“Hani havârî’lere, “ Bana ve Peygamber’ime iman edin” diye ilham etmiştim. Onlar (da),” iman ettik,bizim Allah’a teslim olmuş kimseler( müslümanlar) olduğumuza sen de şahid ol demişlerdi.”( Mâide/ 5/111)
( Havârî’ler, Peygamber’imizin ashâbı gibi Hazreti İsa’ya o hayatta ikn iman eden ve O’na sadâkat gösteren mü’minlerdir.)
“ Hani havârî’ler, “ Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten donatılmış bir sbofra indirebilir mi?” demişlerdi. O,” iman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” cevabını vermişti. “ “ Onlar” Ondan yiyelim, kalplerimiz mumain olsun, bize doğru söylediğini( kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahidler olalım, istiyoruz” demişlerdie.” “ Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indirki, bizim için, geçmiş ve geleceğimiz için bayram ve senden bir âyet( mu’cize) olsun. Bizi rızıklandır, zâten sen, rızık verenlerin en hayırlılısın.” (Mâide/5/112,113,114)
“ Allah da şöyle buyurdu: Ben onu size şüphesiz inndireceğim, ama bundan sonra içinizden kim inkar ederse, kâinata hiç bir kemseye etmediğim azabı ona edeceğim! “ ( Mâide/5/ 115)
Havârî’lerin talebi üzerine, Hazretiu İsa aleyhisselâm’ın du’ası üzerine mu’cize olarak Cenab-ı Hak, sema’dan, mükellef bir sofra indirdi. Havârî’ler ve Hazreti İsa’nın kavminden olan ba’zıları gün aşı kırk gün bu sofradan yediler, içtiler. Kavminden ba’zıları, Sofranın Allah tarafından indirilmediğini, bir sihir olduğunu iddia etmeleri üzerine bunlar, önce domuz suretine döndürüldü ve üç gün sonra da helâk olup gittiler..
Pîran ve Rical-i Ma’neviyye, ma’nevî bir rahmet, mağfiret, nur ve bereket, ziyafet sofrası olan, Hatm-i Hacegân’ı İsa aleyhisselâm’ın Rabbin’den talep ettiği ve Allâhu Teâlâ’nın da ihsan buyurduğu “mâide’ye= Sofra’ya,” benzetmişlerdir.
Hatm-i Hacegân, ortasında 1000 İhlas-ı Şerif, kenarlarında yedişer Fatiha-i Şerif’e, 200 Salavât-ı Şerif’e ile donatılmış çok büyük ma’nevî bir sofradır. Bu sofradan, sofraya oturanlar, sofranın kurulduğu beldelerdeki bütün müslümanlar, hayatta olanlar, geçmişlerimizin ruhları da, bu ma’nevî sofradan haberdar ve müstefid olurlar. Ni’met, fazilet, nur ve bereket ne kadar büyük ise, terki halinde hesabı da çetin ve ağır olacaktır.” O gün, ni’metlerden elbette ve elbette sual olunacaksınıoz.” Tekâsür/102/8)
Mâide= Sofra ile alakalı, Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk, İstenilen sofrayı mu’cize olarak indireceğini, ancak, bundan sonra kim inkar eder, küfre dalarsa, kâinatta hiç kimseye etmediği azabı ona edeceğini beyan buyurmuştur,ki bu İlâhî tehdit karşısında dehşete düşmemek mümkün değildir.
Şeyh Sadi Şirâzî Hazretleri şöyle anylatır: Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem’i rü’yam’da gördüm; Şöyle buyurdular: Kim kendini Allah’a götürecek bir yol bulur, o yolda yürür, daha sonra o yoldan dönerse, Allâhu Teâlâ ona alemlerden hiç bir kimseye etmediği azab ile azab eder. Görülüyorki, Hatm-i Hacegân çok kıymetli bir zikirdir, ihmal veya bu yoldan btünüyle uzaklaşılacak olunursa, Allah Muhafaza buyursun, tehdid-i İlâhî de açık ve nettir...
Hazreti Üstaz’ımız, Süleyman Hilmi Silistrevî(K.S.) Efendi Hazret’lerinin ilk müntesip’lerinden, Ktühyalı, Merhum, Ali AKıllıbaş Amca, çok bağlı, sadık, vazifelerini hkkıyla yapan birisiydi. Hazreti Üstaz’ımız, damadı, Cennetmekân, Merhum, Kemal Bey Ağabeyimiz, devrin Kütahya- Altıntaş Müftüsü, Merhum, Demirci Hoca, Mustafa Özdemir( Gazioğlu) ve Kütahya Eşrafından, Merhum, Hacı Nuri Temizerler, 1957 Yılının yaz aylarında, Temmuz- Ağustos 59 gün mevkûfen kaldılar. Merhum, Ali AKıllıbaş Amca, Hapishane’nin suyu Şehir Şebeke suyu olması sebebiyle içilibilir su değildi.Efendi Hazret’leri ve beraberindekiler için, her gün Meşhûr, Menba’ Suyu Dellâl Çeşmesinden su taşımıştı. Kütahya’da, Yolumuz, hizmetlerimiz için pekçok hizmeti vardı.
Merhum, Beyağabey, Kacar, Kütahya Milletvekili olduğu için sık sık, Kütahya’yı ziyaret eder, hemen hemen, her ziyaretinde diğer ihvan ile birlikte, Ali Akıllıbaş Amca ile de görüşürdü.Kütahya ziyaretlerinden birisinde,” Yıllardır, kendisini tanırım, sadıktır, samîmî’dir, sağlamdır, Hazretimize bağlıdır, Hizmetlerimize karşı en küçük zikzak çizmedi. Ama, nedenhse, bir türlü istenilen şekilde, ma’nen terakkî edememişti. Fakat, bu sefer, öyle inkişaf etmiş öyle bir hale gelmişki,onda tecelli eden surete ve sirete bakmaya kıyamadım, gözlerimden kıskandım, Allah, nazarlardan muhafaza etsin acaba ne amel etti de bu inkişaf zuhur etti?!.. Ali Akıllıbaş Amca, artık, yaşlanmış, gözleri de iyi görmüyor, Hatm-i Hacegân Hatimlerine katılamıyor. Vazifeli hocaefendilerden birisi, “ Ali Amca, Siz Efendi Hazret’lerinin ilk müntesiplerinden, kndisiyle müşeref olmuş, du’a ve himmetine mazhar olmuş bir hayli de hatıranız vardır. Hatmimizi şereflendirip, Hatim Halkasına iştirak eden Kardeşlerimize, sohbet eder, hususiyle bu hatıratı anlatırsınız. Her Çarşamba sizi araba ile aldırır, tekra evinize bırakırız,” dediklerinde: Ali Amca,” Hoca Efendi! Benim gözlerim artık iyi görmüyor, başka rahatsızlıklarım da var.Şu sıralar hatimlere pek katılamıyorum, ayrıca bu hususta kimseye de yük olmak istemem. Hatim’lere gelemediğim gecelerde, Hace Teyzenle beraber, nasıl olsa bin İhlas, okuyuveriyoruz.” Demişti.
Hoca Efendi ve diğer ihvan Ali Amca’daki bu büyük inkişafın sebebinin eşiyle beraber, kendi evinde okuduğu hatim olduğunu düşündüler.

