Uzatma dakikaları da dahil olmak üzere 97 dakika oynanan karşılaşmada, topun sadece 43 dakika oyunda kalması ortalamaların çok altında ve son zamanlarda pek görülmeyen bir durumdu. Tabi ki bu durumun ardında yatan neden, yine kolay kolay rastlanmayacak bir şekilde, karşılaşma boyunca, çerçeveyi bulan sadece bir şutun atıldığı maçta tam 45 kez faul düdüğü çalınmasıydı.

Bu rekor sayıdaki faullerden de anlaşılacağı üzere, son yılların en kısır derbisinde her iki takımın da hesapları ağırlıklı olarak, ‘Kazanamıyorsan kaybetme felsefesi’ doğrultusundaydı.

Fauldü, düdüktü deyince ilk akla gelen de hakem oluyor tabi ki. Açıkçası, maç öncesinde derbinin hakeminin Arda Kardeşler olduğu açıklandığında, içim şöyle bir ürpermişti. Kardeşler’in her iki takımın da mutsuz olacağı bir yönetim göstereceğini öngörmüş ve gayrı ihtiyari, “Allah hakem şansı versin” diye dua etmiştim. Ancak, karşılaşma boyunca, Icardi ile Djiku arasında geçen ve Galatasaray’ın penaltı beklediği pozisyonunun ve Sacha Boey’e gösterilebilecek ikinci sarı karttan oyun dışında kalma olasılığı dışında, oyunun kaderini etkileyecek çok önemli bir hatasının olmadığını net bir biçimde söyleyebilirim. Icardi’nin pozisyonunun da, hakem tarafından süzülememesi son derece normaldi. Çünkü, aksiyon doğal olarak Arda Kardeşler’in takip ettiği pozisyonun olmadığı, yani topun bulunmadığı bir noktada cereyan etti. Ayrıca kale arkası çekimlerine bakıldığında da çok net bir darbe olmadığı ve bu nedenle VAR’ın da her fırsatta eleştirdiğim o protokol denilen saçmalığa takıldığını söyleyebiliriz. Boey’in ikinci sarı kart pozisyonu da doğrusunu söylemek gerekirse, “Sana göre”, “Bana göre” cinsindendi.

İki takımın da kontrolü kaybetmemek için, topun arkasına geçmeyi ön planda tuttuğu karşılaşmaya, Galatasaray kanadından baktığımızda, Kadıköy gibi önemli bir deplasmanda, 50 bin seyirci önünde alınan beraberlik kötü sayılmamalı diye düşünüyorum.

Fenerbahçe’nin taraftar desteğini arkasına aldığı bu mücadeleden, kazanarak ayrılmasını bekleyen taraftarını anlayabiliyorum. Fred’in yokluğu, Becau’nun sakatlığının arkasına saklanmak olmaz. Eğer sen eğer şampiyonluğun en önemli iki adayından biriysen, nefes nefese yarış içinde olduğun ezeli rakibinle kendi sahanda oynuyorsan, kazanmak için daha üretici ve daha efektif bir futbol ortaya koymalısın.

Evet, günün sonunda ligin en iddialı iki kadrosunun mücadelesi, puanların paylaşıldığı bir derbi olarak tarihe geçti. Şimdi önümüzde yine aynı iki takımın Cuma akşamı Süper kupa mücadelesi var. Saçma sapan bir anlayışla ve ne hikmetse Suudi Arabistan’da oynanacak olan bu karşılaşma ne olur ne biter tabi ki bilemeyiz. Ancak bu maçın tarih ve oynanacağı yeri belirleyen Türkiye Futbol Federasyonu’nun da, verdiği bu kararın hangi mantık ve gerekçeyle verildiğinin merakı içinde olduğumu da belirteyim.

Hoşçakalın…

QOSHE - Ne şiş yandı, ne kebap… - Erden Aktoğu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ne şiş yandı, ne kebap…

8 0
25.12.2023

Uzatma dakikaları da dahil olmak üzere 97 dakika oynanan karşılaşmada, topun sadece 43 dakika oyunda kalması ortalamaların çok altında ve son zamanlarda pek görülmeyen bir durumdu. Tabi ki bu durumun ardında yatan neden, yine kolay kolay rastlanmayacak bir şekilde, karşılaşma boyunca, çerçeveyi bulan sadece bir şutun atıldığı maçta tam 45 kez faul düdüğü çalınmasıydı.

Bu rekor sayıdaki faullerden de anlaşılacağı üzere, son yılların en kısır derbisinde her iki takımın da hesapları ağırlıklı olarak, ‘Kazanamıyorsan kaybetme felsefesi’ doğrultusundaydı.

Fauldü, düdüktü deyince ilk akla gelen de hakem oluyor tabi ki. Açıkçası, maç öncesinde derbinin hakeminin Arda Kardeşler olduğu açıklandığında, içim şöyle bir ürpermişti. Kardeşler’in her iki takımın da mutsuz olacağı bir yönetim göstereceğini öngörmüş ve gayrı ihtiyari, “Allah hakem şansı versin” diye dua etmiştim. Ancak, karşılaşma boyunca, Icardi ile Djiku arasında geçen ve........

© Önce Vatan


Get it on Google Play