“Yapraksız ağaçlar mevsimi, yalnızlığın adresidirş Yapraksız ağaçlar mevsimi, başıboşluğun yokuşudur.

Yapraksız ağaçlar mevsimi, insanlığın çıkışının inişidir.

Yapraksız ağaçlar mevsimi, bir ömrün kendi kendisiyle hesaplaşmasıdır.

Bu hesaplaşmalarda kalabalıkların yalnızlığı, iançların sahipsizliği, vefanın insafsızlığı, anlayışın kıtlığı ve insanın doymak dinmek bilmez harisliği kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Zira artık ağaçlar yapraklarını dökmüştür. Kuru dallar ve topraklaşma arefesinde bulunan solgun yapraklar, yaklaşmakta ola yokluğun kapı zilini çalmakta, tokmağına el uzatmaktadır” gibi, gazeteciliğin kazandırdığı ya da Allah vergisi yeteneğin oluşturduğu edebi yönleri ağırbasan cümleler sonrasında çevrilen her sayfada, yakın tarihimizin ilginç olaylarının perde arkalarında yaşananları ve o olaylarda rol oynamış kişileri ilk defa işittiğimiz yönleryle tanımaya başlıyoruz.

Akkan Suver’in “Yılları ilkbaharlarıyla idrak ettim” dediği o ömrün anılarının ve görüntülerinin yer aldığı sayfalara dalınca, pekçoğumuzun uzun bir bölümüne tanıklık ettiğimiz yakın tarihimizin hepimizin hayatlarında yansımaları olan olaylar dizisiyle başbaşa kalıyoruz.

“Keşkesi Olmayan Bir Geçmiş”i, içinde sizlerin de olduğu bir roman gibi, zaman zaman da “Vay be, demek öyleymiş” diyerek, ilgiyle ve merakla okuyorsunuz. Kapağını kaldırıp okumaya başladığınızda, hem anlatılan olaylarınönemi hem de sözü edilen kişilerin kimlikleri nedeniyle, “Keşkesi Olmayan Bir Geçmiş”in girdabına kapılmamak mümkün olmuyor.

“Günümüz bilgiayar diliyle yaşlılık, insan varlığının manifestosu, insan sevgisinin ise paradigmasıdır.

Yılları ilkbaharlarıyla idrak ettim.

Yazıyla yaşadım ve şimdi daha güzel günler göreceğimize olan inancımla sonbaharın keyfini sürmekteyim.

Dostluk güneşi ve sevgi rüzgarıyla dolu dolu geçen bir ömür..Bu uzun günlerde yaşadıklarımı, gördüklerimi ve işittiklerimi iyilikle, hayırla ve güzellikle anmanın mutluluğu içindeyim.

Artık sitemin, kırgınlığın, düşmanlığın ve içten pazarlığın olmadığı bir çizgide; gleceğin bilinmezliğine, şaşırtıcılığına iyi günler, güzel günler göreceğiz felsefesiyle yaklaşıyorum.

Benden önce benim yaşıma erenlerin duygularını, hislerini coşkun bir ruh haliyle anlamaya çalışırken, henüz bu kavşağa gelmemiş olanları da, bu defa ben, sevginin önemini hatırlatıyorum. Daha geniş bir deyimle, geçmişi iyilikleriyle ve güzellikleriyle anıyorum.”

Bazı kitapların sunuş ve tanıtım bölümleri, içerikleri kadar değerli oluyor; “Keşkesi Olmayan Bir Geçmiş” de böyle bir kitap. Sayfalarinda, doğrudan ya da dolaylı yollardan yansımalarıyla kendimizi de bulabildiğimiz bir yakın tarihimiz özeti. Yakın tarihimizin okumamız, düşünmemiz ve değerlendirme yapmamız gereken bir bölümü.

“Gazetecilikten Diplomatlığa / KEŞKSİ OLMAYAN BİR GEÇMİŞ”

“Keşkesi Omayan Bir Geçmiş”le henüz tanışmamış olanları daha fazla merakta bırakmamak için, kitabın içeriği hakkında özet bilgi veren arka kapaktaki tanıtım yazısını verelim, kitabın “kalibresi” daha kolay anlaşılır:

“KEŞKESİ OLMAYAN BİR GEÇMİŞ”in tanıtım yazısı şöyle:

“1962, ‘medya’dan değil Babıali’den söz edildiği gazetecilik dönemi, genç bir basın mensubu adayını bağrına basar Cağaloğlu. Sarı Basın Kartı’nın saygınlığı ve değerinin olduğu günlerde çeşitli gazetelerde çalışır, unutulmaz anılar biriktirmeye başlar.