QOSHE - CUM’A SOHBETİ ( 5/ 35 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUM’A SOHBETİ ( 5/ 35 )

27 0
26.01.2024

“Hani havârî’lere, “ Bana ve Peygamber’ime iman edin” diye ilham etmiştim. Onlar (da),” iman ettik,bizim Allah’a teslim olmuş kimseler( müslümanlar) olduğumuza sen de şahid ol demişlerdi.”( Mâide/ 5/111)
( Havârî’ler, Peygamber’imizin ashâbı gibi Hazreti İsa’ya o hayatta ikn iman eden ve O’na sadâkat gösteren mü’minlerdir.)
“ Hani havârî’ler, “ Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten donatılmış bir sbofra indirebilir mi?” demişlerdi. O,” iman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” cevabını vermişti. “ “ Onlar” Ondan yiyelim, kalplerimiz mumain olsun, bize doğru söylediğini( kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahidler olalım, istiyoruz” demişlerdie.” “ Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indirki, bizim için, geçmiş ve geleceğimiz için bayram ve senden bir âyet( mu’cize) olsun. Bizi rızıklandır, zâten sen, rızık verenlerin en hayırlılısın.” (Mâide/5/112,113,114)
“ Allah da şöyle buyurdu: Ben onu size şüphesiz inndireceğim, ama bundan sonra içinizden kim inkar ederse, kâinata hiç bir kemseye etmediğim azabı ona edeceğim! “ ( Mâide/5/ 115)
Havârî’lerin talebi üzerine, Hazretiu İsa aleyhisselâm’ın du’ası üzerine mu’cize olarak Cenab-ı Hak, sema’dan, mükellef bir sofra indirdi. Havârî’ler ve Hazreti İsa’nın kavminden olan ba’zıları gün aşı kırk gün bu sofradan yediler, içtiler. Kavminden ba’zıları, Sofranın Allah tarafından indirilmediğini, bir sihir olduğunu iddia etmeleri üzerine bunlar, önce domuz suretine döndürüldü ve üç gün sonra da helâk olup gittiler..
Pîran ve Rical-i Ma’neviyye, ma’nevî bir rahmet, mağfiret, nur ve bereket, ziyafet sofrası olan, Hatm-i Hacegân’ı İsa aleyhisselâm’ın Rabbin’den talep ettiği ve Allâhu Teâlâ’nın da ihsan buyurduğu “mâide’ye=........

© Önce Vatan


Get it on Google Play