“BM GÜVENLİK KONSEYİ’Nİ YARDIMA ÇAĞIRIYORUZ”

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu İstanbul'da toplandı. Koalisyon Başkanı Hadi El Bahra, İstanbul'da bulunan merkezlerinde bir basın toplantısı düzenledi. Suriye’deki gelişmeler, bölgede ve dünyada Suriye’ye ilişkin yaşananlar konusunda bilgiler veren Başkan Hadi El Bahra, Suriye’nin geleceği konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı; soruları yanıtladı.

Başkan Hadi El Bahra’nın kendisi, Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu konusunda verdiği bilgileri, sorulara verdiği yanıtları fazla özetlemeden vermeği uygun bulduk. Çünkü, Suriye’ye ilişkin gelişmelerin içnde yaşayan, Suriye’nin geleceğini planlamaya çalışan, savaş nedeniyle ülkesini terketmek zorunda kalan insanları yeniden evlerine döndürme hazırlıkları yapan Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu Başkan Hadi El Bahra, bizlerin merak ettiklerine en doğru yanıtları verebilecek kişiydi.

Savaşta büyük yıkıma uğrayan, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, sağ kalanların ülkelerini terketmek zorunda kaldığı komşumuzun yeniden istikrara kavuşması Türkiye açısından da büyük önem taşıyor. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Hadi El Bahra, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, Suriye’nin bugünü ve yarınları konusundaki hedeflerini anlattı:

“YAŞADIĞIMIZ TRAJEDİ, DÜNYADA HİÇBİR İNSANIN YAŞAMADIĞI TRAJEDİDİR”

“Son dönem Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu başkanıyım. Başkanlık görevinden önce de, 2013 yılından itibaren, ‘Koalisyon’da aktif olarak yer alıyordum. Ardından, ‘Koalisyon’daki siyasi yapının sekreteri oldum. Daha sonra ‘Suriye’deki Cenevre Barış Görüşmeleri’ne baş müzakereci olarak katıldım. Bir dönem ‘Koalisyon’un başkanlığını yaptım ve ardından ‘Siyasi Organ’ üyeliğine, daha sonra da Suriye Müzakere Komisyonu üyeliğine seçildim. Cenevre’deki barış görüşmelerinde, Suriye Anayasa Komitesi'nde de yer almaktaydım. En son olarak, yakın zamanda da ‘Koalisyon Başkanı’ seçildim.

Öncelikle birkaç konuya dikkat çekmek istiyorum. İlk olarak, süregelen Suriye meselesinden başlayacağım. Bildiğiniz gibi, halkımızın yaşadığı trajedi, dünyada hiçbir insanın yaşamadığı bir trajedidir. Yani, yerinden edilmeye ve ilticaya yol açan birkaç trajedi sonucunda, Suriye halkının neredeyse yarısı mülteci ve yerinden edilmiş kimselere dönüşmüştür.

Ne yazık ki, bu durum onların seçimi değildi. Ancak, vahşet ve şiddet sonucu, içinde bulundukları duruma zorunlu kaldılar. Öyle ki, bildiğiniz üzere Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımı ve sayısız tutuklamalar ile kişilerin özgürlüğünden alıkoyması gibi birçok savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar işlemesi bu zorunlu seçimin nedenlerinden bazılarıdır.

O dönemde gözaltına alınanların sayısı 200 bini aşmış ve bunların çoğu işkence altında hayatını kaybetmiştir. Bildiğiniz gibi ‘Sezar Davası’ ve medyada çıkan acı görüntüler, tüm bunlar Suriye halkını yerinden edilmesine neden olmuş ve anavatanlarını bırakarak komşu ülkelere sığınmışlardır. Türkiye ise, uzun bir sınırı paylaştığımız bu komşu ana ülkelerden biridir.Suriyeli mültecilerin çoğunu insani ilkelere uygun olarak kabul etmiş ve kardeşe karşı bir görev olarak onlara hizmet vermiştir. Ama Suriye’de bildiğiniz gibi olaylar gelişti.”

