Müslümanlar, üç asırdır kaybettiği gücünü arıyor. Üç asırdır güçsüz, üç asırdır fetret dönemi yaşamakta, üç asırdır mağlubiyet psikolojisine esir olmuş, üç asırdır Batı taklitçisi.

Zulme karşı durma misyonunu unutmuş tam üç asırdır. Duruşu, şahsiyeti, değer yargıları değişmiş. Kardeşinin derdiyle dertlenmeyi unutmuş.

Üç beş Yahudi lobisinden medet uman, ABD’nin icazetiyle iktidara gelen, müstemleke ruhlu liderler musallat olmuş ümmetin başına.

İktidarı Allah-u Teâlâ’nın verdiğini ve ancak O’nun alabileceğini anlatsanız da, Kur’an-ı Kerim’den örnek verseniz de nafile. Mağlubiyet psikolojisini o kadar içselleştirmişler ki, Yahudi lobileri olmadan ayakta duramayacaklarına, yaşamlarını da, iktidarlarını da, ölümlerini de onlara borçlu olduğuna inanmışlar.

Yüzü Batı’ya dönük, ABD’siz bir dünya olamayacağına inanmış, Yahudi lobilerinin desteği olmadan iktidarda kalamayacağına inanan liderlere “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” (En’am, 162) ayetini okusanız anlayışları değişir mi?

Ya, iktidarı verenin Allah-u Teâlâ olduğunu, kendisine iktidar nasip olan kişinin iyiliği emredip kötülükten men ederek adaleti tesis etmesi gerektiğini beyan eden, “Onlar, o müminlerdir ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidarı verirsek namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Bütün işlerin sonu (kıyamette) Allah’a dönecektir” (Hac, 41) ayeti anlayışlarına etki eder mi?

Mağlubiyet psikolojisi, Batı hayranlığı, müstemleke ruhluluk öyle bir hastalıktır ki kurtuluşu çok zordur. Kişi bir kere kendini aşağı, başkalarını yukarı görmeye dursun, bu anlayış, onun hücrelerine kadar işler, düşünce kesifleşir, kuvveden fiile geçilir; hatta bu alışkanlığa dönüşür.

Bu hal, sadece iktidar sahipleri için geçerli değildir elbette. İktidarı, koşulsuz desteklemeye alışmış kitleler için de öyledir. Helvadan yaptığı puta tapma gibi bir sapkınlığa düşer, üstelik kendi eliyle yaptığı halde. İşte kendi eliyle seçtiği, iktidar yaptığı kişiyi öyle yüceltir, öyle yüceltir ki, o olmadan yaşayamayacağı vehmine kapılır. O giderse hayatının biteceğini zanneder, mutlak gücü yanlış arar.

Mağlubiyet psikolojisine esir olmuş, Batıcılığı içselleştirmiş, Yahudi lobilerinin gücünü abartmış liderler ile kendi seçtikleri liderlerine kayıtsız bağlanmış kişilere, “Eğer Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah’a güvensinler” (Al-i İmran, 160) ayetini okusanız etki eder mi dersiniz?

Gücü mutlak ve sonsuz görmek, mutlak ve sonsuz gördüğü gücü sonlu ve zamanla mukayyed olan kişilere hamletmek büyük bir hastalıktır; dermanı az olan türden.

Mutlak ve sonsuz güç Allah-u Teâlâ’ya aittir. O’nun gücünün sınırı olmadığı gibi zamanla da mukayyed değildir.

Allah-u Teâlâ’nın imtihan gereği belirlediği kaderi hiç kimse değiştiremez, hiç kimse iktidardaki ömrünü uzatamaz, hiçbir lobi de sonucu değiştiremez.

Müslümanlar yalnız Allah’a güvenmeyi öğrendiği gün, güç sahiplerinin gücünün sınırlı olduğunu anladığı gün, insanlık yeni ve adil bir dünyaya uyanmaya başlar.

Bir aya yaklaşan Filistin’deki Siyonist zulme karşı, onurlu durmak sadece Allah-u Teâlâ’ya güvenen müminlerin harcıdır.

Ekonomik ve askeri gücü Siyonist İsrail’le mukayese edilemeyecek kadar az olan bir avuç müminin, bir avuç mücahidin direnişi bütün İslâm âlemine örnek olmalıdır.

Ekonomik sıkıntı çeken hatta açlıkla mücadele eden Yemen, İsrail’e meydan okurken, elindeki ekonomik güçleriyle ABD’ye, Batı’ya ve İsrail’e diz çöktürebilecek halkı Müslüman olan ülkeler, sadece ekonomik yaptırım değil, birlikte askeri harekât yapacaklarını açıkladıkları an, İsrail tek mermi atamaz.

Bu kararı almak da ancak mağlubiyet psikolojisinden kurtulmuş ve yalnızca Allah-u Teâlâ’ya güvenen müminlerin harcıdır…

QOSHE - Yalnız Allahu Teâlâ’ya Güvenmek - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yalnız Allahu Teâlâ’ya Güvenmek

3 1
03.11.2023

Müslümanlar, üç asırdır kaybettiği gücünü arıyor. Üç asırdır güçsüz, üç asırdır fetret dönemi yaşamakta, üç asırdır mağlubiyet psikolojisine esir olmuş, üç asırdır Batı taklitçisi.

Zulme karşı durma misyonunu unutmuş tam üç asırdır. Duruşu, şahsiyeti, değer yargıları değişmiş. Kardeşinin derdiyle dertlenmeyi unutmuş.

Üç beş Yahudi lobisinden medet uman, ABD’nin icazetiyle iktidara gelen, müstemleke ruhlu liderler musallat olmuş ümmetin başına.

İktidarı Allah-u Teâlâ’nın verdiğini ve ancak O’nun alabileceğini anlatsanız da, Kur’an-ı Kerim’den örnek verseniz de nafile. Mağlubiyet psikolojisini o kadar içselleştirmişler ki, Yahudi lobileri olmadan ayakta duramayacaklarına, yaşamlarını da, iktidarlarını da, ölümlerini de onlara borçlu olduğuna inanmışlar.

Yüzü Batı’ya dönük, ABD’siz bir dünya olamayacağına inanmış, Yahudi lobilerinin desteği olmadan iktidarda kalamayacağına inanan liderlere “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” (En’am, 162) ayetini okusanız anlayışları değişir mi?

Ya, iktidarı verenin Allah-u Teâlâ olduğunu, kendisine iktidar nasip olan kişinin iyiliği emredip kötülükten men ederek adaleti tesis etmesi gerektiğini beyan eden, “Onlar, o müminlerdir ki, eğer kendilerine yeryüzünde........

© Milli Gazete


Get it on Google Play