Nedİr bu hedefler? Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir “Teröristan” paravanası oluşturmak, Pekin’i Avrupa’ya bağlayan “Kuşak ve Yol”un Orta Koridoru’nu da Türkiye üzerinden kontrol altına almak..

ABD yönetimi şunu çok iyi bilmeleidir ki Türkiye, kendisini güney sınırları boyunca kuşatarak Ortadoğu coğrafyasındaki tarihi ve kültürel bağlarıyla olan ilişkilerini kesecek olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır. Bunun için de, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerindeki Pençe-Kilit, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi operasyon bölgelerini kotrolü altında tutmaya devam edecektir.

ABD, kendisi açısından beka sorununa dönüşen “Kuşak ve Yol”un önünü kesmek için nasıl mücadele ediyorsa, Türkiye de kendisini Ortadoğu’dan, Doğu Akdeniz’den, Afrika’dan soyutlayacak olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır.

Bölgesel ve küresel çapta yaşanan önemli olayların belirli aşamalarında yaşanan terör olayları, düşük yoğunluklu çatışmalar, füzeli atışmalar… tarihin akışına yön vermek amacıyla yapılan operasyonlar olarak değerlendirilir, nedenleri ve olası sonuçları ayrıntılı olarak irdelenir. Devletlerin ilgili organları açısından bu gibi olaylar, yarınlarda yaşanabilecek gelişmelerin işaret fişekleridir; incelenir, irdelenir ve olası gelişmelere göre önlemler alınır.

Bölgesel ve küresel çapta eylem yapabilen hiçbir terör örgütü, arkasında güçlü bir devlet desteği olmadan hayatta kalamaz. O nedenle, terör olaylarının büyüğü küçüğü olmaz. O terör olayı üzerinden verilmek istenen mesajın doğru okunup değerlendirilmesi gerekir.

Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirilen terör eylemini THKPC üstlendi. Amacı neydi, arka plandaki kuklacı ne yapmak istiyor, nasıl bir mesaj veriyordu.

Geçtiğimiz haftalarda İran ile Pakistan arasında yaşanan füzeli çatışma, küresel çapta bir kaygı yaşanmasına neden olmuştu. Çünkü, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan liderliik mücadelesinde İran-Pakistan çok önemli coğrafyalardı. Çünkü, İran ile Pakistan, ABD ile Çin (ve gizli-açık destekçileri) arasında “Kuşak ve Yol” bağlamında küresel çapta sürmekte olan mücadelenin iki önemli hedef ülkeriydi. İran, Çin’in en önemli enerji tedarikçisi olarak, Pakistan da Çin’i, Avrupa pazarına ulaşabilmek için Malaka Boğazı’nı, Hint Okyanusu’nu dolaşmaktan kurtaran 2700 km’lik Kaşgar-Gvadar koridorunu kontrol altına alma açısından ABD için çok önemli coğrafyalardı..

FOTOĞRAFIN BÜTÜNÜ

Fotoğrafın bütününe bakıldığında, İran destekli Yemenli Husilerin, Basra Körfezi ile Kızıldeniz’in kapısı Babül Mendep arasındaki denizlerde seyreden ticaret ve akaryakıt gemilerine yaptıkları saldırılarla onları Afrika’nın güneyindeki Ümit Burnu’nu dolaşmaya zorlamalarının basit bir korsanlık olayı olmadığı kolayca görülebiliyordu. Küresel çapta her tür emtia fiyatlarının artmasına neden olan olaylar nedeniyle Cibuti’deki üssünü giderek güçlendiren ABD’nin, Yemenli Husileri bombalamasının, Yemen’i kontrol altına almaya çalışmasının nedenlerini “Adu Yemen’dir” başlıklı yazımızda ayrıntılı olarak anlatmıştık. ( 24 Ocak 2024/ https://www.oncevatan.com.tr/adu-yemendir)

ABD, İran destekli Husileri bombalamakla, yalnızca Arabistan Yarımadası’nın güneyindeki deniz trafiğini rahatlamayı değil, “Kuşak ve Yol”un en önemli koridorlarından biri olan Kaşgar-Gvadar hattının Basra Körfezi çıkışını kontrol altına almayı ve de Yemen’in el değmemiş petrol varlığının İran’ın kontrolüne geçmesini engellemeyi hedefliyor.

