Hatm-i Hacegân-i Nakşibendiyye, zarûret’ler halinde tek başına yapılabildiği gibi, esas i’tibariyle topluca, halkalar oluşturularak yapılır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünya’da ve tabi’î olarak Memleketimizde, zuhur eden, Sârî, hastalık, “Gorona,” sebebiyle ilân edilen Pandemi dolaysiyle, Hatm-i Hacegân hususunda yeni bid’atler irtikâp olunmaya başlanmıştır. Şöyleki,Birisi, herhangi bir belde’de Telefonu eline alıyor, uzak beldelerdeki, hatta, başka ülkelerdeki, katılımcılarla, Radyolink, Dijital mecra’larla irtibat kuruyor, okunacak, istiğfar, salavât-ı Şerife, Fatiha ve İhlas-ı Şerif’leri taksim ederek, sayılar veriyor ve herkes kendi bulunduğu, şehirde ve ülke’de tek başına oturuyor, kendisine verilen sayılarda okuyor.Böylece hatim yapmış oluyorlar. Pandemi şartları ortadan kalkdığı halde, hâlâ, aynı minval üzere, hatim tertip edenleri biliyoruz.Ba’zı zarûuretler sebebiyle bir araya gelinemiyor, bir halka oluşturulamıyorsa, tek başına, evinde veya müsaid, temiz ve tenha bir yerde, oturur, 1000 İhlas’tan önce, 100 istiğfar, 100 Salavât-ı Şşerif’e, yedi Fatiha-i Şerif’e, 1000 İhlas okuduktan sonra, yedi Fatiiha ve 100 Salavât-ı Şerif’e okur, du’a eder. Ama, tek başına hatim okuma, biraz zahmetli, meşakkatlidir, bilinmelidirki, Resûl-i Ekrem Efendimiz, “ Amellerin en hayırlısı, zahmetli olanlardır,” buyurmuştur. Yine bilinmelidirki, Dijital Mecra’lar, Telefon, Bilgisaray, Televizyon, ancak ta’lim, te’allüm ( öğrenmek ve öğretmek için) kullanılabilinir, yoksa, asla, ibadet ve ubûdiyyet için kullanılamaz. Araplar, Telefon için “ Hatif’den gelen ses,” (Gaib’den gelen ses) gaib’den gelen sesin tevcihiyle, ne ibadet, ne ubûdiyyet, ne zikir ve ne de hatim yapılabilinir. Bırakınız, uzak beldelerde, halka başka ülkelerde, ayrı ayrı oturmayı, aynı mekân’da halka oluşturanların, saflarını çok sıkı tutmaları aralarında, hiçbir mesafe bırakmamaları, bu hatim’in olmazsa olmaz şartıdır.

1940’lı yılların sonlarına doğru, Rusya, ( Sovyetler Birliği) ba’zı, Doğu Avrupa Ülkelerini iişgal etmişti. Gözünü Türkiye üzerine çevirmiş, ba’zı Doğu İllerimizi işgal ile tehdit ediyordu. Bunun üzerine, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Mücedid, Süleyman Hilmi Silistrevî (K.S.) Efendi Hazret’leri, ilk Müntesiplerinden, Kütahya, Emet’li, Emet’de, genişçe bir halka oluşturabilecek kadar ihvanı, kardeş, Hazreti Üstazımıza müntesip yapan, Hacı Süleyman Ekmekçi Amcamıza, “ Hatim halka’larını çok sıkı yapın; öyleki, aranızdan rüzgar bile, geçemesin! Ayrıca, Halka’nın ortasındaki boşluğu, Türkiye Haritası olarak tasavvur ediniz. Böylece, bu hatimerdeki zuhurat bütün Türkiye’nin etrafını ihata etmiş( kuşatmış ) olur. Hatimler bir müddet, sıklaştırılmış saflar ve bu tasavvurla icra edilmiştir. Rusya, gözünü Türkiye’ye dikmiş, Doğudan, Batıdan, Kuzeyden ve güneyden işgal plânları yaparken, Hatimler, du’a’larla, Pîrân, ricâl-i ma’neviyye, Türkiye’nin bütün hududlarını ma’nevî bir perde ile kapattı ve işgale muvaffak olamadılar. Artık , bundan sonra, yine, safları çok sıkı tutun ve fakat, artık, Türkiye Haritası tasavvuruna ihtiyaç kalmadı,” diye haber ve ta’limat göndermişti.

