İSRAİL PKK ARASINDA BİR İLİŞKİ VAR MI?

İsrail Pkk ilişkisi: İsrail ile Pkk arasında ki ilişki ya da bağ, hep merak edilmiş ve sorgulanmıştır. Bugünkü yazımızda, İsrail Pkk ilişkisine tarihi perspektiften bakarak bir yazı hazırlamaya çalıştım. Işık tutacağı ve kafalarda ki soruların, en azından bir kısmına cevap vereceği kanaatindeyim. keyifli okumalar diliyorum.

İslam medeniyetine baktığımızda, “vatan sevgisi imandandır” anlayışının hâkim olduğunu müşahede ederiz. İnsanların vatanını ve milletini sevmesinden daha doğal bir şey olamaz. Eğer inanıyorsanız, gözünüzü kırpmadan uğrunda öleceğiniz birçok değeriniz var demektir. Türk-İslam kültüründe vatan, namustur. Namusunuz ve sahip olduğunuz değerler, gerektiğinde size cihad ruhuyla savaşmayı emredecektir. Manevî anlamda bir değere sahip olmayanların, uğrunda ölebilecekleri hiçbir şey yok demektir.

Entrika ve oyunlar ile Birinci Dünya Savaşı’na sokulan Osmanlı Devleti’nin, tarih sahnesinden ayrılmasıyla, Orta Doğu kan gölüne dönüvermiştir. Zira orada enerji kaynaklarını eline geçirmek isteyen emperyalist güçler, Osmanlı Devletini yıkmayı başarmışlar, Orta Doğu’da istedikleri gibi at koşturmaya başlamışlardı. Tabi bunu yaparken de içeride kandırdıkları ve kullandıkları birtakım insanlar vardı.

Günümüzde meydana gelen terör olaylarından sonra, maalesef içerde bulunan bir kısım insanlar, gazeteciler ve akademisyenler, toplumun birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir zaman diliminde bile, milletimizin aleyhine tavır alabilmektedirler.

Toplumumuzun manevî duygularını, birlik ve beraberliğini anlama yetisinden yoksun bu kimselere şaşırmamak gerekir.

Bundan yüz yıl önce de, necip Türk milleti kurtuluş mücadelesi verirken, milletimizin aleyhine tavır koyan zavallılar hep var olagelmiştir. Şimdi konumuzla ilgili olduğu için burada anlatacağımız gazeteci Abdullah Cevdet, bu vatan hainlerinden sadece biridir.

Bu kişi tam bir II. Abdülhamit Han düşmanıdır. “Sultan hakkında yüz yalan uydurdum. Bazısına kendim de inandım!” diyen ittihatçı bir gazetecidir. Bu gazeteci, çıkardığı İctihad Dergisi’nde, Peygamberimiz (s.a.v.)’e saldırı ve iftira atmaktan çekinmemiştir. Aynı günümüzde dinî ve millî değerlere saldırmayı entelektüellik olarak görenlerin var olduğu gibi, Abdullah Cevdet de entelektüel kimliğe bürünerek zırvalamaktan çekinmemiştir.

Gazetecilik kisvesine bürünen bu kişi, Türk milletinin kazanmış olduğu muhteşem Çanakkale Zaferi’nden sonra, “Medeniyet kapımıza kadar geldi, kaçırdık!” beyanatında bulunmuştur. Kendi değerlerini yobaz ve bağnaz bulan bu şahıs, “Amerika ve İngiltere’den damızlık erkek getirip, Türk ırkının değiştirilmesi gerekir!” diyecek kadar da aymazlığın içindedir.
Bu cümlelerden sonra, bu gazeteci şahsiyete sizler nasıl bir sıfat bulursunuz bilemem. Ancak iyi sıfatlar bulmayacağınızı garanti edebilirim. Maalesef günümüzde de, kendini entelektüel olarak gören, millî birlik ve beraberliğimiz söz konusu olduğu durumlarda bile zırvalamaktan geri durmayan sözüm ona aydın sınıfı mevcuttur.

Abdullah Cevdet, tam bir İngiliz hayranıdır. Türkiye’de İngiliz Muhipler (sevenler) Cemiyeti’nin kurucusudur. O dönemde İngilizler ile işbirliği içinde olan Kürdistan Teâli Cemiyeti’nde etkin roller almış, İngilizlere hizmet etmeyi kendine düstur edinmiştir. Latin harflerini savunmuş, Osmanlının geri kalmışlığını Osmanlı Türkçesine bağlamıştır. Kendi kültürünü yobazlık ve bağnazlık olarak gören bu kültürsüz gazeteci, Cumhuriyet döneminde de Sağlık Umum Müdürlüğü’ne getirilmiştir.

Bizim burada anlatacağımız asıl konu ise, bu kişinin şu anda ülkemizin başına bela olan PKK terör örgütüne yardım ve yataklık eden milletler ile kurduğu irtibat ve ilişkilerdir.

