İlk insan ve ilk Peygamber Âdem Aleyhisselam’dan itibaren bütün peygamberlerin tebliğ ettiği din “İslâm”dır. “Hiç şüphesiz Allah katında din İslâm’dır…” (Al-i İmran, 19) ve “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa-benimserse, asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır” (Al-i İmran, 85).

Temelde bütün peygamberler İslâm’ın getirdiği inanç esaslarını tebliğ etmişlerdir. Hepsi iman esaslarına insanları davet etmiştir. Ancak peygamberlerin getirdiği mübarek mesajlar, zaman zaman müntesipleri tarafından istismar ve tahrip edilmiştir.

Peygamberlerin vefatından sonra müntesipleri tarafından tahrif edilen hükümler, sonra gelen peygamberler tarafından tekrar ikame edilmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselâtû Vesellem’le birlikte artık hiçbir değişikliğe uğramayacak şekilde tekâmüle eren, kıyamete kadar da insanların yolunu aydınlatacak olan İslâm dininin tahrif ve değişiklikten korunacağı Kur’an-ı Kerim’de bildirilmiştir. Tahrif edilmesi halinde tekrar vahiyle ikame edilme ihtimali olmaması cihetiyle de korunması tabiidir.

Allah-u Teâlâ, insanlar içinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla sürekli iyiyi, güzeli, gerçeği kısacası kendisinin razı olduğu dini göstermiş, daha ruhlar âleminde verdikleri sözü hatırlatmıştır. İnsanların İlâhî dinleri tahrif etmesi üzerine yeni peygamberlerle sürekli bu hatırlatmayı yenilemiştir. Ruhlar âleminde verdiği sözü unutan, yaptığı antlaşmaya riayet etmeyen insanlığa, İslâm’ı tebliğ için âlemlere rahmet Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı göndererek dinlerin tahrif edilmesinin önünü tamamen kapatmıştır.

İslâm dininin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’in asla değişmediği, değiştirilemeyeceği, muhafazasının bizzat yaratıcı tarafından teminat altına alındığı, “Kur’an’ı biz indirdik, onu muhafaza edecek olanda biziz” (Hicr, 9) ayetinde bildirilmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de “yehûd” ve “nasârâ” tabiriyle tanıtılan, Yahudilik ve Hıristiyanlık adıyla maruf taifelerin, kendilerine peygamberler vasıtasıyla ulaştırılan ilahi mesajın hükümlerini ihtiva eden kitaplardan “Tevrat” ve “İncil”i nasıl tahrif ettikleri anlatılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin kitaplarını tahrif ettikleri ve değiştirdikleri hakkında, “Yahudilerden bir kısmı (Allah’ın kitabındaki) kelimeleri esas manasından saptırırlar” (Nisa, 46) buyrulmakta; Hıristiyanlar için ise, “Biz Hıristiyan’ız diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya kitabın) önemli bir bölümünü unuttular…” (Maide, 14) buyrulmaktadır.

Yine Kur’an-ı Kerim’de, Yahudi ve Hıristiyan taifenin kendilerine tebliğ edilen ilahi öğretileri muhtevi kitapları bozdukları ve kâfir oldukları belirtilmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların kâfir oldukları, “Allah üçten birisidir diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır” (Maide, 73), “Meryem oğlu Mesih (İsa), Allah’tır diyenler kesinlikle kâfir oldular” (Maide, 72) ayetlerinde açıklanmaktadır.

Yahudilerle ilgili olarak da, “Yahudiler Uzeyr Allah’ın oğludur dediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini), önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl sapıyorlar!” (Tevbe, 30) buyrulmaktadır.

Yahudilerin, Tevrat’ı tahrif ettikleri, eldeki mevcut Tevrat incelendiği zaman görülecektir. Bilindiği gibi Tevrat, Kitab-ı Mukaddes’in ilk kısmıdır. “1- Tekvin, 2- Çıkış, 3- Levililer, 4- Sayılar, 5- Tesniye” olmak üzere beş bölümdür. Tesniye bölümünde Hz. Musa’nın ölümü şöyle anlatılmaktadır: “Rabbin sözüne göre Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarına Beyt-Peor karşısındaki derede O’nu gömdü” (Tesniye, 34/5-8).