“SURİYE İÇİNDE KOALİSYON VE ONUN HÜKÜMETİ OLUŞTU”

“...Astana Anlaşmaları ile birlikte, yapılan şiddetin dozunda da azalma oldu. Bunun neticesinde ise, Suriye içinde bir ‘Koalisyon’ ve onun ‘Geçici Hükümet’i tarafından yönetilen bir bölge oluşmuştur. Suriye içindeki bölgeyi mümkün olduğu kadar istikrarlı bir bölgeye dönüştürmek ve o bölgedeki yerel ekonomileri iş imkanları yaratacak şekilde canlandırmaya çalışmak, yerinden edilenlerin Suriye içinde kalmasını ve mülteciye dönüşmesinin önlenmesini sağlamak amaçlanmaktadır.

Bunun yanı sıra, ‘Geçici Hükümet’tin ‘Savunma Bakanlığı'na bağlı olarak organize birlikler ve ulusal orduya bağlı askeri gruplar da organize edilmektedir. Fakat, yapılan bu çabalara rağmen, tüm yükümlülükleri yerine getirebilecek kapasite maalesef çok sınırlı. Sözü edilen bölgelerde yerinden edilenlerin geçim kaynağının sağlanmasının asıl sorumlusu Birleşmiş Milletler. Ancak bildiğiniz gibi, insani yardım hacmi ise son yıllarda azalmaktadır ve yakın zamanda, ne yazık ki, Dünya Gıda Örgütü’nün yardımlarını tamamen durdurma kararı aldığını duyduk. Suriye’de birçok insan için gıda yardımı yapılıyor, ama ihtiyaçların hacmi artmaktadır.”

“DÜNYA GIDA ÖRGÜTÜ’NÜN YARDIMLARI DURDURMA KARARININ ÇOK OLUMSUZ SONUÇLARI OLACAKTIR”

“...Dünya Gıda Örgütü’nün yardımları durdurma kararı, Suriye içinde yerinden edilmiş birçok insanın ve dışarıdaki mültecilerin hayatını etkileyecektir. Aynı zamanda, koalisyondaki ‘Geçici Hükümet’in ve ‘Koalisyon’un Suriye’deki ekonomik koşulları canlandırma ve istikrarı sağlama yönündeki çalışmalarını da yavaşlatacaktır. Bu da, Suriye’ye gönüllü ve onurlu bir geri dönüş yapmak isteyen mültecilerin geri dönüşü için cazip bir alan haline getirmeyecektir.

Bu duyumlar gerçekleştiğinde, Suriye’deki insani trajedi ya da insani kriz dedikleri şey, insani bir felakete doğru gidecektir. Çünkü, Suriye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar trajediyi daha da ağırlaştıracaktır. Şuan, Suriye’de halkın %91'i yoksulluk sınırının altında. %44,2'si açlık sınırının altındayani toplam nüfusun %44'ünün yeterli günlük gıdası bulamamaktadır.

Ailelerin gelir ve maaşlarındaki %11 artışa kıyasla %75 fiyat enflasyonu oranı açıklanmıştır. Bölgedeki işsizliğin yaklaşık %88'i iş imkanlarının kaybından kaynaklanmaktadır. Bizler, sizler aracılığıyla Birleşmiş Milletler'e, Suriye dosyasındaki dost ve aktif ülkelere, insani dosyadaki bu duruma çözüm bulma ve insani yardım düzeyini yükseltme çağrısında bulunuyoruz. Kuzey Suriye'de ve Suriye'nin diğer bölgelerinde kıtlığın önlenmesi için insani yardımın azaltılmaması gerekmektedir.”

“BM GÜVENLİK KONSEYİ’Nİ YARDIMA ÇAĞIRIYORUZ “

“Maalesef Esad rejimi ve Rusya, yardımların sınırdan geçmesine ilişkin Birleşmiş Milletler kararının yenilenmesini engelledi ve bu geçiş hareketleri artık Esad rejiminin kontrolündedir. Güvenlik Konseyi'nden sınır ötesi yardım mekanizmasını kurmasını ve bu yardımın tüm bölgelerdeki Suriye halkına ulaşmasını sağlamasını talep ediyoruz. Çünkü insani yardımı siyasallaştıramayız veya Esad rejiminin kontrolü altındaki bölgelerde bu yardımı kontrol eden yolsuzluk sisteminin, bu yardımın ihtiyaç sahibi herkese erişimini engellemesine izin veremeyiz.”

