"Islamın şartı altıdır, biri de haddini bilmektir." şeklindeki manalı söz, bir büyuk hakikata parmak basıyor.

Had ve hududunu bilmek şeklinde de deyimleşmis olan hikmet, kişinin kendi nefsinin bahanelerini de önlüyor.

İnsanoğlunun bu dünyaya "ahsen-i takvim" üzere ve "en cami'" varlık olarak yollandıği doğru olmasına doğru; sırf ve kuru aklının, vahye teslim olmamış kaskatı, kemikleşmiş aklının kulacıyla önündeki ummani geçmeye çalışmasından olacak, çok defa "en derin derelere" yuvarlandığı, birbirini çürütmeyi iş edinmiş felsefe akımları tarafından da tescillenmiştir.

Hani bilinir bazılarınca; "Küstahlık; galiz ve sövgülü konuşma, zayıfların güçlü görünme isteğindendir." Kim tafından dendiği mühim olmayan ifade, vurucu bir ironinin varlığı ile beraber, sosyal hayatımızı soykırıma uğratan bir gerçeğe de temas ediyor..

Çevremiz o kadar "sıtkı sıyrılmak" deyimine uygun insan ve insancıklarla doluyor ki, öyle bir tıynete bizim de düşebileceğimiz korkusuna kapılıp bundan Allah'a sığınmak zorunda kaliyoruz çok kere; bunu bir vecibe biliyoruz.

*

Edebin en geniş muhtevalı tarifi had ve hududunu bilmek; tesbit edilen o sınır içerisinde kalarak davranmaktır.

"Riyakârlık fiili bir kizbdir ( yalandır)." sözü, hedefi tam on ikiden vuran bir ifade. "Güçlü görünme iştihası" sadece arzu sınırında dursa yine de kimseye bir şey deme gereği duymayız. Bu istek, düşünce ve niyetten fiil sahasına çıkınca işler sarpa sarıyor zaten.

Bu yüzden değil midir ki insanımız her şeyden anlıyormuş gibi görünmek zorunda biliyor kendisini. Bir yerde ekonomiden bahis açılsa herkes ekonomist kesiliyor. Gerçekte muhteremin önüne iki bağ maydanoz koysan onu bile pazarlayamaz.

*

"Hikmet-i hükümet"i kendi minicik kafa feneriyle veya kesesine faydalı yahut zararlı olma durumuna göre saf tutar. Halbuki bilmez ki "Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır." ( Said Nursi, Sünuhat)

Elbette, böylesi tenkitler "rüzgâra karşı tükürmek" türünden. Hani büyük hikmettir: " Kırık kol ile intikam alınmaz." Yapılırsa ne mi olur? O kol, bir daha kullanılamaz biçimde sakatlanır.

*

"Maslahat için kizbin" bile geçerli olmadığı bir bilgi ve iletişim çağında, fiiliyata dökülmüş yalan anlamına gelen her şeyden anlıyor şeklinde görünüp kişinin kendini pazarlamasına, dünya hayatında bile, büyük bir tehlike diye bakıyorum. Çünkü şu kısacık hayatımda çok şahit oldum buna.

"Din, edepten ( haya ve haddini bilmekten) ibarettir " Hadisini böyle anlamak da mümkün.

QOSHE - EDEP YA HU - Mehmet Nuri Bingöl
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

EDEP YA HU

4 1
05.01.2024

"Islamın şartı altıdır, biri de haddini bilmektir." şeklindeki manalı söz, bir büyuk hakikata parmak basıyor.

Had ve hududunu bilmek şeklinde de deyimleşmis olan hikmet, kişinin kendi nefsinin bahanelerini de önlüyor.

İnsanoğlunun bu dünyaya "ahsen-i takvim" üzere ve "en cami'" varlık olarak yollandıği doğru olmasına doğru; sırf ve kuru aklının, vahye teslim olmamış kaskatı, kemikleşmiş aklının kulacıyla önündeki ummani geçmeye çalışmasından olacak, çok defa "en derin derelere" yuvarlandığı, birbirini çürütmeyi iş edinmiş felsefe akımları tarafından da tescillenmiştir.

Hani bilinir bazılarınca; "Küstahlık; galiz ve sövgülü konuşma, zayıfların güçlü görünme isteğindendir." Kim tafından dendiği mühim olmayan ifade, vurucu bir ironinin varlığı ile beraber, sosyal hayatımızı soykırıma uğratan........

© Müslüman Dünya


Get it on Google Play