Yaklaşık üç asırdır fetret dönemi yaşayan Müslümanlar, Batı karşısında geri kalmanın bir sonucu olarak “Mağlubiyet Psikolojisi”ne esir olmuş; zâlim, müşrik ve kâfirlerle mücadeleyi unutmuş, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine yüklediği kötülüklerle mücadele misyonundan uzaklaşmıştır.

Tahrif edilmiş İncil’de Hz. İsa Aleyhisselam’a atfedilen, “Bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir” (Luka İncili, 29) sözü her nedense Hıristiyanlardan, Müslümanlara tevarüs etmiş, bugün İslâm âlemi tokat yemekten kendine gelemez hale gelmiştir.

Yeryüzünün idaresini Haçlılara ve Siyonistlere bırakan, İslâm devlet sisteminden, cihattan, kâfir, müşrik ve zalime güç göstermek şöyle dursun, pasif direniş göstermeye dahi iradesi ve gücü olmayan devletler topluluğu haline gelinmiştir. Oysa Müslümanlar için İslâm’ın dünya hâkimiyeti için çalışmamasından daha büyük zillet yoktur.

Kur’an-ı Kerim’deki, “Şu Allah’a inanmayan; ahirete inanmayan, Allah ve Resulünün diniyle hak dinle dinlenip, Allah ve Resulünün yasakladığını yasak bilmeyen kitap ehliyle (Yahudi ve Hıristiyanlar) de savaşın. Ta ezilerek, kendi elleriyle cizye verinceye dek!” (Tevbe, 29) ve “Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp, din yalnız Allah’ın oluncaya (ondan başkasına ibadet edilmeyinceye) kadar onlarla savaşın, cihad edin…” (Enfal, 39) ayetlerini idrak edecek ve uygulayacak şerefli Muhammed ümmetine ihtiyaç vardır.

Siyonist-Haçlı ittifakının dünya hâkimiyeti, Allah-u Teâlâ’nın yarattığı arzı fesada uğratarak yaşanmaz hale getirmesi; “İ’lây-ı Kelimetûllah” yani Allah’ın adını ve dinini yüceltmek ve adaleti bütün cihana yaymak için “Cihad” etme, Allah’ın yarattığı arzda şerefli Muhammed ümmeti olarak güçlü olma ve kötülükleri düzeltme azmimizi artırmalıdır.

Siyonist ve Haçlıların dünya hâkimiyetini kurmaları, dünyayı kanın, gözyaşının, katliamın ve zulmün merkezi haline getirmeleri, İslâm’ın dünya hâkimiyeti hedefini daha anlamlı hale getirmiştir.

Ne var ki, Haçlı-Siyonist iş birliği, onların birbirinin dostu olduğu asırlar öncesinde Kur’an-ı Kerim’de bize bildirilerek uyarılmasına rağmen dostluk peyda edilmeye devam etmektedir. “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez” (Maide, 51) ayeti tam da bunu ifade etmektedir.

Allah-u Teâlâ, zulüm ve gözyaşının Müslümanların eliyle düzeltilmesini emretmektedir: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin elinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin; onlara karşı size yardım ve zafer nasip etsin ve (baskı ve zulüm altındaki) mü’min toplulukların gönüllerini ferahlatsın” (Tevbe, 14).

ABD ve İsrail gibi gözü dönmüş zâlimlere karşı güçlü, sert ve üstün gayretli olmamız gerektiği Kur’an-ı Kerim’deki ayet-i kerimelerde şöyle emredilmektedir: “Onlar sizde sertlik ve üstün gayret görsünler. Bilin ki, Allah (kötülükten ve adaletsizlikten) sakınıp korunanlarla beraberdir” (Tevbe, 123), “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara güç göster. Onların varacakları yer cehennemdir. O, ne kötü bir varış yeridir” (Tevbe, 73).

ABD ve İsrail güçten anlar. Zulme dur diyebilmek için güçlü siyasi irade, ekonomik bağımsızlık ve askeri güç gerekir. Bunlardan evvel gerekli olan ise, gücü kullanabilecek izzetli ve şerefli yöneticidir. Müslümanlar, siyasi, ekonomik ve askeri güce erişse bile gücü kullanacak zihnen berrak, izzetli ve şerefli Müslüman yöneticiler olmadıkça sahip olunan güç, adaletin değil zulmün gücü haline gelir.

İslâm dünyasındaki halklar, siyasi, ekonomik ve askeri imkânlarını seferber ederek zulmü engellemeyen yöneticilerin yerine Müslümanların izzet ve şerefini koruyacak yöneticileri işbaşına getirdiği gün, kan, gözyaşı, katliam ve zulmün olmadığı yeni bir dünyanın kapısını aralar.

QOSHE - Zâlimlere Karşı Güçlü Olmak - Siyami Akyel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zâlimlere Karşı Güçlü Olmak

4 0
29.12.2023

Yaklaşık üç asırdır fetret dönemi yaşayan Müslümanlar, Batı karşısında geri kalmanın bir sonucu olarak “Mağlubiyet Psikolojisi”ne esir olmuş; zâlim, müşrik ve kâfirlerle mücadeleyi unutmuş, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine yüklediği kötülüklerle mücadele misyonundan uzaklaşmıştır.

Tahrif edilmiş İncil’de Hz. İsa Aleyhisselam’a atfedilen, “Bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir” (Luka İncili, 29) sözü her nedense Hıristiyanlardan, Müslümanlara tevarüs etmiş, bugün İslâm âlemi tokat yemekten kendine gelemez hale gelmiştir.

Yeryüzünün idaresini Haçlılara ve Siyonistlere bırakan, İslâm devlet sisteminden, cihattan, kâfir, müşrik ve zalime güç göstermek şöyle dursun, pasif direniş göstermeye dahi iradesi ve gücü olmayan devletler topluluğu haline gelinmiştir. Oysa Müslümanlar için İslâm’ın dünya hâkimiyeti için çalışmamasından daha büyük zillet yoktur.

Kur’an-ı Kerim’deki, “Şu Allah’a inanmayan; ahirete inanmayan, Allah ve Resulünün diniyle hak dinle dinlenip, Allah ve Resulünün yasakladığını yasak bilmeyen kitap ehliyle (Yahudi ve Hıristiyanlar) de savaşın. Ta ezilerek, kendi elleriyle cizye verinceye dek!” (Tevbe, 29) ve “Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp, din yalnız Allah’ın oluncaya (ondan başkasına ibadet edilmeyinceye) kadar onlarla........

© Milli Gazete


Get it on Google Play