“SURİYE HALKININ ÖZLEMLERİNİ KARŞILAYACAK BİR SİYASİ ÇÖZÜM HEDEFLİYORUZ”

Basin toplantısının ilk bölümünde, bugün Suriye’de yaşanan acıları, olumsuzlukları, yarınları şekillendirme çabaları konusunda bilgiler veren Başkan Hadi El Bahra, Suriye halkının özlemlerini karşılayacak siyasi çözüm konusunda yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları konusunda bilgiler verdi. Yarınlar konusunda umutlu olmak istediklerini söyleyen Başkan Hadi El Bahra konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İkinci bölüm için şu şekilde başlamak istiyorum. Hepiniz biliyorsunuz ki muhalefet 2014'ten bu yana siyasi sürece müdahil oldu. Bu süreçte muhalefet çalışma kağıtları ve planlar sundu ama ne yazık ki 2014'ten bu yana gelinen aşamada, siyasi süreç de rejimin mutlak engeli olan aynı engelle karşı karşıya geliyor. Halen, bu kadar fedakârlıkyapan Suriye halkının özlemlerini karşılayacak siyasi bir çözüme ulaşılamamasıdır.

Çözüm yolları arayışındaki siyasi süreç, 8 oturum düzenleyen Anayasa Komisyonu'nda sona erdi. Komite, anayasa taslağında öneriler ortaya koymak için her türlü çabayı gösterdi ve olumlu davrandı. Ancak Esad rejiminin rolü işi engellemek ve aksatmaktı.”

“GELECEĞİ HAZIRLAMAK SURİYE HALKININ MESELESİDİR. TÜRKİYE’YE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR”

“Esad rejiminin Anayasa Komitesi toplantılarını aksatmak için öne sürdüğü mazeret ise şuydu: Rus devletinin taleplerini karşılamadan katılamayız ve hiçbir devletin buna hakkı olduğunu da görmüyoruz. Suriye devletinin kaderinin belirlenmesinde Esad rejiminin mazeretleri kabul edilemez. Bu Suriye halkının meselesidir. Dolayısıyla siyasi süreçte kapalı bir ufukla, uluslararası toplumun bununla baş edememesiyle karşı karşıyayız ve süreç maalesef şimdilik durmuş vaziyettedir.

Bildiğiniz gibi bu konuda, Türkiye dahil, bazı ülkelere büyük görev düşüyor. Suriye'deki Türk varlığının esas amacı, Türk ulusal güvenliğini korumak, Suriye'yi ve Suriye topraklarının bütünlüğünü tehdit eden projeleri önlemektir. Bu, Esad rejiminin imzaladığı, Türkiye'nin garantör ülkelerden biri olduğu ve kapsamlı bir ateşkes sağlanması ve Suriye bölgelerinde gerilimin azaltılmasını amaçlayan Astana mutabakatlarının yanı sıra imzaladığı Adana Anlaşması çerçevesinde gerçekleşmiştir. Uluslararası toplum, Suriye'de şiddet ve askeri gerilimin azaltılmasının insani ihtiyaçların azalmasına yol açacağına inanıyordu. Fakat gerçekte olan insani ihtiyaçların boyutunda istikrarlı bir artışın olmasıdır.”

“İNSANİ KRİZLERİN SİYASİ NEDENLERİ VE KÖKLERİ VARDIR”

“Kendini defalarca kanıtlayan bir söz: İnsani krizlerin insani çözümü yoktur. İnsani krizlerin çoğunun büyük ölçüde siyasi nedenleri ve kökleri vardır. İnsani krizi çözmenin ve insani bir felaketin oluşmasını önlemenin tek çözümü vardır. O da onu ileriye doğru itmektir.

Güvenlik Konseyi'nin 2254 ve 2118 sayılı kararlarının uygulanmasına ve Suriye topraklarının birleştirilmesini ve gücün Suriye halkına geri verilmesini sağlayacak barışçıl bir çözüme ulaşılması için ciddi bir siyasi süreç gerekiyor. Böylece ekonominin çarkı başarılı bir şekilde dönmeye başlayacaktır. Fakat, mevcut durum, tam bir ülke olarak ekonomiyi olması gerektiği gibi geri dönüştürecek ekonomik kapasiteye sahip değil.