Bu günkü PKK terör örgütünün arkasında başta İsrail ve İran gibi ülkelerin olduğunu belirtmekte fayda vardır. Abdullah Cevdet, ülkemize sadece vermiş
olduğu beyanatlarıyla ihanet etmemiştir. Zaten idealleri doğrultusunda yaptıkları, ihanetini ortaya çıkarı vermiştir.

Siyonizm’in 1897 yılındaki toplantısından itibaren, “Nil’den Fırat’a kadar İsrail Devleti’ni kurma” amaçları hiç bitmemiş, bütün planlarını bu minval üzerinden gerçekleştirmişlerdir.

Herzl, İsrail Devleti’ni kurabilmek için bütün olasılıkları değerlendirmiş, kendisi gibi bir gazeteci olan Abdullah Cevdet ile de irtibata geçmiştir. Bu noktadan sonra, Yahudilerin kuzey Irak bölgesine ilgi ve alâkaları artmıştır.

Kendisi de bir Kürt olan Abdullah Cevdet, İsrail Devleti’nin temellerini atan Herzl’e her konuda yardımcı olmayı kendine görev olarak addetmiştir. Amaç, Kuzey Irak bölgesinde Kürtlerin yapılanmasını sağlamaktır. Yani bu bölgede bir Kürt Devleti kurma isteği, sadece günümüzde nükseden bir meselesi değildir. Vermeye çalıştığımız bu örnek, kurulmak istenen Kürt Devleti’nin arkasında Siyonist düşüncenin olduğu gerçeğini bizlere göstermektedir.

İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra, Reuven Zoslanki başkanlığında kurulan istihbarat örgütü MOSSAD, Orta Doğu’da yaşayan çeşitli milletler üzerinde plan ve projelerine devam etmiştir.

36. paralelde bulunan (Kuzey Irak bölgesinde) yaşayan Kürtler üzerindeki Yahudi oyun ve entrikaları böylece başlamıştır. Ancak İsrail Devleti kurulmadan önce, 1931-1934 yılları arasında, Irak’ta yaşayan Reuven Zoslanki’nin İslam coğrafyası üzerinde yaşayan milletler üzerine yaptığı çalışmalar, Siyonist bir devletin kurulmasının temelini oluşturmaktadır.

1963 yılında MOSSAD Başkanı Meir Amit, İran istihbarat örgütü SAVAK’ın başkanıyla görüşmüş, bu örgüt yoluyla Kürtlere silah gönderme konusunda anlaşmaya varmışlardır. Yani İsrail’in desteklediği Kürtleri, İran da desteklemeye başlamış, bu tarihten itibaren Irak’ın kuzeyine geçen İsrailli subaylar, Kürt Peşmergeleri eğitmişlerdir.

1963 yılı, özgür Kürdistan hayaliyle yananlar için verimli bir yıldır. Aynı yılın Haziran ayında, Kamuran Ali Bedirhan vasıtasıyla, Paris’te önemli bir buluşma gerçekleşmiştir. Celal Talabani ile Şimon Peres arasında geçen bu gizli görüşmede, Kürtler İsrail’den ağır silahları almayı başarmışlardır. İsrail, bölgede silahlı Kürt milisleri desteklemekle, Bağdat’daki merkezi hükümeti, siyasî, sosyal ve ekonomik yönden yıpratmayı hedeflemiş, bunu da başarmıştır.

Asıl gelişme 1966 yılında gerçekleşmiştir. İsrail istihbarat örgütü MOSSAD, bölgede Kürt istihbarat örgütü PARASTİN’in oluşması ve yapılanmasında etkin rol oynamıştır. PARASTİN’in başına Mesut Barzani getirilmiş, bundan sonra ise Kürtler, bölgede İsrail’in gözü kulağı olmuşlardır. Bütün bu gelişmelerden ise İngilizlerin haberinin olmadığını kimse iddia edemez. On yıllar öncesinde,
Filistin topraklarında bir Siyonist devletin kurulmasını destekleyen İngilizlerin, Yahudilerin Orta Doğu’da çevirmiş olduğu oyunlardan haberinin olmadığını düşünmek saf dillik olur kanaatindeyim. Zira Orta Doğu topraklarının Osmanlı’nın elinden çıkması için Lawrence oyunlarına başvuran İngiltere’nin tüm amacı, Musul ve Kerkük petrolleri üzerinde hâkimiyet kurmaktır.

Misak-ı Millî sınırlarımız içinde bulunan Musul ve Kerkük’ün Lozan Anlaşması’yla elimizden çıkması ise apayrı bir konu başlığıdır. Ama bu toprakların elimizden çıkması için çalışan milletin İngilizler olduğunu düşünürsek, olay tüm çıplaklığı ile anlaşılacaktır.

