk bilincimizi artırmak için yakalanan büyük fırsatlardır bunlar…

Müslüman kardeşlerimizin halini anlamak için de en büyük fırsatlardandır Ramazan ayı. Zulüm altındaki mümin kardeşlerine yardım etmek, onlara musallat olan kâfirlere karşı alınacak tedbirler ve kâfirlere karşı nasıl güçlü olunabilir sorusunu nihayete erdirmek için de büyük bir fırsattır. Yine kâfirlerle iş birliği yapan, zulme sessiz kalan, Batılı değerleri içselleştiren ve İslâm’ın hükümlerinin günümüzde uygulanmasının mümkün olmadığına inanan ve bu yüzden batıl ideolojilerin dayattığı sistemleri benimseyen devlet başkanlarından kurtulmak için de fırsattır mübarek Ramazan.

Fırsattır, çünkü bu ayda algılar daha açıktır, kalpler daha coşkuludur, vicdanlar daha duyarlıdır zulme. Öyle de olmalıdır. Gazze’de yaşanan insanlık ayıbını sonlandırmayı beceremeyen Müslüman ülkelerin başındaki müstemleke ruhlu, Batıcı, Siyonistlerin güdümündeki yöneticiler hakkında tekrar değerlendirme yaparak yeni bir yol haritası belirlemek için fırsattır Ramazan…

Yine, Ramazan ayı vesilesiyle nefis ve şeytanın iş birliğiyle kalbimize hapsedilen ruhumuzu ibadet, taat ve zikirle özgürleştirmek, ruhumuzla birlikte vicdanımızı da harekete geçirerek nefsin terbiye ve tezkiyesine başlamalıyız. Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler, Allah’ı çok zikredin!” (Ahzab, 41), “Göklerde ve yerdeki her şey Allah’ı zikretmektedir. O güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir” (Haşr, 1), “Allah’ı zikir ise en büyüktür (kulluk vazifesidir). Allah, ne yaparsanız bilir” (Ankebut, 45) buyrulmaktadır.

İnsanoğlu iki zıt kutbun çekim alanı içinde mücadeleyle bir ömür sürer. Kötülüğü emreden “şeytan ve nefis”, iyilik tarafımız “ruhumuz ve vicdanımız”. Nefis ve şeytan ruhumuzu esir aldığı zaman vicdanımız da kör olur, Allah-u Teâlâ’nın ruhlar âleminde yüklediği emaneti unutur; Allah-u Teâlâ’nın peygamberler vasıtasıyla gönderdiği mesaja sırtını döner.

Allah-u Teâlâ; ruhlar âleminde verdiğimiz sözü gönderdiği peygamberler vasıtasıyla sürekli hatırlatmıştır. En son âlemlere rahmet Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm vasıtasıyla hatırlatılmıştır verdiğimiz söz. Nübüvvetin sona ermesinden sonra da bıraktığı emanetler Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ile gün yüzü gibi apaçık ortadadır.

Şeytan ve nefis kötülüğü telkin ederken, ruhumuz ve vicdanımız iyiliğe yönlendirir bizi; eğer ruhumuz hapsedilmiş, vicdanımız körleşmemişse bir ümit vardır mutlaka. Müstesna zaman dilimleriyle tekrar muhasebe imkânına kavuşur, özgür irademizle bezm-i elestte Allah-u Teâlâ’ya söz vererek yüklendiğimiz mukaddes emaneti hatırlarız.

Zıt kutupların mücadelesinde özgür irademizle Rabbimizin razı olduğu bir kul olabilir, Allah-u Teâlâ’ya ibadet, taat ve zikirle, ruhumuzu sıkıştığı kafesten çıkartıp özgürleştirebilirsek dünya sürgünümüzü başarıyla tamamlayabiliriz.

Bir Müslüman için Allah-u Teâlâ’yı razı etmekten daha büyük hedef, bundan daha büyük şeref yoktur…

QOSHE - Ramazan ayında ruhumuzu özgürleştirmek-ııı - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ramazan ayında ruhumuzu özgürleştirmek-ııı

9 0
22.03.2024

İnsanı en mükemmel şekilde yaratan, ruhlar âleminde kendisine itaat için söz alan, yeryüzüne indirilişimizden sonra da peygamberleri vasıtasıyla verdiğimiz sözü sürekli hatırlatan Allah-u Teâlâ, müstesna zaman dilimleriyle ilk günkü sözleşmeyi hatırlamak için bize fırsatlar sunmaktadır. Cuma günleri, bayram günleri, Recep, Şaban ve Ramazan ayları, mübarek geceler bu fırsat anlarıdır.

Müminler, üç aylarla birlikte yeni fırsatlar yakalar. Recep, Şaban ve Ramazan aylarıyla yeni bir manevi iklime girilir. Bu yeni fırsatlar, yeni başlangıçlar demektir aslında.

Günahlardan tövbe etmek, hataları telafi etmek, fakirlerin halini anlayarak sosyal yardımlaşmayı artırmak, nefis muhasebesi yapmak ve kulluk bilincimizi artırmak için yakalanan büyük fırsatlardır bunlar…

Müslüman kardeşlerimizin halini anlamak için de en büyük fırsatlardandır Ramazan ayı. Zulüm altındaki mümin kardeşlerine yardım etmek, onlara musallat olan kâfirlere karşı alınacak tedbirler ve kâfirlere karşı nasıl güçlü olunabilir sorusunu nihayete erdirmek için de büyük bir fırsattır. Yine kâfirlerle iş birliği yapan, zulme sessiz kalan, Batılı değerleri içselleştiren ve İslâm’ın hükümlerinin günümüzde uygulanmasının mümkün olmadığına inanan ve bu........

© Milli Gazete


Get it on Google Play