Koalisyon olarak yönümüz belli. İnsani kriz devam ettiği sürece Suriye'nin kuzeyindeki yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ciddi bir şekilde çaba göstereceğiz. Geçici hükümet 4 yıldan fazla bir süre önce başladı ve çalışmalar biriktirdi. Ancak, yetersiz kaynaklar ve zaman zaman askeri operasyonların varlığı, yaşanan bombardımanlar; dünde bunun örneklerinden biri Halep ve İdlib kırsalında gerçekleşti ve birçok şehit verildi. Bu çatışmalarda her seferinde sivillerin hedef alındığından dolayı, gerilimin artırdığını, bu bölgelerde istikrarın engellediğini, geri dönmek isteyenlerin geri dönmesini engellediğini görüyoruz.”

“HERKESİN ATEŞKESE UYMASI GEREKİR”

“Bu durum Astana sürecinde zorluklara yol açıyor ve herkesin daha önce düzenlenen ateşkese uyması gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu konuda Türk hükümetiyle iletişim halindeyiz ve aldığımız bilgiye göre Türk hükümeti, ilgili iki ülkeyle ateşkes sağlanması için çaba gösteriyor. Ancak bölgedeki hareket giderek artıyor ve kötüleşiyor.

Tüm bunlara rağmen, Kuzey Suriye'de ekonomiyi canlandırmak, vatandaşların haklarını güvence altına alan, yasaların uygulanmasını gerektiren bağımsız ve adil bir yargıya ulaşmak için yönetim sistemlerini istikrara kavuşturmak ve güvenliği sağlamaya yönelik bir plan geliştirdik. Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerde güvenlik yapısının bir kısmı da bu bölgelerdeki güvenlik yapısının yeniden yapılandırılmasıdır.

‘Geçici Hükümet’, yasaların uygulanması, İçişleri Bakanlığı'na yargı yetkisi için yetki ve mekanizmalar verilmesi, geçici hükümete bağlı olarak yasaları uygulayacak sivil polis gücünün kurulması için yoğun çaba harcamaktadır.”

“GÜVENLİK VE İSTİKRARI SAĞLANMAYA ÇALIŞIYRUZ. SURİYE’NİN BÖLÜNMESİNİ PEKİŞTİREN HİÇBİR POLİTİKAYI KABUL EDEMEYİZ”

“Diğer proje ise, Savunma Bakanlığı'na bağlı kolordulara bölünmüş milli ordu teşkilatının tamamlanması, bu kuvvetlerin teçhizat ve eğitim kabiliyetlerinin artırılması planının bir parçası olan bu alanların savunulması ve milli ordu projesinin tamamlanmasıdır. Bu projeyi tamamlamak için çalışıyoruz. Tüm bu adımlar, yapılmak istenenler, yatırım çekmeyi teşvik eden güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yöneliktir.

Son turumuzda El Bab, Azaz ve El Rai'deki sanayi bölgelerini gezerek Ticaret Odaları Federasyonu ile görüşerek Suriyeli yatırımcı ve iş adamlarıyla oturup sorunları ve sıkıntıları dinlerken Geçici Hükümet’ de, ticaret ve ekonomi bakanlarımız da yanımızdaydı.

Karadan, havadan, denizden taşıma yoluyla, özellikle Türkiye ile ilişkilere ilişkin konularda öncelikleri belirliyorduk. Geçici Hükümet şu anda Suriye'nin kuzeyinde Arap ve yabancı yatırımcıların da davet edileceği bir yatırım konferansına hazırlanıyor. Karar yeni Suriye anayasası için olmalı. Biz Cenevre'de bir anayasa taslağı hazırlıyoruz, bir halka, Suriye halkının bir kısmına veya Suriye'nin belirli bir bölgesine bir anayasayı dayatmıyoruz. Birliği koruyan her türlü tedbirden yanayız.

Suriye topraklarının birliğini tehdit eden, Suriye'nin bölünmesini pekiştiren, Suriye halkının bölünmesine yol açan hiçbir politikayı kabul edemeyiz.”

“ÜLKELERİN SURİYE HALKINI HESABA KATMALARI GEREKİR”

“...Suriye rejimi yeni değil, eski bir rejim ve bu rejimin krizler üzerinde yaşadığını bize açıkça gösteren bir tarih var. Ne yazık ki iktidar, devam eden krizler olmadan varlığını sürdüremez. Nitekim varlığını meşrulaştıracak bir kriz yaratacaktır.

