Ramazan ayı, Allah-u Teâlâ’nın “bezm-i elest”te insana yüklediği emaneti hatırlamak ve kulluk bilincimizi kuvvetlendirmek için büyük bir fırsattır. Bu misak, sadece insanı değil, bütün bir kâinatı yaratan, ilim ve hikmet, güç ve hüküm sahibi bir yaratıcının her alanda kendisine muhtaç ve aciz kullarına yüklediği sorumluluğun başlangıç noktasıdır.

İşte “bezm-i elest”teki misakla başlayan “yaratıcı ve kul” arasındaki bağ, daha yaratılış aşamasında kulun, Rabbinin otoritesini kabul etmesi ve kul, Rabbinin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Evet, sen bizim Rabbimizsin” (A’raf, 172) cevabını vererek kulluğunu ikrar ile yaratıcının yegâne güç ve hüküm sahibi olduğunu kabul ederek “emanet”i yüklenmiştir.

Bu kabul ediş aslında insanoğlunun hayatı boyunca, yaratılış safhasında Rabbine verdiği söze uygun hareket etmesi gerektiğini ifade eder. Yine Yaratıcı’nın hükümlerine itaat etmek ve O’nun hâkimiyetine ram olarak hayatını idame ettirmek de bu kabul edişte, bu antlaşmada mevcuttur. Bu mevcudiyet, insanın yaratılıp dünyaya gelmesinden sonra Yaratıcı tarafından kendisine ulaştırılan kurallarda açıkça görülecektir.

Haşr Suresi 21’inci ayette de emanetin büyüklüğü şöyle anlatılmaktadır: “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz”.

Özgür irademizle imtihanı kazanmak

İnsanın yaratılışından, Allah-u Teâlâ’nın yegâne güç ve hüküm sahibi olduğunu kabullenmesi ve “emanet”i yüklenmesinden önce Allah-u Teâlâ’yı devamlı yücelten ve takdis eden meleklerin var olduğu bilinmektedir. Kur’an’da “meleklerin, Allah’ı devamlı yücelttiği ve takdis ettiği” (Bakara, 30) anlatılır. Başka ayetlerde de meleklerin özellikleri hakkında şu bilgiler verilmektedir: “Onlar (melekler), Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle hareket ederler” (Enbiya, 27), “Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar Allah’ındır. O’nun katındakiler (melekler), O’na ibadet etmekten çekinmezler, yorulmazlar. Gece gündüz O’nu tespih ederler, usanmazlar” (Enbiya, 19-20).

Allah-u Teâlâ’nın tamamen kendisine itaat, ibadet ve yüceltmeye kotladığı melekler varken insanı yaratmasındaki murat, iyiliğe ve kötülüğe meyletme olasılığı olan insanı “özgür iradesiyle” bıraktığı zaman tercihini haktan yana mı yoksa batıldan yana mı kullanacağını sınamak/denemek içindir. Bu imtihan, Kur’an’daki ayetlerde şöyle anlatılmaktadır: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz/sınıyoruz. Ancak bana döndürüleceksiniz” (Enbiya, 35) ve “O, hanginizin daha güzel/hayırlı amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır” (Mülk, 2).

(Devam edecek.)

QOSHE - Ramazan ayında ruhumuzu özgürleştirmek-ll - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ramazan ayında ruhumuzu özgürleştirmek-ll

3 0
18.03.2024

Ramazan ayı, Allah-u Teâlâ’nın “bezm-i elest”te insana yüklediği emaneti hatırlamak ve kulluk bilincimizi kuvvetlendirmek için büyük bir fırsattır. Bu misak, sadece insanı değil, bütün bir kâinatı yaratan, ilim ve hikmet, güç ve hüküm sahibi bir yaratıcının her alanda kendisine muhtaç ve aciz kullarına yüklediği sorumluluğun başlangıç noktasıdır.

İşte “bezm-i elest”teki misakla başlayan “yaratıcı ve kul” arasındaki bağ, daha yaratılış aşamasında kulun, Rabbinin otoritesini kabul etmesi ve kul, Rabbinin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Evet, sen bizim Rabbimizsin” (A’raf, 172) cevabını vererek kulluğunu ikrar ile yaratıcının yegâne güç ve hüküm sahibi olduğunu kabul ederek “emanet”i yüklenmiştir.

Bu kabul ediş aslında insanoğlunun hayatı boyunca, yaratılış safhasında Rabbine verdiği söze uygun hareket etmesi gerektiğini ifade eder. Yine Yaratıcı’nın hükümlerine itaat etmek ve O’nun hâkimiyetine........

© Milli Gazete


Get it on Google Play