“ Ey İman edenler! Allah’tan korkun( takvâ sahibi olun) ve sadıklarla( doğrularla) beraber olun.” (Tevbe / 99 /119)

“ Eğer siz ona( Resûlu’llâh’a) yardım etmezseniz( bu önemli değil), ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak ( Ebû Bekir ile birlikte Mekke’den) hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına, üzülme, çünkü Allah bizimlye beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona( sükûnet sağlayan) emniyyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ili destekledi ve kâfir olanların sözünü alçattı. Allah’ın Kelimesi( sözü) ise, zâten yüce’dir. Çünkü Allah Azîz(Üstündür), hikmet sahibidir.” ( Tevbe/ 9 /40)

( Hicret esnasında müşrikler tarafından ısrarla ta’kip edilen Hazreti Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem ve Hazretie Ebû Bekir radiya’llâhu anh, bir ara Sevr mağarasına sığınmışlardı. Müşrik’lerin ayak seslerini duyoyordular. Hazreti Ebû Bekir radiya’llâhu anh, korkmuştu. Rivayete göre, müşrikler mağaranın girişindeki örümcek ağı ve Güvercin yuvasını görünce içerde kimse yoktur, diye, bırakıp gittiler.)

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliye’nin temeli, Hicret-i Nebî esnasında, Sevr Mağarasında atılmıştır. Peygamber’imizi ve arkadaşını,(ikili’den ikincisini) amansız bir ta’kip ile ta’kip eden müşrikler, Mağara’nın kapısına dayandıklarında, kendisi için değil, ama Resûlu’llâh Efendimiz için sodn derece endişelenen, arkadaşı Ebû Bekir’e, radiya’llâhu anh’e, “ Endişe etme, Muhakkak Allah bizimledier,” buyurarak, endişesini giderdi ve Zikr-i Hafî,’nin ilk esasını ona ta’lim etti.” Dilini üst damağına yapıştır, dilinle değil, kalbinle, “ Allah, Allah, Allah,” diyerek,Lafza-i Celâli çok çook tekrarla,” buyurdu.

Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin Cibrîl-ü Emîn’in, “ İhsan nedir? Ey Allah’ın Resûlü ! sualine verdiği, “ İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir, her ne kadar sen Allah’ı görmüyorsan da Allah seni herdaim görmektedir,” cevabı, hüve,hüve,Dinimizin, iman ve İslâm’dan sonraki üçüncü rüknü-esâsı, Turuk-u Âliye ve tasavvuftur.

Turuk-u Âliye ve tasavvuf, yeryüzünde Nur’un menbe’gı, ( kaynağı) Resûlüzîşan Efendimizden, i’tibaren, iki ana yoldan ümmete vasıl olmuştur.

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Âliyesi, bi’lahere. Silsile-i Zeheb- Silsile-i Saâdât’ın, Sıddık-ı Ekber an Zâtihi’l- Ethar’dan i’tibaren, 15. Halkası, Muhammed Bahâuddîn Nakşibend ( k. S.) Efendi Hazret’lerine izafeten, “ Nakşibendiyye,” ismini almıştır.

Zikr-i Celî, Tarikat-i Âliye’si, bi’lahere, Seyyid , Abdülkadir-i Geylânî Hazret’lerinin ismine izafeten, “kâdiriyye,” ismini almıştır.

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliye, Peygamber’imizden i’tibaren, Hazreti Ebû Bekir, Sıddık-ı Ekber ile teselsül etmiştir. Tarîkat-i Nakşibendiyye’nin ilk Halkası, Peygamber’lerden sonra, kâinat’ın en faziletlisi, en ekremi olan, Hazreti Ebû Bekir es-Sıddîk radiya’llâhu anh. Efendimizdir.İkinci Halkası, Ashab-ı Kirâm’ın büyüklerinden, Peygamber’imizin, hakkında, “ Selman, bizdendir, benim ehl-i Beyt’imdendir,” buyurduğu Zâttır.Üçüncüsü, Hazreti Ebû Bekr’in torunu, Tâbi’în’den, Kasım bin Muhammed, dördüncüsü, İmam-ı Muhammed Ca’fer-i Sadık, (k.s.) Babası tarafından, Hazreti Ali Kerreme’llâhu Vechehû, Hazret’lerinin dördüncü kuşak torunudur.Şöyleki, babası Muhammed Bâkır, onun babası, Ali Zeynelabidin, onun babası, Hazreti Hüseyin, radiya’llâhu anh, onun babası da, Hazreti Ali Kerreme’llâhu Vechehû Hazret’leridir.Validesi, Ümmü Ferve vasıtasıyla, nesebi, Hazreti Ebû Bkir radiya’llâhu anh’e dayanır. Şöyleki, annesinin babası, ve Silsile-i Saâdât’ın üçüncü halkası, Kasım bin Muhammed, radiya’llâhu anh, Hazreti Ebû Bekr’in torunudur. Kendisi, Tâbi’î’n’den olup, Sahabe’den, Enes bin Mâlik ve Sehl bin Sa’d, radiya’llâhu anhüma ile müşerref olmuştu. Muhammed Cafer-i Sadık (k.s.) İmam-ı A’zam, Ebû Hnîfe, Nu’man bin Sabit, rahimehu’llah ile muasırdır, ve kendisine intisab etmiştir.Zâhirî ilim’lerin, bi’lhassa, Hadis ve Fıkıh ilimlerinin zirvesi olan İmam-ı A’zam, âhir-i Ömründe, Nasib-i Ezelî’siyle, Zikr-i Hafî Yolunu bulmuş, Muhammed Ca’fer-i Sadık Hazret’lerine kapılanmış, onun için de o çok meşhûr kelâmı ifade buyurmuştur. “ Levlâ es-Senât, Le’ Heleke’n- Nu’man,” (Eğer şu son iki sene olmasaydı, Nu’man helâk olmuştu.) Bu Silsile’nin bütün halkaları, 33. Ve son Halkası, Müceddidiyye Kolunun, son Şeyh’i, Eş- Şeyh, Ebû el- Faruk, Süleyman Hilmi Silistrevî (K.S.) Efendi Hzret’lerine kadar, Kibar-ı Evliya ve Pîran’ın ve Ricâl-i Ma’neviyye’nin ileri gelenlerindendir.