.(...) Ülkelerin Suriye kriziyle ilgili durumu sanki Suriye halkını görmüyormuş gibi ele alması ve denklemlerinde Suriye halkını hesaba katmaması yanlıştır. Bunun kanıtı Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler ‘den başlayan normalleşme kampanyalarıdır. Arap normalleşme örgütleri, tüm bunlara rağmen

(...) Süveyde'deki halkımız, rejimin devrilmesini ve 2254 sayılı kararın uygulanmasını talep eden pankartlar taşıyor. Suriye Konseyi'nin talepleri krizi çözebileceğine inanılan anlaşmaların dayatılması mümkün olmadığından, Suriye halkının taleplerini ve fedakarlıklarını göz ardı ediyorlar. Ülkelerin fark etmediği diğer unsur ise, ekonomik çöküşün boyutu. Tüm veriler gösteriyor ki, rejim, siyasi çözüm olmadan asla istikrara ulaşamayacaktır.

İnsani yardımların azaltılması ve siyasi çözümün bulunmaması krizi gerçek bir felakete dönüştürecektir. Suriye rejimi, siyasi çözüm aramayan, umutsuz bir rejimdir ve siyasi süreçler ile çözüme ulaşmak yerine onları engellemek için çalışmaktadır.

Türkiye, komşu ülkeler ve diğer ülkeler bilmelidir ki, bu durum göz ardı edilirse, beklenen bir insani felaketle, kalan kurumların çöküşüyle, rejimin zorba olarak kalmasıyla karşı karşıyayız. Rejim, dediğim gibi, çökmüş ve egemenliği kalmamış.”

KOMŞUMUZ SURİYE’NİN HUZUR VE REFAHA KAVUŞMASINI DİLİYORUZ

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Hadi El Bahara’nın Suriye’nin bugünü ve yarınları konusundaki görüş ve düşüncelerini aktardık. Suriye, küresel aktörlerin kend çıkarları doğrultusunda müdahil olmak istedikleri yeni bir yapılanma sürecinde. Önce VATAN olarak komşumuz Suriye’nin mümkün olan en kısa sürede huzur ve refaha kavuşmasını diliyoruz.

QOSHE - SURİYE MUHALİF ve DEVRİMCİ GÜÇLER KOALİSYONU İSTANBUL'DA TOPLANDI - M. Kemal Sallı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

SURİYE MUHALİF ve DEVRİMCİ GÜÇLER KOALİSYONU İSTANBUL'DA TOPLANDI

6 0
20.12.2023

“BM GÜVENLİK KONSEYİ’Nİ YARDIMA ÇAĞIRIYORUZ”

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu İstanbul'da toplandı. Koalisyon Başkanı Hadi El Bahra, İstanbul'da bulunan merkezlerinde bir basın toplantısı düzenledi. Suriye’deki gelişmeler, bölgede ve dünyada Suriye’ye ilişkin yaşananlar konusunda bilgiler veren Başkan Hadi El Bahra, Suriye’nin geleceği konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı; soruları yanıtladı.

Başkan Hadi El Bahra’nın kendisi, Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu konusunda verdiği bilgileri, sorulara verdiği yanıtları fazla özetlemeden vermeği uygun bulduk. Çünkü, Suriye’ye ilişkin gelişmelerin içnde yaşayan, Suriye’nin geleceğini planlamaya çalışan, savaş nedeniyle ülkesini terketmek zorunda kalan insanları yeniden evlerine döndürme hazırlıkları yapan Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu Başkan Hadi El Bahra, bizlerin merak ettiklerine en doğru yanıtları verebilecek kişiydi.

Savaşta büyük yıkıma uğrayan, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, sağ kalanların ülkelerini terketmek zorunda kaldığı komşumuzun yeniden istikrara kavuşması Türkiye açısından da büyük önem taşıyor. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Hadi El Bahra, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, Suriye’nin bugünü ve yarınları konusundaki hedeflerini anlattı:

“YAŞADIĞIMIZ TRAJEDİ, DÜNYADA HİÇBİR İNSANIN YAŞAMADIĞI TRAJEDİDİR”

“Son dönem Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu başkanıyım. Başkanlık görevinden önce de, 2013 yılından itibaren, ‘Koalisyon’da aktif olarak yer alıyordum. Ardından, ‘Koalisyon’daki siyasi yapının sekreteri oldum. Daha sonra ‘Suriye’deki Cenevre Barış Görüşmeleri’ne baş müzakereci olarak katıldım. Bir dönem ‘Koalisyon’un başkanlığını yaptım ve ardından ‘Siyasi Organ’ üyeliğine, daha sonra da Suriye Müzakere Komisyonu üyeliğine seçildim. Cenevre’deki barış görüşmelerinde, Suriye Anayasa Komitesi'nde de yer almaktaydım. En son olarak, yakın zamanda da ‘Koalisyon Başkanı’ seçildim.