Basra Körfezi ile Babül Mendep arasındaki denizlerde dalgalanmalar sürerken Gazze’den, 45 günlük üç aşamalı bir geçici ateşkes haberi geldi. Bu sürede iki taraf da soluklanacak, bu fırsattan yararlanılarak esir takasıları yapılacak. Bu arada, evlerinden, yurtlarından koparılan Gazzelilerin Türkiye’ye gönderilmesi olasılığından söz ediliyor ki, böyle bir olasılığı duymak bile istemediğimizi söylemeye gerek duymuyoruz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Yeni bir göç dalası istemiyoruz” çıkışının bu gelişmeyle ilişkili olduğu konuşuluyor.

Benzer hareketlenmenin Balkanlarda da yaşanabileceğine ilşkin değerlendirmeler yapılıyor. Dikkatle izlenmesi gereken gelişmeler bunlar..

ABD SENATOSU’NUN F-16 KONUSUNDAKİ KARARI BİR LUTUF DEĞİLDİR

Küresel aktörler arasında, yeni bir dünya düzeni oluşturma bağlamında yaşanmakta olan paylaşım kavgası giderek derinleşerek sürmekte. Bu mücedelenin bölgesel ve küresel yansınmaları olduğu gibi, ülkemizi de yakından ilgilendiren yönleri ve yankıları vardır. Türkiye, genel seçim havasında geçeceği anlaşılan bir yerel seçim atmosferinde.

O nedenle kürsel aktörler, ileride Türkiye’nin yönetim kadrosunu oluşturacak olan genel seçimlerin ön hazırlıkları olarak değerlendirilen belediye seçimleriyle yakından ilgileniyorlar. Çünkü, bölgesel sorunları çözmede, tarihinin ve kültürünün kazandırdığı stratejik derinlik nedeniyle, Türkiye dışlanarak bir formül üretmek çok zor.

Küresel ve bölgesel çapta yaşanmakta olan gelişmeleri ve bunların ülkemize olası yansımalarını değerlendirmeye çalışırken, ABD Senatosu’nun, Rusya’dan aldığımız S-400’leri ambara kaldırma şartıyla ilişkilendirerek, Türkiye’ye F-16 satışının serbest bırakılmasını onayladığı haberi geldi. Senato’nun izin vermesiyle ABD, Türkiye’ye 40 adet yeni F-16 savaş uçağı verecek ve eldeki 79 adet F-16’yı da modernize edecek. Toplam 23 milyar dolarlık bir uzlaşma..

Bu haberi bir lutuf oarak değerlendirerek sevinenelerimiz oldu. Hiç sevinmeyelim; çünkü ortada sevinilecek bir durum yok. Proje ortağı olduğumuz, parasını peşin ödediğimiz F-35’lerimizi vermeyen, buna karşılık, komşumuz Yunanistan’a hem F-16 hem de F-35’ler armağan eden ABD’nin; dostu, müttefiki ve NATO ortağı olduğu bir ülkeye 50 yaşını aşmış F-16 satışlarını serbest bıakması bir lûtuf değildir. Proje ortağı olduğumuz, parasını ödediğimiz F-35’lerimizi Yunanistan’a armağan etmenin dostlukla, ortaklıkla açıklanabilir bir yönü yoktur.

SIRA ORTA KORİDOR’DA MI?

“Kuşak ve Yol”un kuzey ve güney koridorlarının önünü kesebilmek için Rusya’nın Ukrayna’yı, İsrail’in Gazze’yi işgal edip harabeye çevirmelerine göz yuman ABD, tedavülden kaldırılmaya hazırlanan F-16’ların Türkiye’ye satılmasına (Rusya’dan almak zorunda kaldığımız S-400’leri ambara kaldırma şartıyla) izin vererek hedeflerine yürümeyi deniyor.

Nedİr bu hedefler? Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir “Teröristan” paravanası oluşturmak, Pekin’i Avrupa’ya bağlayan “Kuşak ve Yol”un Orta Koridoru’nu da Türkiye üzerinden kontrol altına almak..

