Her ferdin kişiliğinin farklı olması gibi, toplumların da tarihî, geleneksel, biyolojik ve dinî özellikleri se­bebiyle farklı “sosyal kimlikleri’’ vardır. Onların bu ayırt edici özelliklerini dikkate almadan; kültürlerin ve kimliklerin “kümülatif olarak” incelenmeye çalışılması, farklı toplum­lar için gerçekçi bir değerlendirme olamamaktadır.

Kimlik, ferdin kendisini tanımlamasının ve toplumdaki konumunun ifadesidir. Kimliğin ferdi bir yönü olduğu gibi, toplumsal ilişkiler yoluyla kazanılan ve sürdürülen bir yönü de vardır. Çünkü ferdin kim olduğuna dair vereceği tek bir cevabı yoktur. Kimlik, psikolojik ve sosyolojik pek çok karmaşık sürecin iç içe geçmesiyle oluşmaktadır.

Kimlik konusu, insan veya toplumun karakterini oluşturan temel değerler ile açıklanabilir. Çünkü insanı ve toplumu başkalarından ayırt eden özellikler, fiziki olmaktan çok, kültürel ve manevi özelliklerdir. Bunlar, davranış olarak ortaya çıkmadan önce, bir inanç, düşünce ve tutum olarak insanın iç dünyasında belli bir biçim kazanır ve olayları değerlendirmede ölçü olurlar.

Kimliğin Sahiplenilmesi:

Kimliğin, sembolik bir olay olarak değil; insanın varoluşu ve hayattaki rolü ile ilgili bir yaşama anlayışı olduğu bilinmelidir. Aksi halde, kimliğin bu derece insan ve toplumlar üzerinde etki yapabilecek bir faktör olduğu anlaşılamayacaktır.

Değer ölçüleri, bir toplumun kendi tercihi, iç ahengi ve çabası ile elde edilmiş yüzde yüz “öz kaynaklar” olurken, bilgi birikimleri ise, gerektiğinde çeşitli medeniyet ve yaşama tarzlarından toplanmış, işlenmeye hazır faydalı materyaller topluluğudur

Bu bakımdan, bilgilerin salt akıl ile ortaya çıkması onun bir fonksiyonu iken; bilginin değer ile olan ilişkisi ve değerlerin bilgilere yön verebilme özelliği, çok daha özel bir çalışma alanını ortaya koymaktadır.

Sosyal kimliklere asıl özelliğini kazandıran din, ahlak ve gelenek gibi değerlerdir. Bilgi sistemleri de sosyal ve kültürel değerlere göre şekil alarak, insan ve toplumun bir parçası ve tamamlayıcı haline geldiğini görüyoruz. Değerlerin, özellikle insanın psikolojik ve sosyal dünyası ile ilgili olduğunu, ekonomik veya teknik faktörlerle ilgisinin ya dolaylı olduğunu veya olmadığını belirtmek gerekiyor.

Kimliklerin oluşum süreci ve bu oluşum sürecinde belirleyici temel ” kalkış noktaları” vardır. Kalkış noktaları, kişiyi var eden ve biricik kılan temel özelliklerdir. Dolayısıyla bu kalkış noktasına ait değerler ve idealler, o kimliğin birçok şeyi kendi çerçevesi içinde bir “anlam yüklemesine” sebep olur. Hadiselere anlam yüklemek, insanı kendi ruh ve akıl gerçeği ile hayat anlayışı olarak bilgiyi yeniden ve şuurlu bir biçimde idrak etmesi demektir. Ve kimlik, hayat anlayışı ve bilgi birikimi ile eşya ve hadiselere yön veren belirleyici güç haline gelir.

ve dolayısıyla kimliği ile iletişimin sağlandığı gerçeğini dile getirmektedir.

2. Kimlikte değişim ve değişim alanları

Her insan, kendi tutum ve davranışlarını bir kültür sistemine uydurmak suretiyle varlığını anlamlı bir hale getirme imkanına kavuşur. Böylece kültür, sosyal dünyanın kanunlarını belirleyerek; bunun dışına çıkmamayı tavsiye eder. Bu kuralların ihlali, sosyal sistemin zaafa düşmesi ve dengesini kaybetmesine yol açar.