‘Peyami Safa’nın filozofluğu, Ahmet Emin Yalman’ın demokratlığı, Bedii Faik’in şakacılığı, Çetin Altan’ın ironisi, Burhan Felek’in çelebiliği, Necip Fazıl’ın kavgacılığı, Hüseyin Cahit Yalçın’ın particiliği, Nizamettin Nazif’in külhanbeyliği, Metin Toker’in muhalefeti, Orhan Seyfi’nin şairliği, Yusuf Ziya’nın Türkçesi, Refii Cevat Ulunay’ın tutuculuğu, Aziz Nesin’in mizahı, Yunus Nadi’nin devlet sorumluluğu, Firuzan Tekil’in ihata kabiliyeti, Tekin Erer’in sadeliği, Abdi İpekçi’nin sessiz çığlıkları, Mithat Perin’in mizanpaj tekniği, Tahir Kutsi Makal’ın mülakatları, Doğan Nadi’nin hınzırlığı’ ve daha nice duayen ve meziyetleri yoluna ışık tutar.

Deneyim kazanır, mesleği pekişir. Gazete patronları değişir, siyasetçiler gelir geçer. Dünya değişir Türkiye dönüşür.

Gazeteciliğin yanı sıra Marmara Grubu Vakfı adlı sivil toplum kuruluşunda yer alır ve kurumun başkanlığını bugüne dek yürütür. 2008’de Karadağ (Montenegro) Devleti’nin İstanbul Fahri Başkonsolosu olur.

Gazetecilik döneminde başlayan siyasete yakınlığı sivil toplum ve diplomatlık döneminde daha da artar. Celal Bayar’dan Alparslan Türkeş’e, Süleyman Demirel’den Haydar Aliyev’e, İsmet İnönü’nden Rauf Denktaş’a, Zhelyu Zhelev’den Şahap Kocatopçu’ya pek çok siyasetçi ve devlet adamıyla tanışıklığı uzun dostluklara taşınır.

Türkiye ve dünya siyasetinden samimi ve sıcak temaslarıyla yakın tarihin ve gündemin eşsiz tanıklığı ve deneyimiyle Akkan Suver…”

Birkaç paragrafa sığdırılıveren tanıtım yazısındaki isimlerle olan yaşanmışlıkları “keşkesi olmayan bir geçmişe, bir ömüre” sığdırmak hiç de kolay değildir. Dr. Akkan Suver’in kitabında Marmara Vakfı çatışı altında gerçekleştirdği uluslararası ekonomi zirvelerine daha fazla yer verilmesi gerekirdi düşüncesindeyiz. Çeşitli ülke cumhurbaşkanlarının, bilim ve din adamlarının katıldıkları o zirvelerde yalnızca ekonomi değil, küresel sorunlar geniş bir yelpazede, en yetkili kişiler tarafından dile getirilmişti. Mesela, 18. Zirve’nin “İnsanlık Nereye Gidiyor?” konulu ve Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuşmasıyla başlayan oturumda görüş ve düşüncelerini dile getirenler listesi: Filip Vujanovıç (Karadağ Cumhurbaşkanı), Gjorge Ivanov (K. Makedonya Cumhurbaşkanı), Marinko Cavara (Bosna-hersek Federasyonu Cumhurbaşkanı), Bamir Topi (Arnavutluk Cumhurbaşkanı), Petar Stoyanıov (Bulgaristan Cumhurbaşkanı), Vaclav Klaus ( Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı), Pnsalmaa Ochırbat (Moğolistan Cumhurbaşkanı), Emil Constantinescu (Romanya Cumhrbaşkanı), Petru Luıinschı (Moldova Cumhurbaşkanı), Danilo Türk (Slovenya Cumhurbaşkanı)..

