- Rum, Ermeni vatandaşlarımızın klasik Türk musikisine katkılarını kaybettik.

- İslam dışındaki inançların 'ekümeniksin, ekümenik değilsin' gibi belirleyicisi olduğumuz zahabına kapıldık.

- Ada vapurlarında bir zamanlar nezih bir ortamda alkollü içkiler servis edilirken, bundan yıllar sonra el, ele oturan sevgililer bile eleştiri konusu olur hale geldi.

- Noel'den bir gün önce Melkon, Kapsar, Bağdasar ve Avedis'lerin isim gününde; sokaklara çıkıp, şarkı söyleyerek şeker ve para toplayan çocukların sesi duyulmaz oldu!

- Öğlen yemeği için Karaköy ve Galata'nın tek adresi olan 'Kolaro Lokantası' da yok.

- Bankalar caddesindeki, banka müdürlerinin, iş adamlarının ve sosyetenin ona gidip traş olduğu Stelyo'nun berber dükkânı da yok artık.

- Türkiye'nin ilk kadın meyhanecisi 'Madam Despina'nın' yeri de yok.

- İstanbul'a renk veren o farklı diller yok oldu! Kendi sesimizi duya, duya sesimizle yalnızlaştık. İstanbul'u kendimizle kuşattık!

- Önemli ustaları, cilacıları, eski tamircileri, aşçıları, çatı ustalarını kaybettik. Avrupa çapında olacakken güdük kaldık

- Musevilerin ev yapımı rakı, şarapları vardı. Şimdi bitti.

- O dönemde Rum evlerinin önünde oturan mahallenin biricik yaşlılarını kaybettik. Onlar yaşadıkları, anlattıkları ve öğrettikleriyle hayatın tadıydı.

- İstanbul'a imza atan mimariyi kaybettik. Örneğin, Topçu Kışlası'ndan, Selimiye Kışlasına o muazzam yapıları yapan Ermeni mimar aile Balyanlar yok artık.

- İstanbul'un en iyi esnafıydı onlar. Naziktiler, onlar gitti biz nezaketi kaybettik.

- Eski Beyoğlu'nda örneğin Kulis demek biraz da Mösyö Corc demekti.

- Çiçek Pasajı Madam Anahit'siz düşünülemezdi.(elinde akordiyonu ile saatlerce insanlarımızın içki bardaklarına karışan duygularına ortaklık eden, onların isteklerine göre müzik yapan ama daima hüzünlü gözlerini, gülümseyen bakışları ile saklamayı bilen bir İstanbul hanımefendisiydi. Gençlik yıllarımı süsleyen 'çiçek pasajı anılarımda', birkaç kez onun müziğine eşlik etmiştim…)

- Rejans; (Atatürk'ün de yemek yediği ve yüz yıldan fazla İstanbul'da faaliyet gösteren ancak geçtiğimiz yıl kapanan bu Rus lokantası ise 'Beyaz Rus'ları', yaşlılıklarına dek konuk etti.)

- Eski Yeşilçam denince; yönetmen Arşevik Alyanak, dansöz Pola Morelli veya Nubar Terziyan akla gelirdi…

- O yıllarda Noel ve Paskalya'larda sokaklar 'sakızlı çörek' kokusuyla dolardı. Şimdilerde çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yerleri gezerken o kokuyu çok özlüyorum. Ama daha çok onlarla birlikte geçirdiğim, yardımseverliklerin paylaşıldığı o dostluk dolu gündelik hayatı çok arıyorum

- O dost yüzler ülkemizi terk etmemiş olsaydı, AB macerası daha önce başlardı. Adı konmasa da aslında AB, bir Hıristiyan topluluğudur. Gayrimüslim sayısı fazla olduğu için Türkiye'yi alma ihtimalleri çok daha yüksek olurdu.

