...Dünden Devam

Çünkü Kıbrıs’ta yaşanan olaylar, 1571 yılından beri vatan belledikleri Kıbrıs adasında yaşayan Kıbrıs Türk Halkına, E.O.K.A Rum çetelerinin yaptıkları kötü muameleler, uyguladıkları katliamlar, tecritler, göçler;

Türkiye’deki gazeteler aracılığıyla (özellikle Sedat Simavi’nin Hürriyet’i...) Türk kamuoyuna yansıtılınca, ülkemizde büyük mitingler ve yürüyüşler yapılmıştır.
İşte böyle bir ortamda İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşanan 6 – 7 Eylül olayları kontrolden çıkarak, geniş çaplı bir yağmalama eylemine dönüşmüştür. (Bkz. Kitabımdaki ilgili bölüm…)
Hükümet bu olayları kontrol edemeyince; İstanbul, Ankara ve İzmir’de sıkıyönetim ilan etmek zorunda kalmıştır.

1950’li yılların ikinci yarısında DP’nin uygulamış olduğu ekonomik politikalar sonucunda, sermaye çevreleri ile toprak sahipleri aşırı biçimde zenginleşirken; şehirlerde yaşayan aydınlar, asker ve sivil bürokratlarla, işçi ve memur kesimleri, sahip oldukları yaşam standardını büyük ölçüde kaybetmişlerdir.

Silahlı kuvvetler; keyfi hareketlerden, partizan tesirlerin silahlı kuvvetlere girmesinden, seçilen generallerden, gereksiz terfilerden ve iltimaslardan memnun olmamaktadırlar. Bununla birlikte subaylar, ekonomik sıkıntılar içinde yaşamaktadırlar.

1960’dan önce, askerlerin çok kötü ve zor şartlarda yaşadıkları bir gerçektir. Bağımsızlık savaşında, çok büyük başarılar elde etmiş ve cumhuriyetin kurulmasında yer alan silahlı kuvvetler, içinde bulunduğu durumu kabul edememektedirler. Bu dönemde askerlerin ciddi anlamda maddi sıkıntıları ve hoşnutsuzlukları bulunmaktadır.

Özellikle Başbakan Menderes’in, ordu yönetimini hafife alan, “orduyu yedek subaylarla idare ederim” şeklindeki ifadesi, silahlı kuvvetler içerisinde son derece olumsuz karşılanmıştır.

DP’nin uygulamaları sonucunda muhalefetin propaganda olanaklarının kısıtlanması, basına hükümet aleyhine yazı ve haberlere yer vermesini önleyecek şekilde sansür uygulaması, toplantı ve gösterilerin yasaklanması karşısında;

(2013 Türkiye’sinde de benzer uygulamalar ve olaylar yaşanmamış mıydı? Özellikle ‘Taksim gezi parkı’ direnişi ile başlayan ve dalga, dalga tüm yurda yayılan halkın tepkiselliği neden oluşmuştu, böylesine büyük bir tepki; Taksim parkında kesilmek istenen birkaç çınar ağacına tepki vermek adına olabilir miydi? Bence halkımızın Atatürk ile ve inkılâplarına sahip çıkan, ülkemizin laik, sosyal, demokratik bir hukuk devleti olmasını benimsemiş ve 90 yılı aşkın cumhuriyetimizin tüm kazanımlarına sahip çıkan milyonlarca yurttaş; türlü demokratik açılımlar adı ile ortaya çıkan ama neredeyse misak-ı milli ruhunu ve halkımızın birlikteliğini hedef alan ABD ve AB patentli projelere ve projeleri uygulamak adına, ‘Ben, BOP’nin eş başkanıyım’ diyen, yaşam alanlarında giderek artan baskıcı zihniyete karşı çıkmışlardı.)

CHP, Hürriyet Partisi ve Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Millet Partisi güç birliği oluşturdular.

Bu partiler, güç birliğinin nedenlerini ve amaçlarını kamuoyuna şöyle açıklamışlardı:

- Vatandaşların hak ve hürriyetleri ile ilgili anayasa hükümlerinin daha açık hale getirilmesi,

- İki meclisli sistemin kurulması…

(Bu bildirideki öneriler incelendiğinde, 1961 anayasasını ne kadar etkilediği görülecektir.)

27 Ekim 1957’de yapılan genel seçimde DP, 424 milletvekilliği kazanarak iktidarını devam ettirdiyse de, bir önceki seçime göre oylarında düşüş yaşanmıştır.

CHP ise bir önceki seçime göre oylarını arttırarak 178 milletvekilliği kazanmıştır.

Bu son seçimden sonra DP meclis iç tüzüğünde bir değişiklik yaparak, muhalefetin meclis içi faaliyetlerini, önemli ölçüde sınırlamıştır. İç tüzük değişikliği ile muhalefetin sözlü soru hakkı haftada bir saate indirilmiştir.

DP’nin muhalif kesimlere karşı izlemiş olduğu politikalar tartışmalara neden olmuştur. DP iktidarının ilk yıllarında, ülke ekonomisinde önemli bir rahatlama ve gelişme olurken; daha sonraki yıllarda bu durum tersine dönmeye başlamıştır. Enflasyonun yükselmesi, maaşlı kesimde olduğu kadar, zamanla köylü, işçi ve tüccar kesimini de olumsuz şekilde etkilemiştir.

Devam Edecek...

QOSHE - 10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (33) - Atilla Çilingir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (33)

17 0
10.03.2024

...Dünden Devam

Çünkü Kıbrıs’ta yaşanan olaylar, 1571 yılından beri vatan belledikleri Kıbrıs adasında yaşayan Kıbrıs Türk Halkına, E.O.K.A Rum çetelerinin yaptıkları kötü muameleler, uyguladıkları katliamlar, tecritler, göçler;

Türkiye’deki gazeteler aracılığıyla (özellikle Sedat Simavi’nin Hürriyet’i...) Türk kamuoyuna yansıtılınca, ülkemizde büyük mitingler ve yürüyüşler yapılmıştır.
İşte böyle bir ortamda İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşanan 6 – 7 Eylül olayları kontrolden çıkarak, geniş çaplı bir yağmalama eylemine dönüşmüştür. (Bkz. Kitabımdaki ilgili bölüm…)
Hükümet bu olayları kontrol edemeyince; İstanbul, Ankara ve İzmir’de sıkıyönetim ilan etmek zorunda kalmıştır.

1950’li yılların ikinci yarısında DP’nin uygulamış olduğu ekonomik politikalar sonucunda, sermaye çevreleri ile toprak sahipleri aşırı biçimde zenginleşirken; şehirlerde yaşayan aydınlar, asker ve sivil bürokratlarla, işçi ve memur kesimleri, sahip oldukları yaşam standardını büyük ölçüde kaybetmişlerdir.

Silahlı kuvvetler; keyfi hareketlerden, partizan tesirlerin silahlı kuvvetlere girmesinden, seçilen generallerden, gereksiz terfilerden ve iltimaslardan memnun olmamaktadırlar. Bununla birlikte subaylar, ekonomik sıkıntılar içinde yaşamaktadırlar.

1960’dan önce, askerlerin çok kötü ve zor şartlarda yaşadıkları bir gerçektir. Bağımsızlık........

© Önce Vatan


Get it on Google Play