“Kekesi Olmayan Bir Geçmiş”, bir gazetecinin not defteri olduğu kadar, gazetecilikten diplomatlığa yürümüş birinin başarılarını anlatan bir hayat hikayesidir. İki önemli mesleğin kazanımlarının harmanlanmasıyla oluşturulmuş br ders kitabıdır.

Herhangi bİr sayfasında, dolaylı yoldan da olsa, mutlaka hayatımıza dokunmuş olmasından dolayı, hepimizin okunması gereken bir kitap “Keşkeleri Olmayan Bir Geçmiş.”

SONBAHARIN KEYFİNİ SÜRDÜRMEKTE OLAN SUVER’E

Dr. Akkan Suver’e, yakın tarihimizin sisler ve hatta karanlıklar altında kalmış sayfalarına ışık tutan bu değerli kitabı için teşkkür borçluyuz. “Daha güzel günler göreceğimize olan inancıyla sonbaharın keyfini sürmekte” olan Dr. Akkan Suver’e başarını sürdürdüğü mutlu ve sağlıklı yıllar diliyorum.

QOSHE - “KEŞKESİ OLMAYAN BİR GEÇMİŞ” - M. Kemal Sallı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“KEŞKESİ OLMAYAN BİR GEÇMİŞ”

6 0
09.02.2024

“Yapraksız ağaçlar mevsimi, yalnızlığın adresidirş Yapraksız ağaçlar mevsimi, başıboşluğun yokuşudur.

Yapraksız ağaçlar mevsimi, insanlığın çıkışının inişidir.

Yapraksız ağaçlar mevsimi, bir ömrün kendi kendisiyle hesaplaşmasıdır.

Bu hesaplaşmalarda kalabalıkların yalnızlığı, iançların sahipsizliği, vefanın insafsızlığı, anlayışın kıtlığı ve insanın doymak dinmek bilmez harisliği kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Zira artık ağaçlar yapraklarını dökmüştür. Kuru dallar ve topraklaşma arefesinde bulunan solgun yapraklar, yaklaşmakta ola yokluğun kapı zilini çalmakta, tokmağına el uzatmaktadır” gibi, gazeteciliğin kazandırdığı ya da Allah vergisi yeteneğin oluşturduğu edebi yönleri ağırbasan cümleler sonrasında çevrilen her sayfada, yakın tarihimizin ilginç olaylarının perde arkalarında yaşananları ve o olaylarda rol oynamış kişileri ilk defa işittiğimiz yönleryle tanımaya başlıyoruz.

Akkan Suver’in “Yılları ilkbaharlarıyla idrak ettim” dediği o ömrün anılarının ve görüntülerinin yer aldığı sayfalara dalınca, pekçoğumuzun uzun bir bölümüne tanıklık ettiğimiz yakın tarihimizin hepimizin hayatlarında yansımaları olan olaylar dizisiyle başbaşa kalıyoruz.

“Keşkesi Olmayan Bir Geçmiş”i, içinde sizlerin de olduğu bir roman gibi, zaman zaman da “Vay be, demek öyleymiş” diyerek, ilgiyle ve merakla okuyorsunuz. Kapağını kaldırıp okumaya başladığınızda, hem anlatılan olaylarınönemi hem de sözü edilen kişilerin kimlikleri nedeniyle, “Keşkesi Olmayan Bir Geçmiş”in girdabına kapılmamak mümkün olmuyor.

“Günümüz bilgiayar diliyle yaşlılık, insan varlığının manifestosu, insan sevgisinin ise paradigmasıdır.

Yılları ilkbaharlarıyla idrak ettim.

Yazıyla yaşadım ve şimdi daha güzel günler göreceğimize olan inancımla sonbaharın keyfini sürmekteyim.

Dostluk güneşi ve sevgi rüzgarıyla dolu dolu geçen bir ömür..Bu uzun günlerde yaşadıklarımı, gördüklerimi ve işittiklerimi iyilikle, hayırla ve güzellikle anmanın mutluluğu içindeyim.

Artık sitemin, kırgınlığın, düşmanlığın ve içten pazarlığın olmadığı bir çizgide; gleceğin bilinmezliğine, şaşırtıcılığına iyi günler, güzel günler göreceğiz felsefesiyle yaklaşıyorum.

Benden önce benim yaşıma erenlerin duygularını, hislerini coşkun bir ruh........

© Önce Vatan


Get it on Google Play