Zikr-i Celî, Tarîkat-i Kâdiriyye-i Âliye, en Meşhûr şeyh’i Şeyh, Seyyiud, Abdülkâdir-i Geylânî ( K.S.) Hazret’leri, Irak’lı( Bağdatlı), olması hasebiuyle buralarda,Kuzey Irak’da, ba’zı illeri halen bizim Coğrafya’mızda bulunan illerde Neşv-ü nüma, bulmuştu.

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliye, Hicaz’da, Irak- Kûfe, İran’da- müslüman hanedân’ların İran’da hüküm sürdüğü asırlarda, Buhara, Semerkand gibi, Türkistan İllerinde , Mâverâü’n- Nehir’de ve Alt Kıt’a Hindistan’da yaygındı.

Silsile-i Zeheb- Silsile-i Saâdât’ın, Sıddık-ı Ekber’den, Muhammed Ca’fer-i Sadık’a kadar, ilk dört Halkası, Hicaz, Irak- Kûfe’den, Bâyezid-i Bistâmî’den, Yusuf Hemedânî(K.S.) Efendi Hazretlerine kadar, ikinci dört halkası, İran şehirlerinde. 9. Halkası, Abdülhalık Gucdüvânî( K.S.) Efendi Hazret’lerinden, 21. Halkası, Muhammed Hâceğî, Emkengî,13 Halkası,Buhara, Semerkand,Harzem, Gazne, Taşkent gibi, Türkistan illerinde,22. Halkası Muhammed Bâkî bi’llah, Afganistan- Kâbil’de, 23. Halkası, İmam-ı Rabbânî, Ahmed-ü Fârûkî es- Sirhindî, (K.S.) Efendi Hazret’lerinden,Muhammed Mazhar îşân Cân-ı Cânân (k.s.) Efendi Hazretlerine kadar, 9 Halka, Hindistan, Pençap ve Sirhind’de,32. Halkası,SalâhuddîN İbn-i Mevlânâ Sirâcüddîn ( k.s.) Egfendi Hazret’leri, kırgızistan Oş’da, 33. Halkası, eş- Şeyh, Ebû’l – Fâruk, Süleyman Hilmi Silistrevî, ( K.S.) Efendi Hazret’leri, ihda, irşad, tedris ve tecdid vazifesini Türkiye(de- İstanbul’da ifa etkiş olup, İstanbul’da, Üsküdar- Karacaahmed Sultan Kabristanlığında bulmunan, Mütevâzî’ Türbe’sinde medfundur.Rabbim, Cümlemizi şefâatlerini nail buyursun...

QOSHE - CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 28 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 28 )

18 0
08.12.2023

“ Ey İman edenler! Allah’tan korkun( takvâ sahibi olun) ve sadıklarla( doğrularla) beraber olun.” (Tevbe / 99 /119)

“ Eğer siz ona( Resûlu’llâh’a) yardım etmezseniz( bu önemli değil), ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak ( Ebû Bekir ile birlikte Mekke’den) hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına, üzülme, çünkü Allah bizimlye beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona( sükûnet sağlayan) emniyyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ili destekledi ve kâfir olanların sözünü alçattı. Allah’ın Kelimesi( sözü) ise, zâten yüce’dir. Çünkü Allah Azîz(Üstündür), hikmet sahibidir.” ( Tevbe/ 9 /40)

( Hicret esnasında müşrikler tarafından ısrarla ta’kip edilen Hazreti Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem ve Hazretie Ebû Bekir radiya’llâhu anh, bir ara Sevr mağarasına sığınmışlardı. Müşrik’lerin ayak seslerini duyoyordular. Hazreti Ebû Bekir radiya’llâhu anh, korkmuştu. Rivayete göre, müşrikler mağaranın girişindeki örümcek ağı ve Güvercin yuvasını görünce içerde kimse yoktur, diye, bırakıp gittiler.)

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliye’nin temeli, Hicret-i Nebî esnasında, Sevr Mağarasında atılmıştır. Peygamber’imizi ve arkadaşını,(ikili’den ikincisini) amansız bir ta’kip ile ta’kip eden müşrikler, Mağara’nın kapısına dayandıklarında, kendisi için değil, ama Resûlu’llâh Efendimiz için sodn derece endişelenen, arkadaşı Ebû Bekir’e, radiya’llâhu anh’e, “ Endişe etme, Muhakkak Allah bizimledier,” buyurarak, endişesini giderdi ve Zikr-i Hafî,’nin ilk esasını ona ta’lim etti.” Dilini üst damağına yapıştır, dilinle değil, kalbinle, “ Allah, Allah, Allah,” diyerek,Lafza-i Celâli çok çook tekrarla,” buyurdu.

Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin Cibrîl-ü Emîn’in, “ İhsan nedir? Ey Allah’ın Resûlü ! sualine verdiği, “ İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir, her ne kadar sen Allah’ı görmüyorsan da Allah seni herdaim görmektedir,” cevabı, hüve,hüve,Dinimizin, iman ve İslâm’dan sonraki üçüncü rüknü-esâsı, Turuk-u Âliye ve........

© Önce Vatan


Get it on Google Play