Hangi terör örgütü olursa olsun, insanlığın huzur ve refahını bozan bu yapılanmaların ardında kim veya kimlerin olduğunu, yukarıda vermeye çalıştığımız örnekler gözler önüne sermektedir. Okuyucularımızdan bir kısmının, bu terör örgütlerinin yapılanmasında, İran’ın rolünü merak edeceklerini biliyorum. Şunu hemen ifade edelim ki İran, Müslüman bir ülke olmakla birlikte, böyle kritik durumlarda Müslümanların yanında olmayı başaramamıştır. Bu konuda eski CIA ajanı olan ve Orta Doğu hakkında on yıllarca derin araştırmalar yapan Graham Fuller, İran’ın bu konudaki durum ve davranışlarını şöyle özetlemiştir:

Her milletin kendine göre bir savaş tekniği geliştirdiğini ve benimsediğini söyleyen Fuller, İran’ın savaş tekniği olarak terörizmi tercih ettiğine vurgu yapmıştır.

Şaban DOĞAN

MİRATYOUTUBE

MİRATHABER.COM

QOSHE - İSRAİL PKK ARASINDA BİR İLİŞKİ VAR MI? - Şaban Doğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İSRAİL PKK ARASINDA BİR İLİŞKİ VAR MI?

9 0
22.03.2024

İSRAİL PKK ARASINDA BİR İLİŞKİ VAR MI?

İsrail Pkk ilişkisi: İsrail ile Pkk arasında ki ilişki ya da bağ, hep merak edilmiş ve sorgulanmıştır. Bugünkü yazımızda, İsrail Pkk ilişkisine tarihi perspektiften bakarak bir yazı hazırlamaya çalıştım. Işık tutacağı ve kafalarda ki soruların, en azından bir kısmına cevap vereceği kanaatindeyim. keyifli okumalar diliyorum.

İslam medeniyetine baktığımızda, “vatan sevgisi imandandır” anlayışının hâkim olduğunu müşahede ederiz. İnsanların vatanını ve milletini sevmesinden daha doğal bir şey olamaz. Eğer inanıyorsanız, gözünüzü kırpmadan uğrunda öleceğiniz birçok değeriniz var demektir. Türk-İslam kültüründe vatan, namustur. Namusunuz ve sahip olduğunuz değerler, gerektiğinde size cihad ruhuyla savaşmayı emredecektir. Manevî anlamda bir değere sahip olmayanların, uğrunda ölebilecekleri hiçbir şey yok demektir.

Entrika ve oyunlar ile Birinci Dünya Savaşı’na sokulan Osmanlı Devleti’nin, tarih sahnesinden ayrılmasıyla, Orta Doğu kan gölüne dönüvermiştir. Zira orada enerji kaynaklarını eline geçirmek isteyen emperyalist güçler, Osmanlı Devletini yıkmayı başarmışlar, Orta Doğu’da istedikleri gibi at koşturmaya başlamışlardı. Tabi bunu yaparken de içeride kandırdıkları ve kullandıkları birtakım insanlar vardı.

Günümüzde meydana gelen terör olaylarından sonra, maalesef içerde bulunan bir kısım insanlar, gazeteciler ve akademisyenler, toplumun birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir zaman diliminde bile, milletimizin aleyhine tavır alabilmektedirler.

Toplumumuzun manevî duygularını, birlik ve beraberliğini anlama yetisinden yoksun bu kimselere şaşırmamak gerekir.

Bundan yüz yıl önce de, necip Türk milleti kurtuluş mücadelesi verirken, milletimizin aleyhine tavır koyan zavallılar hep var olagelmiştir. Şimdi konumuzla ilgili olduğu için burada anlatacağımız gazeteci Abdullah Cevdet, bu vatan hainlerinden sadece biridir.

Bu kişi tam bir II. Abdülhamit Han düşmanıdır. “Sultan hakkında yüz yalan uydurdum. Bazısına kendim de inandım!” diyen ittihatçı bir gazetecidir. Bu gazeteci, çıkardığı İctihad Dergisi’nde, Peygamberimiz (s.a.v.)’e saldırı ve iftira atmaktan çekinmemiştir. Aynı günümüzde dinî ve millî değerlere saldırmayı entelektüellik olarak görenlerin var olduğu gibi, Abdullah Cevdet de entelektüel kimliğe bürünerek zırvalamaktan çekinmemiştir.

Gazetecilik kisvesine bürünen bu kişi, Türk milletinin kazanmış olduğu muhteşem Çanakkale Zaferi’nden sonra, “Medeniyet kapımıza kadar geldi, kaçırdık!” beyanatında bulunmuştur. Kendi değerlerini yobaz ve bağnaz bulan bu şahıs, “Amerika ve İngiltere’den damızlık erkek getirip, Türk ırkının değiştirilmesi gerekir!” diyecek kadar da aymazlığın içindedir.
Bu........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play