Tevrat’ın 5’inci bölümünde Hz. Musa (a.s)’ın vefatı anlatıldıktan sonra “6- Yeşu, 7- Hâkimler, 8- Put, 9- Samuel, 10- II. Samuel, 11- I. Krallar, 12- II. Krallar, 13- I. Tarihler, 14- II. Tarihler, 15- Ezra, 16- Nehemya, 17- Ester, 18- Eyub, 19- Mezmurlar, 20- Süleyman'ın Meselleri, 21- Vaiz, 22- Neşidelerin Neşidesi, 23- İşaya, 24- Yeremya, 25- Yeremyanın Mersiyeleri, 26- Hezekiel, 27- Daniel, 28- Hoşea, 29- Yoel, 30- Amos, 31- Obadya, 32- Yunus, 33- Mika, 34- Nahum, 35- Habakkuk, 36- Tsefenya, 37- Hağgay, 38- Zekarya, 39- Malaki” bölümleriyle devam etmektedir.

Mevkûr bölümlerin, Hz. Musa Aleyhisselam’ın vefatından sonra yazıldığı bellidir. Kaldı ki, ilk 5 bölümün de tahrif edildiği, gerek Kur’an-ı Kerim’e uymayan ifadeleri gerekse ilmi hakikatlere uymayan içeriği cihetiyle ortadadır.

Eldeki Tevrat iyi incelendiği zaman, Hz. Musa Aleyhisselam’ın vefatından sonra değişik devirlerde müntesipleri tarafından değiştirildiği, ekleme yapıldığı görülmektedir.

Gelecek yazıda, Tevrat’ın tahrif sebepleri, Tevrat’taki Allah ve Peygamber inancına uymayan sapkın ifadeler ve genel olarak Tevrat’taki çelişkilere devam edeceğiz İnşallah.

(Devam edecek)

QOSHE - Tevrat Nasıl Tahrif Edildi? - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tevrat Nasıl Tahrif Edildi?

19 1
01.01.2024

İlk insan ve ilk Peygamber Âdem Aleyhisselam’dan itibaren bütün peygamberlerin tebliğ ettiği din “İslâm”dır. “Hiç şüphesiz Allah katında din İslâm’dır…” (Al-i İmran, 19) ve “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa-benimserse, asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır” (Al-i İmran, 85).

Temelde bütün peygamberler İslâm’ın getirdiği inanç esaslarını tebliğ etmişlerdir. Hepsi iman esaslarına insanları davet etmiştir. Ancak peygamberlerin getirdiği mübarek mesajlar, zaman zaman müntesipleri tarafından istismar ve tahrip edilmiştir.

Peygamberlerin vefatından sonra müntesipleri tarafından tahrif edilen hükümler, sonra gelen peygamberler tarafından tekrar ikame edilmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselâtû Vesellem’le birlikte artık hiçbir değişikliğe uğramayacak şekilde tekâmüle eren, kıyamete kadar da insanların yolunu aydınlatacak olan İslâm dininin tahrif ve değişiklikten korunacağı Kur’an-ı Kerim’de bildirilmiştir. Tahrif edilmesi halinde tekrar vahiyle ikame edilme ihtimali olmaması cihetiyle de korunması tabiidir.

Allah-u Teâlâ, insanlar içinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla sürekli iyiyi, güzeli, gerçeği kısacası kendisinin razı olduğu dini göstermiş, daha ruhlar âleminde verdikleri sözü hatırlatmıştır. İnsanların İlâhî dinleri tahrif etmesi üzerine yeni peygamberlerle sürekli bu hatırlatmayı yenilemiştir. Ruhlar âleminde verdiği sözü unutan, yaptığı antlaşmaya riayet etmeyen insanlığa, İslâm’ı tebliğ için âlemlere rahmet Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı göndererek dinlerin tahrif edilmesinin önünü tamamen kapatmıştır.

İslâm dininin kutsal kitabı Kur’an-ı........

© Milli Gazete


Get it on Google Play