Modernleşme ile birlikte zuhur eden laik-seküler ulus devlet, kutsallaşıp Tanrı makamına çıkarken, vatandaşının da bu ölümlü tanrıya itaati sorgusuz mecbur kılındı. Kutsallaşan laik düzenin, siyaset usulü de kutsallaştı. Devletin ve siyasetin kutsallaşması, siyasi aktörlere de Allah’a karşı tuğyanda sınır tanımaz bir alan açtı. İktidarda veya muhalefette olan kim varsa, devlet tanrısı adına konuşmakta, her bir siyasetçi ölümlü bir ilah gibi dünyevi tanrının adına ahkâm kesmekte.

Modern ulus devlet kendisini ölümlü bir tanrı gibi görürken, ideolojisini de dünyevi bir din olarak dayatmakta, siyasetçiler ölümlü tanrının resulü görevini görmekte, aydın entelektüel kesim ise laik düzenin sihirbazları gibi rol oynamaktadır. Gerek iktidardaki, gerekse muhalefet kanadındaki bu sihirbazlar, Firavunun sihirbazlarına parmak ısırtacak şekilde davranarak, kamuoyunu kendi tarafının doğruluğuna ikna etmeye çalışmaktadır.

Her seçim zamanında olduğu gibi, bu dönemde de manzara diğerlerinden farklı değil. Klasikleşmiş söylem ve edebiyat her zamanki gibi yine kendisini gösteriyor. “Bu seçim diğerlerine benzemiyor”, “Bu seçim başka olacak” gibi. Hatta muhafazakâr kesimin sihirbazları meseleyi daha da ileri götürerek her dönemde söyledikleri, “Bu seçim haç ile hilalin seçimi olacak” gibi saçma sapan ifadeler kullanmaktan geri durmuyor, laik düzenin laik siyasetçilerine duanın bini bir paraya gidiyor.

Gerek iktidar gerekse muhalefet kanadının sihirbazları, temas ettiği ve dikkat çektiği esas konunun, devletin bekası üzerine konumlandığı gözlerden kaçmamaktadır. Her dönemde tekrar edilen beka meselesi, bu dönemde de varlığını koruyor. Bütün tarafların sihirbazları, kendi tarafının masumiyetini ve diğer tarafın günahlarını ortaya çıkarmak hususunda birbiriyle yarışıyor. Laik siyasi düzenin sihirbazları, muhalefeti beceriksizlikle suçlarken, muhalefetin kanadının sihirbazları ise iktidara geldiklerinde her şeyin daha güzel olacağını ileri sürüyor.

Memleketin sıkıntı arz eden esas meseleleri gündemden düşerek, bütün dikkatlerin laik siyasete çevrilmesi de ayrı bir garabettir. İktidara talip olan bütün kesimlerin tek hedefi, “Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, kiminle olursa olsun, iktidara ben gelmeliyim” şeklinde tezahür etmekte. Hiçbir kuralı olmayan bu çabada, her kesim gidişatı kendi lehine çevirmek için her türlü imkân ve fırsatı kullanmaktan çekinmiyor.

Fasid bir propagandanın bütün yükünü sırtlanan laik düzenin sihirbazları, ekran ekran gezerek kendi tarafının suçlarını gizlemeye çalışırken, diğer tarafın bütün olumsuzluklarını ortaya çıkarmak için azami gayret gösteriyor. Gerek iktidar tarafı gerek muhalefet tarafı amansız bir mücadele içinde algı operasyonları yapıyor.

İlginç olan diğer bir husus ise, tarafların diğer taraftakinin ilahına yaranma çabaları. Muhafazakârlar laik devletin ölümlü ilahına yaranmaya çalışırken, atadan anadan laik Kemalist olanlar da muhafazakârların ilahına yaranmaya çalışıyor. Ne muhafazakârlar kendi dinlerinde samimi, ne de laikler kendi ilahlarına imanda samimi. Laik düzenin sihirbazları da bütün bu olup bitene meşruiyet sağlama çabasında yarışıyor.

Hiçbir değerin, kutsalın, ilkenin, haram ve helalin yer almadığı, tamamen pragmatist/çıkarcı olarak süren iktidar savaşı, iktidara gelebilmek, iktidarda kalabilmek için yapılıyor. Bu savaşta tek düstur var: “İktidara giden yolda her şey mubahtır.”