Öncelikle birkaç konuya dikkat çekmek istiyorum. İlk olarak, süregelen Suriye meselesinden başlayacağım. Bildiğiniz gibi, halkımızın yaşadığı trajedi, dünyada hiçbir insanın yaşamadığı bir trajedidir. Yani, yerinden edilmeye ve ilticaya yol açan birkaç trajedi sonucunda, Suriye halkının neredeyse yarısı mülteci ve yerinden edilmiş kimselere dönüşmüştür.

Ne yazık ki, bu durum onların seçimi değildi. Ancak, vahşet ve şiddet sonucu, içinde bulundukları duruma zorunlu kaldılar. Öyle ki, bildiğiniz üzere Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımı ve sayısız tutuklamalar ile kişilerin özgürlüğünden alıkoyması gibi birçok savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar işlemesi bu zorunlu seçimin nedenlerinden bazılarıdır.

O dönemde gözaltına alınanların sayısı 200 bini aşmış ve bunların çoğu işkence altında hayatını kaybetmiştir. Bildiğiniz gibi ‘Sezar Davası’ ve medyada çıkan acı görüntüler, tüm bunlar Suriye halkını yerinden edilmesine neden olmuş ve anavatanlarını bırakarak komşu ülkelere sığınmışlardır. Türkiye ise, uzun bir sınırı paylaştığımız bu komşu ana ülkelerden biridir.Suriyeli mültecilerin çoğunu insani ilkelere uygun olarak kabul etmiş ve kardeşe karşı bir görev olarak onlara hizmet vermiştir. Ama Suriye’de bildiğiniz gibi olaylar gelişti.”

“SURİYE İÇİNDE KOALİSYON VE ONUN HÜKÜMETİ OLUŞTU”

“...Astana Anlaşmaları ile birlikte, yapılan şiddetin dozunda da azalma oldu. Bunun neticesinde ise, Suriye içinde bir ‘Koalisyon’ ve onun ‘Geçici Hükümet’i tarafından yönetilen bir bölge oluşmuştur. Suriye içindeki bölgeyi mümkün olduğu kadar istikrarlı bir bölgeye dönüştürmek ve o bölgedeki yerel ekonomileri iş imkanları yaratacak şekilde canlandırmaya çalışmak, yerinden edilenlerin Suriye içinde kalmasını ve mülteciye dönüşmesinin önlenmesini sağlamak amaçlanmaktadır.

Bunun yanı sıra, ‘Geçici Hükümet’tin ‘Savunma Bakanlığı'na bağlı olarak organize birlikler ve ulusal orduya bağlı askeri gruplar da organize edilmektedir. Fakat, yapılan bu çabalara rağmen, tüm yükümlülükleri yerine getirebilecek kapasite maalesef çok sınırlı. Sözü edilen bölgelerde yerinden edilenlerin geçim kaynağının sağlanmasının asıl sorumlusu Birleşmiş Milletler. Ancak bildiğiniz gibi, insani yardım hacmi ise son yıllarda azalmaktadır ve yakın zamanda, ne yazık ki, Dünya Gıda Örgütü’nün yardımlarını tamamen durdurma kararı aldığını duyduk. Suriye’de birçok insan için gıda yardımı yapılıyor, ama ihtiyaçların hacmi artmaktadır.”

“DÜNYA GIDA ÖRGÜTÜ’NÜN YARDIMLARI DURDURMA KARARININ ÇOK OLUMSUZ SONUÇLARI OLACAKTIR”

“...Dünya Gıda Örgütü’nün yardımları durdurma kararı, Suriye içinde yerinden edilmiş birçok insanın ve dışarıdaki mültecilerin hayatını etkileyecektir. Aynı zamanda, koalisyondaki ‘Geçici Hükümet’in ve ‘Koalisyon’un Suriye’deki ekonomik koşulları canlandırma ve istikrarı sağlama yönündeki çalışmalarını da yavaşlatacaktır. Bu da, Suriye’ye gönüllü ve onurlu bir........

© Önce Vatan


Get it on Google Play