- Yine o dönemde F.B efsanevi futbolcusu Lefter, çok sevildi ama 'Lefter'leri sevmeyiz' sözü bu dönemde yayıldı! (6-7 Eylül hadiselerinin yaşandığı ve Kıbrıs olaylarının en yoğun olduğu dönem…) Metin Oktay'ların, Hakkı Yeten'lerin isimlere verilirken, Milli takımımızın kahramanı Lefter'in ismi hiçbir küçük çocukta yaşatılmadı!

- Onlar gittikten sonra ne zaman hindi sorulsa,'yılbaşına daha çok var' denildi! Lezzetli hindi bulunmaz oldu.

- Rum pastanelerinde yapılan patlıcanlı börek, çok lezzetliydi. Yorgo Bacanos'un söylediği şarkıları dinlemek çok keyifli, Kasabiko havası ve sirtaki oynamak çok özeldi.

- O dönemin Rum Kabadayıları da vardı! Bundan 3 yıl önce ölen 'Deli Toros'da bunlardan biriydi. Doğma büyüme Kadırgalı (benim çocukluğumun geçtiği semt.) olan Ermeni asıllı Toros Oral, 1970'lerde yer altı dünyasının ünlü isimlerinden Agop'un yakın korumalığını yapan ve cesaretiyle nam salan bir kabadayıydı. İki metre boyunda ve 130 kiloydu. Vatandaşın gönüllü olarak verdiği haracı, civarın fakir çocuklarına yardıma harcıyordu.

- 6-7 Eylül Olayları'ndan önce İstanbul'un bütün büyük futbol takımlarında Rum futbolcular vardı. Bu olaylar olduktan sonra bu insanlar korkudan teker, teker gitmeye başladılar. En önemli kayıplardan biri de önce Beyoğluspor'da, sonrada BJK'de oynayan futbolcu ' Aleko Sofyanidis'tir. (kendisini o dönemde oynanan mahalli küme maçlarında seyretmiştim.) Beşiktaş'ın ilk Avrupa maçlarında kadroda yer alarak tarihe geçmişti.

QOSHE - 10'LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (26) - Atilla Çilingir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

10'LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (26)

6 0
03.03.2024

- Rum, Ermeni vatandaşlarımızın klasik Türk musikisine katkılarını kaybettik.

- İslam dışındaki inançların 'ekümeniksin, ekümenik değilsin' gibi belirleyicisi olduğumuz zahabına kapıldık.

- Ada vapurlarında bir zamanlar nezih bir ortamda alkollü içkiler servis edilirken, bundan yıllar sonra el, ele oturan sevgililer bile eleştiri konusu olur hale geldi.

- Noel'den bir gün önce Melkon, Kapsar, Bağdasar ve Avedis'lerin isim gününde; sokaklara çıkıp, şarkı söyleyerek şeker ve para toplayan çocukların sesi duyulmaz oldu!

- Öğlen yemeği için Karaköy ve Galata'nın tek adresi olan 'Kolaro Lokantası' da yok.

- Bankalar caddesindeki, banka müdürlerinin, iş adamlarının ve sosyetenin ona gidip traş olduğu Stelyo'nun berber dükkânı da yok artık.

- Türkiye'nin ilk kadın meyhanecisi 'Madam Despina'nın' yeri de yok.

- İstanbul'a renk veren o farklı diller yok oldu! Kendi sesimizi duya, duya sesimizle yalnızlaştık. İstanbul'u kendimizle kuşattık!

- Önemli ustaları, cilacıları, eski tamircileri, aşçıları, çatı ustalarını kaybettik. Avrupa çapında olacakken güdük kaldık

- Musevilerin ev yapımı rakı, şarapları vardı. Şimdi bitti.

- O dönemde Rum evlerinin önünde oturan mahallenin biricik yaşlılarını kaybettik. Onlar yaşadıkları, anlattıkları ve öğrettikleriyle hayatın tadıydı.

- İstanbul'a imza atan mimariyi kaybettik. Örneğin, Topçu Kışlası'ndan, Selimiye Kışlasına o muazzam yapıları yapan........

© Önce Vatan


Get it on Google Play