ABD yönetimi şunu çok iyi bilmeleidir ki Türkiye, kendisini güney sınırları boyunca kuşatarak Ortadoğu coğrafyasındaki tarihi ve kültürel bağlarıyla olan ilişkilerini kesecek olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır. Bunun için de, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerindeki Pençe-Kilit, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi operasyon bölgelerini kotrolü altında tutmaya devam edecektir.

ABD, kendisi açısından beka sorununa dönüşen “Kuşak ve Yol”un önünü kesmek için nasıl mücadele ediyorsa, Türkiye de kendisini Ortadoğu’dan, Doğu Akdeniz’den, Afrika’dan soyutlayacak olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır.

“ORTADOĞU’DAN ÇEKİLİYORUM” MASALI

ABD’nin geçmişte birkaç defa anlattığı, “Ortadoğu’dan çekiliyorum” masalını son günlerde yine gündeme getirdi ve çarşı pazarın karışmasına neden oldu. Hele Türkiye’ye, “Esad’la anlaşın” mesajı vermesi Kandil’i çok rahatsız etti.Türkiye’nin “Teröristan” konusunda direncini kıramayacağını anlayan ABD’nin kendilerini yalnız bırakabileceği farkeden Kandil, DEM üzerinden iç siyasette Kürt kartını kullanarak etkili olabilmenin hesaplarını yapmaya başladı.

Kandil’in, seçim sonuçlarının şekillenmesinde etkili olabilecek Başak Demirtaş’ın İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterilmesinden vazgeçmesinde ABD’nin, AB’nin ya da (Amerika’nın hem yol arkadaşı hem de gizli rakibi olan) İngiltere’nin ne ölçüde etkili olduğunu, ABD Senatosu’nun Türkiye’ye F-16 satışlarını serbest bırakan kararı çerçevesinde değerlendirmek gerekir.

Yerel seçmler öncesinde siyaset arenesında yaşanan gelişmeleri, küresel çapta etkili olmaya çalışan küresel güçlerin bölgemiz ve ülkemiz konusundaki hedeflerinden bağımsız düşünemeyiz. “Müesses nizam”ın, 2028’de yapılacak genel seçimler sonrasında oluşacak siyasi tablonun belirleyicisi olacak Mart seçimlerine ilgisiz kalabileceği düşünülebilir mi?

Türkiye, jeostratejik konumuyla, tarihinin ve kültürünün kazandırdığı stratejik derinlikle Ortadoğu’da, Afrika’da ve Balkan coğrafyasında yaşanan gelişmelerde, nasıl bir tepki vereceği hesaba katılan bir ülkdir. ABD Senatosu’nun, yaşadığı ekonomik sıkıntılara, siyaset sahnesindeki dağınıklığa rağmen, Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunların çözümünde ne ölçüde önemli olabildiğini görmüş olacak ki, 50 yaşını doldurmuş bir teknolojiyle üretilmiş F-16’ların satışına onay vermiş.

YANITIMIZ: “YENİ BİR DÜNYA KURULUR VE TÜRKİYE DE BU DÜNYADA YERİNİ ALIR.”

Senato’nun kararı, Türkiye-ABD ilişkilerinin normalleşmesi açısından memnuniyet verici bir gelişmedir. Fakat, “Kuşak ve Yol”un önünü kesebilmek, AB’nin ordusu da olan bir siyasi güç odağı oluşturmasına engel olabilmek için, Rusya’nın Ukrayna’yı, İsrail’in Gazze’yi işgal etmesine yeşil ışık yakan ABD Türkiye’ye, “Sana da birkaç F-16; bundan böyle Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kanatlarım altına aldığım, donatıp eğittiğim PKK ve YPG’yi hedef alan operasyonlardan, Çin’in Kuşak ve Yol”una desteo olmaktan vazgeç” demek istiyorsa, böyle bir densizliğe verilebilecek en doğru yanıt Şudur: “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini alır.”

Umarız ki, bunca yıllık dostumuz, müttefikimiz ve NATO ortağımız olan ABD Türkiye’ye hala dost gözüyle bakmaktadır.