Laik siyasetin bir din, modern ulus devletin de tanrı olarak inşa edildiği bu düzende, ölümlü ilahlar iktidar uğrunda birbiriyle kıyasıya mücadele ederken, en büyük vazife laik düzenin sihirbazlarına düşmekte. Yazılı ve görsel basında, sosyal medyada, hemen her alanda vazifelerini layıkıyla yerine getirmek için olağanüstü çaba sarf etmekteler.

Yaşanan bütün çarpıklığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın esas membaı olan laik düzene ise hiçbirisi esastan değinmemekte, eleştirmemektedir. Gerek iktidar gerekse muhalefet cephesi, paradigma içi mücadele verirken, her iki tarafında esas gayesinin laik düzenin işleyişini daha mükemmel nasıl sağlayacağına dair olduğu görülmekte.

Taraflar arasında yürütülen kirli propaganda, birbirlerine karşı hakaretamiz hitaplar, insanlık onuruna yakışmayacak tavır ve davranışlar, dünyevi iktidar hırsının ne denli cezbedici bir duygu olduğunu alenen göstermektedir. Ekranlarda şahit olduğumuz ise, siyasetçilerin birbirlerine karşı olan bu tavrı, laik siyasi düzenin sihirbazları tarafından körüklenmekte, ahali taraf olmaya yönlendirilmekte.

Tarihsel süreçte her dönem cari siyasete meşruiyet sağlayan entelektüel bir sınıf olmuştur. Biz bunun böyle olduğunu en sahih şekliyle peygamberlerden biliriz. Her dönem halkın işleyen siyasi düzene intibakını sağlamak için düzenin sihirbazları görev yapmıştır. Bu dönemde cari olan laik düzende laik siyasetin sihirbazları da görevini yapmaktadır.

YAKUP DÖĞER

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

QOSHE - Laik Düzenin Sihirbazları - Yakup Döğer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Laik Düzenin Sihirbazları

6 1
27.03.2024

Modernleşme ile birlikte zuhur eden laik-seküler ulus devlet, kutsallaşıp Tanrı makamına çıkarken, vatandaşının da bu ölümlü tanrıya itaati sorgusuz mecbur kılındı. Kutsallaşan laik düzenin, siyaset usulü de kutsallaştı. Devletin ve siyasetin kutsallaşması, siyasi aktörlere de Allah’a karşı tuğyanda sınır tanımaz bir alan açtı. İktidarda veya muhalefette olan kim varsa, devlet tanrısı adına konuşmakta, her bir siyasetçi ölümlü bir ilah gibi dünyevi tanrının adına ahkâm kesmekte.

Modern ulus devlet kendisini ölümlü bir tanrı gibi görürken, ideolojisini de dünyevi bir din olarak dayatmakta, siyasetçiler ölümlü tanrının resulü görevini görmekte, aydın entelektüel kesim ise laik düzenin sihirbazları gibi rol oynamaktadır. Gerek iktidardaki, gerekse muhalefet kanadındaki bu sihirbazlar, Firavunun sihirbazlarına parmak ısırtacak şekilde davranarak, kamuoyunu kendi tarafının doğruluğuna ikna etmeye çalışmaktadır.

Her seçim zamanında olduğu gibi, bu dönemde de manzara diğerlerinden farklı değil. Klasikleşmiş söylem ve edebiyat her zamanki gibi yine kendisini gösteriyor. “Bu seçim diğerlerine benzemiyor”, “Bu seçim başka olacak” gibi. Hatta muhafazakâr kesimin sihirbazları meseleyi daha da ileri götürerek her dönemde söyledikleri, “Bu seçim haç ile hilalin seçimi olacak” gibi saçma sapan ifadeler kullanmaktan geri durmuyor, laik düzenin laik siyasetçilerine duanın bini bir paraya gidiyor.

Gerek iktidar gerekse muhalefet kanadının sihirbazları, temas ettiği ve dikkat çektiği esas konunun, devletin bekası üzerine konumlandığı gözlerden kaçmamaktadır. Her dönemde tekrar edilen beka meselesi, bu dönemde de varlığını koruyor.........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play