Önce kış uykusu adını vermek istedim yazıya. Sonra vazgeçtim. Kış uykusu geçici bir durumdu. Bahar geldiğinde neredeyse kendiliğinden son bulan ve bazı canlılara özgü doğal bir olaydı. Oysa üzerinde durmak istediğim durum bambaşkaydı. O nedenle yazıya başka bir başlık bulmam gerekiyordu, buldum: Uyku Modu.

Hemen herkesin duyduğu bir ifadedir uyku modu. Ama yine de bir hatırlatma olsun diye tanımını şuraya aktarmak istiyorum. ‘Uyku modu, elektronik aletlerin fişlerinin prize takılı ve açma/kapama düğmesinin basılı olması durumuna verilen addır. Stand by olarak da bilinir.’’ Ama bu ifadenin bu yazı içinde gelişmekte olan ülkeler ile İMF arasında yapılan ve bu ülkeleri ekonomik açıdan köleleştiren stand by ile alakası yoktur. Bu tabirin bireysel ve toplumsal karşılığı ya da sosyoloji bilimi açısından bir yorumu olabilir mi? Çıkarımlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bilim insanlarının affına sığınarak şöyle düşünüyorum.

Bu tabirden öncelikle bir eylemsizlik anlamı çıkarıyorum.

Özelde Müslüman coğrafyaların yöneticilerinin, genelde de dünya ülkelerinin idarecilerinin mazlum halkların durumları söz konusu olduğunda hep bir uyku modu içindedirler. Oralarda sıkıntıların olduğunu biliyorlar ancak harekete geçmeleri mümkün olmuyor. Onları aktif hale getirecek akli enerji hatlarında ciddi sıkıntılar var. Çünkü dışa bağımlılıkları bu akli enerjiden başlıyor. Zaman zaman yerel kaynaklardan aldıkları enerjiyle ufak kımıldamalar sergileseler hatta zaman zaman bazıları efelenir gibi olsalar da bu yerel kaynakların demek ki enerjileri onlara yeterince güç kazandırmıyor. Değişen bir şey olmuyor. Sonuç itibariyle tekrar dinle(n)me aşamasına geçiyorlar. Bu dinle(n)me aşamasında da hatlarının ( belki onları bağlayan iplerinin) sahiplerine pür dikkat kesilirlerken mazlumlara ve onların sıkıntılarına karşı da sağır oluyorlar.

Bu tabirin ikinci olarak içten içe bir hazırlık barındırdığını düşünüyorum.

Toparlanmak, güç toplamak, değerlendirme ve planlama yapmak için girilen haldir. Bunu örgütler açısından uyuyan hücreler olarak değil toplumsal bir duyarlılık oluşturma gayreti olarak okuyorum. Ki orantısız katil İsrail’e tarihinin en çetin direnişlerinden birini gösteren Kassam Tugaylarının ve diğer Filistinli unsurların bu uyku modu sürecini çok iyi değerlendirdiğini söyleyebilirim. Nerdeyse her dakikasını çok faydalı işlerle geçirmiş ve çok ciddi bir hazırlıktan sonra harekete geçmişler, diye düşünüyorum. Bu kadar ağır saldırılar altında kalmalarına rağmen aylardır mücadele etmelerini bunun göstergesi sayabilirim. Tabii ki onları burada ayakta tutan en önemli dinamik imandır. Söz konusu imanın varlığını sürecin her dakikasında çocuğundan yaşlısına her bireyde net olarak gördük. Görmeye devam edeceğiz.

’Ulusun,korkma! nasıl böyle bir imanı boğar/ ‘Medeniyet’ dediğin tek dişi kalmış canavar?’’ dizelerinin bu asırda vücut bulmuş şeklidir Filistin’de yaşananlar.

Şimdi özellikle Müslüman coğrafyalarda ve hala vicdanlarını koruyan halkların bulunduğu topraklarda yöneticileri uyku modunda olanlar, yöneticilerini harekete geçirecek faaliyetleri sıklaştırmalı. Böylece adına ‘modern’ dedikleri dünyada yaşanan soy kırımı durdurmak için belki adım atmaları sağlanabilir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle halk içinde hala uyku modundan çıkmamış olanların da uyandırılması sağlanmalıdır. Neme lazımcılıktan ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın, düşüncesinden sıyrılıp insani sorumluluklarımızı ısrarla yerine getirmeye devam etmeliyiz. Aksi halde şimdilik Filistin topraklarını ateşe veren Siyonist vahşet tüm dünyayı saracaktır. Bunun ilk işaretlerini de Müslüman coğrafyalarda ülkelerin birbirine füzeler fırlatmaya başlamalarıyla görmeye başladık. Bağımsız olaylar gibi değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Siyonist ajanların nereye kadar sızmış olabileceğini hepimiz tahmin edebiliriz.

Hâsılı uyku modu, herkes tarafından yeniden ayağa kalkmak için hazırlık süreci olarak değerlendirilmelidir. Sonrasında evrensel insani değerlerin başında gelen barışın yaşatılması ve yeryüzüne yayılması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. O halde 3. Murat’ın dizelerini mırıldanalım:

‘’Uyan ey gözlerim, gafletten uyan.

Uyan ey uykusu çok gözlerim uyan.’’

EYYUP YÜKSEL

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

QOSHE - UYKU MODU - Eyyup Yüksel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

UYKU MODU

4 1
19.01.2024

Önce kış uykusu adını vermek istedim yazıya. Sonra vazgeçtim. Kış uykusu geçici bir durumdu. Bahar geldiğinde neredeyse kendiliğinden son bulan ve bazı canlılara özgü doğal bir olaydı. Oysa üzerinde durmak istediğim durum bambaşkaydı. O nedenle yazıya başka bir başlık bulmam gerekiyordu, buldum: Uyku Modu.

Hemen herkesin duyduğu bir ifadedir uyku modu. Ama yine de bir hatırlatma olsun diye tanımını şuraya aktarmak istiyorum. ‘Uyku modu, elektronik aletlerin fişlerinin prize takılı ve açma/kapama düğmesinin basılı olması durumuna verilen addır. Stand by olarak da bilinir.’’ Ama bu ifadenin bu yazı içinde gelişmekte olan ülkeler ile İMF arasında yapılan ve bu ülkeleri ekonomik açıdan köleleştiren stand by ile alakası yoktur. Bu tabirin bireysel ve toplumsal karşılığı ya da sosyoloji bilimi açısından bir yorumu olabilir mi? Çıkarımlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bilim insanlarının affına sığınarak şöyle düşünüyorum.

Bu tabirden öncelikle bir eylemsizlik anlamı çıkarıyorum.

Özelde Müslüman coğrafyaların yöneticilerinin, genelde de dünya ülkelerinin idarecilerinin mazlum halkların durumları söz konusu olduğunda hep bir uyku modu içindedirler. Oralarda sıkıntıların olduğunu biliyorlar ancak harekete geçmeleri mümkün olmuyor. Onları aktif hale getirecek akli enerji hatlarında ciddi sıkıntılar var. Çünkü dışa bağımlılıkları bu akli enerjiden başlıyor. Zaman zaman yerel kaynaklardan aldıkları enerjiyle ufak kımıldamalar sergileseler hatta zaman zaman........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play