QOSHE - HEDEF: ORTA KUŞAK - M. Kemal Sallı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

HEDEF: ORTA KUŞAK

5 0
15.02.2024

Nedİr bu hedefler? Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir “Teröristan” paravanası oluşturmak, Pekin’i Avrupa’ya bağlayan “Kuşak ve Yol”un Orta Koridoru’nu da Türkiye üzerinden kontrol altına almak..

ABD yönetimi şunu çok iyi bilmeleidir ki Türkiye, kendisini güney sınırları boyunca kuşatarak Ortadoğu coğrafyasındaki tarihi ve kültürel bağlarıyla olan ilişkilerini kesecek olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır. Bunun için de, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerindeki Pençe-Kilit, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi operasyon bölgelerini kotrolü altında tutmaya devam edecektir.

ABD, kendisi açısından beka sorununa dönüşen “Kuşak ve Yol”un önünü kesmek için nasıl mücadele ediyorsa, Türkiye de kendisini Ortadoğu’dan, Doğu Akdeniz’den, Afrika’dan soyutlayacak olan bir “Teröristan” kurulmasına asla razı olmayacaktır.

Bölgesel ve küresel çapta yaşanan önemli olayların belirli aşamalarında yaşanan terör olayları, düşük yoğunluklu çatışmalar, füzeli atışmalar… tarihin akışına yön vermek amacıyla yapılan operasyonlar olarak değerlendirilir, nedenleri ve olası sonuçları ayrıntılı olarak irdelenir. Devletlerin ilgili organları açısından bu gibi olaylar, yarınlarda yaşanabilecek gelişmelerin işaret fişekleridir; incelenir, irdelenir ve olası gelişmelere göre önlemler alınır.

Bölgesel ve küresel çapta eylem yapabilen hiçbir terör örgütü, arkasında güçlü bir devlet desteği olmadan hayatta kalamaz. O nedenle, terör olaylarının büyüğü küçüğü olmaz. O terör olayı üzerinden verilmek istenen mesajın doğru okunup değerlendirilmesi gerekir.

Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirilen terör eylemini THKPC üstlendi. Amacı neydi, arka plandaki kuklacı ne yapmak istiyor, nasıl bir mesaj veriyordu.

Geçtiğimiz haftalarda İran ile Pakistan arasında yaşanan füzeli çatışma, küresel çapta bir kaygı yaşanmasına neden olmuştu. Çünkü, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan liderliik mücadelesinde İran-Pakistan çok önemli coğrafyalardı. Çünkü, İran ile Pakistan, ABD ile Çin (ve gizli-açık destekçileri) arasında “Kuşak ve Yol” bağlamında küresel çapta sürmekte olan mücadelenin iki önemli hedef ülkeriydi. İran, Çin’in en önemli enerji tedarikçisi olarak, Pakistan da Çin’i, Avrupa pazarına ulaşabilmek için Malaka Boğazı’nı, Hint Okyanusu’nu dolaşmaktan kurtaran 2700 km’lik Kaşgar-Gvadar koridorunu kontrol altına alma açısından ABD için çok önemli coğrafyalardı..

FOTOĞRAFIN BÜTÜNÜ

Fotoğrafın bütününe bakıldığında, İran destekli Yemenli Husilerin, Basra Körfezi ile Kızıldeniz’in kapısı Babül Mendep arasındaki denizlerde seyreden ticaret ve akaryakıt gemilerine yaptıkları saldırılarla onları Afrika’nın güneyindeki Ümit Burnu’nu dolaşmaya zorlamalarının basit bir korsanlık olayı olmadığı kolayca görülebiliyordu. Küresel çapta her tür emtia fiyatlarının artmasına neden olan olaylar nedeniyle Cibuti’deki üssünü giderek güçlendiren ABD’nin, Yemenli Husileri bombalamasının, Yemen’i kontrol altına almaya çalışmasının nedenlerini “Adu Yemen’dir” başlıklı yazımızda ayrıntılı olarak anlatmıştık. ( 24 Ocak 2024/ https://www.oncevatan.com.tr/adu-yemendir)

ABD, İran destekli Husileri bombalamakla, yalnızca Arabistan Yarımadası’nın güneyindeki deniz trafiğini rahatlamayı........

© Önce Vatan


Get it on Google Play