Nasıl, şahsiyet krizi yaşayan biri, tutarlı davranışlar sergilemeyip “git-gel”ler içinde başkalarına benzeyerek hayat sürdürürse, sahte kimlik taşıyan veya kendi kimliğini yaşadığını zanneden muhafazakar kesimler içinde de “belirsizlik krizi” yaşanmaktadır. Bunun sonunda muhafazakar-modernist, milliyetçi-batıcı, muhafazakar-kapitalist, dindar-batıcı, yerli-rasyonalist, laik-gelenekçi gibi garip eşleşmeler ortaya çıkmaktadır

Şu anda Türkiye’de iki kimlikli bir toplum olarak yaşadığımızı biliyor ve bunun handikaplarını yaşıyoruz. Aslında, medya ve sosyal medyanın varlığı ile, ikiden fazla kimliklerin de oluştuğunu söyleyebiliriz. Bazen bir batılı gibi, bazen de bir Müslüman gibi, bazen de her iki farklı özelliği yaşayan “karma bir kimlik” sahibi olarak görünüyoruz. Aslında iki ruhlu bir insan olmayacağı gibi, iki kimlikli bir toplum da olamaz. Dolayısıyla, iki kimlik arasında bocalayan “kimliksizlik” ten bahsetmek yanlış olmayacaktır. Bir manada, bu kimliklerden farklı kimlik ve yaşama özelliklerine bakarak da, kimlik gibi öne sürülen, çok sayıda kimliksizlik örnekleri ortaya çıkmıştır.

Kimliğin inşasında toplumun medeniyet felsefesi, ahlaki değerler ve içinde doğduğu ve yaşadığı aile ve sosyal çevre etkili olmaktadır. Elbette bunları kendi ruhi ve fikri birikimiyle idrak eden insanın, tüm bu dinamikleri özümseyerek değerler sistemine uygun bir sosyal tavır ortaya koyması gerekecektir.

Prof. Dr. Sami Şener

QOSHE - Kimlik Ve Değerler Arasındaki Münasebeti Anlamak - Prof. Dr. Sami Şener
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kimlik Ve Değerler Arasındaki Münasebeti Anlamak

7 0
16.11.2023

Her ferdin kişiliğinin farklı olması gibi, toplumların da tarihî, geleneksel, biyolojik ve dinî özellikleri se­bebiyle farklı “sosyal kimlikleri’’ vardır. Onların bu ayırt edici özelliklerini dikkate almadan; kültürlerin ve kimliklerin “kümülatif olarak” incelenmeye çalışılması, farklı toplum­lar için gerçekçi bir değerlendirme olamamaktadır.

Kimlik, ferdin kendisini tanımlamasının ve toplumdaki konumunun ifadesidir. Kimliğin ferdi bir yönü olduğu gibi, toplumsal ilişkiler yoluyla kazanılan ve sürdürülen bir yönü de vardır. Çünkü ferdin kim olduğuna dair vereceği tek bir cevabı yoktur. Kimlik, psikolojik ve sosyolojik pek çok karmaşık sürecin iç içe geçmesiyle oluşmaktadır.

Kimlik konusu, insan veya toplumun karakterini oluşturan temel değerler ile açıklanabilir. Çünkü insanı ve toplumu başkalarından ayırt eden özellikler, fiziki olmaktan çok, kültürel ve manevi özelliklerdir. Bunlar, davranış olarak ortaya çıkmadan önce, bir inanç, düşünce ve tutum olarak insanın iç dünyasında belli bir biçim kazanır ve olayları değerlendirmede ölçü olurlar.

Kimliğin Sahiplenilmesi:

Kimliğin, sembolik bir olay olarak değil; insanın varoluşu ve hayattaki rolü ile ilgili bir yaşama anlayışı olduğu bilinmelidir. Aksi halde, kimliğin bu derece insan ve toplumlar üzerinde etki yapabilecek bir faktör olduğu anlaşılamayacaktır.

Değer ölçüleri, bir toplumun kendi tercihi, iç ahengi ve çabası ile elde edilmiş yüzde yüz “öz kaynaklar” olurken, bilgi birikimleri ise, gerektiğinde çeşitli medeniyet ve yaşama tarzlarından........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play