EVRÂD-I BAHÂİYE : Silsile-i Saâdât- Silsile-i Zeheb’in 15. Halkası ve üçüncü merkez, Kutbu’l-Aktâbı, Muhammed Bahâüddîn Nakşibend( k.s.) Efendi Hazret’leri tarafından, me’sûr, du’a’lardan, Kur’ân-ı Azîm, âyât-i Kerimelerinden, Esmâ-i Husnâ-i İlâhiye’den ve hadis-i Şerif’lerden ,tertip ve tanzim edilmiş olan, “ Evrâd-ı Bahâiye”, Muhammed Bahâüddîn Nakşibend Hazret’lerinin devrinden beridir, ondan sonra gelen bütün Silsile-i Saâdât- Silsile-i Zeheb Hazarât-ı tarafından da, benimsenmiş, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i aliyye’nin, rükn-ü rekîn’i ve esâsât’ın kabul edilmiştir.ç Evveliyyetle tebârüz ettirmek isterimki, “Evrâr-ı BahÂiye,” izinle okunur. Hr isteyen, eline “Evrâd-ı Bahâiuye,” cüz’ünü alıp okuyamaz. İzin ise, Seyr-i Sülûk’in’de beli bir mesafe kaydetmiş, Kalp, Ruh, Sır ve hafî çalışmış, kalbini, ruhunu, sır ve hafisini, dünya’dan ve mâsivâ’dan tasfiye etmiş, nefsini tezkiye ederek, Emmâre, Levvâme’den arındırmış, en azından, Nefs-i Mülheme, noktasına getirmiş olanlara izin verilir. Kendisine izin verilmeyenlerin, kendi s kendilerine “ Evrâd-ı Bahâiye’,” yi okumaları bela ve musîbete sebep olur, üstelik bid’attiur.Hele, hele, bu Evrâd’ın Yüksek sesle ve makam ile, hâşâ! Mezâmir okur gibi okunması bid’attir. Zirâ, Bizim Yolu’muz, Zikr-i Hafî Yolu olup, Hicret-i Nebeviyye sırasında, Sevr Mağarasında, bizzat, Resûl-i Ekrem, sala’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz tarafından, Bu Yolu’n Silsilesinin, Silsile-i Saâdât- Silsile-i Zeheb’in ilk halkası, Sıddık-ı Ekber, an Zâtihi’l- Ethar, radiya’llâhu anh Efendimize ta’lim ve ta’rif buyurmuşlardır. Dolaysıyla bu Yolda, zikir de du’a’ da yüksek sesle değil, hafî, (gizli) yapılır. Du’a ve zikir Allah’a yapıldığına göre, hâşâ! Cenab-ı Hakk, sağır mıdır,ki bağıra çağıra, du’a edelim, zikredelim.

“ Rabbi’nize tazarru’ (mütevâzî’ bir şekilde) yalvara yakara ve gizlice du’a edin. Bilesiniz ki,O, haddi aşanları ( yüksek sesle, bağıra çagğıra, hâşâ! Allah’a hesap sorar gibi) du’a edenleri) sevmez,” ( A’raf/ 7/55 )

“ Islah edilmesinden sonra yeryüzünde fesad çıkarmayın( bozgurculuk yapmayın) Allah’a korkarak ve ( rahmetini) umarak du’a edin. Muhakkak ki, iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” ( A’raf/ 7 / 56)

( Havf( korku): ibâdet ve amellerde kusur etme korkusu, bir de âkibetinin nasıl olacağı korkusu. “O geldiği gün Allah’ın izni olmadan kimse konuşamaz. Onlardan kimi şakî ( bedbahtır), kiumi saîd( mutlu) Sevgili Peygamber’imiz de bir hadis-i Şerif’lerinde : “ Bir kimse ömürboyu said olarak yaşar, âhir-i ömründe fahiş bir hata ile şakî olarak ölür,( Allah Muhafaza etsin) yine bir kimse ömürboyu şakî olarak yaşar da, âhir-i ömrün’de tevbe-i Nasûh ile tevbe eder, saîd olarak ölür,” buyurmuştur.Yine Cenab-ı Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem: “Kıyamete kadar olacak her şey için kalem oynamıştır,” buyurmuştur. Kulun bbir başka korkusu da Allah’ın lutfettiği sayılamayacak kadar sınır ni’met’lerinin şükrünü eda edememek korkusudur.

Allah’ın azabından tam olarak emin olmak da küfürdüd, Allah’ın rahmetinden büsbütün ümidini kesmek de küfürdün. Mü’min ,havf (korku, Allah’ın azabından ve kahrından korkar) , recâ ( Allah’ın vâsî’ rahmetini ve fazl’ını ümid eder.)

Resûl-i Ekrem Efendimiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem: “ Mü’minin korkusu ve ümidi mi’zana konulsa da( tartılsa) ( Allah’ın azabından korku ile, Allah’ın rahmetinden ümidi, muadil,( eşit= aynı derecede) olmalıdır.” Buyurmuştur.

“ Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.”( Gerek namazda ve gerekse, namaz dışında, Kur’ân okunurken onun ma’na’larını iyice, anlamak ve nasihatlerinden faydalanmak ve hareketlerini ona göre ayarlamak için, bütün dikkatini ona vermek ve sükût ile dinleme gerekir.) “ Kendi kendine yalvararak ve ürpererek, (ve asla) yüksek olmayan bir sesle,, sabah akşam, Rabbi’ni zikret. Gafillerden olma!” ( A’raf/7 / 204,205)

Cenab-ı Hakk, bu âyet-i Kerime’de, Habîbi’ne ve onun şahsında Ümmetinden olan bütün mü’minlere zikri emrederken ba’zı kayıd’lar koyarak emretmiştir; “ Kendi içinde Allah’ı zikrederken, sadece , zikir lafızlarının tekrarı değil, Kemâl Sıfatlarını izzetini, ulviyyetini, celal ve cemal ile azametini düşünerek zikretmesidir. Yoksa kalbi başka yerde, şuursuzca kelimeleri tekrar etmenin herhangi bir faydası olmaz.Bütün fakihler, “ bi’tü ve işteraytü,” ( aldım, sattım,) kelimelerinin ma’nalarını bilmeyen bir kimse, bunları, teleffuz etse de, herhangi ibr hüküm ifade etmez. Ya’nî , alım- satım işleminin hiçbir hükmü yoktur...

QOSHE - CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 37 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 37 )

19 0
09.02.2024

Hatm-i Hacegân-i Nakşibendiyye, zarûret’ler halinde tek başına yapılabildiği gibi, esas i’tibariyle topluca, halkalar oluşturularak yapılır. Geçtiğimiz yıllarda bütün dünya’da ve tabi’î olarak Memleketimizde, zuhur eden, Sârî, hastalık, “Gorona,” sebebiyle ilân edilen Pandemi dolaysiyle, Hatm-i Hacegân hususunda yeni bid’atler irtikâp olunmaya başlanmıştır. Şöyleki,Birisi, herhangi bir belde’de Telefonu eline alıyor, uzak beldelerdeki, hatta, başka ülkelerdeki, katılımcılarla, Radyolink, Dijital mecra’larla irtibat kuruyor, okunacak, istiğfar, salavât-ı Şerife, Fatiha ve İhlas-ı Şerif’leri taksim ederek, sayılar veriyor ve herkes kendi bulunduğu, şehirde ve ülke’de tek başına oturuyor, kendisine verilen sayılarda okuyor.Böylece hatim yapmış oluyorlar. Pandemi şartları ortadan kalkdığı halde, hâlâ, aynı minval üzere, hatim tertip edenleri biliyoruz.Ba’zı zarûuretler sebebiyle bir araya gelinemiyor, bir halka oluşturulamıyorsa, tek başına, evinde veya müsaid, temiz ve tenha bir yerde, oturur, 1000 İhlas’tan önce, 100 istiğfar, 100 Salavât-ı Şşerif’e, yedi Fatiha-i Şerif’e, 1000 İhlas okuduktan sonra, yedi Fatiiha ve 100 Salavât-ı Şerif’e okur, du’a eder. Ama, tek başına hatim okuma, biraz zahmetli, meşakkatlidir, bilinmelidirki, Resûl-i Ekrem Efendimiz, “ Amellerin en hayırlısı, zahmetli olanlardır,” buyurmuştur. Yine bilinmelidirki, Dijital Mecra’lar, Telefon, Bilgisaray, Televizyon, ancak ta’lim, te’allüm ( öğrenmek ve öğretmek için) kullanılabilinir, yoksa, asla, ibadet ve ubûdiyyet için kullanılamaz. Araplar, Telefon için “ Hatif’den gelen ses,” (Gaib’den gelen ses) gaib’den gelen sesin tevcihiyle, ne ibadet, ne ubûdiyyet, ne zikir ve ne de hatim yapılabilinir. Bırakınız, uzak beldelerde, halka başka ülkelerde, ayrı ayrı oturmayı, aynı mekân’da halka oluşturanların, saflarını çok sıkı tutmaları aralarında, hiçbir mesafe bırakmamaları, bu hatim’in olmazsa olmaz şartıdır.

1940’lı yılların sonlarına doğru, Rusya, ( Sovyetler Birliği) ba’zı, Doğu Avrupa Ülkelerini iişgal etmişti. Gözünü Türkiye üzerine çevirmiş, ba’zı Doğu İllerimizi işgal ile tehdit ediyordu. Bunun üzerine, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Mücedid, Süleyman Hilmi Silistrevî (K.S.) Efendi Hazret’leri, ilk Müntesiplerinden, Kütahya, Emet’li, Emet’de, genişçe bir halka oluşturabilecek kadar ihvanı, kardeş, Hazreti Üstazımıza müntesip yapan, Hacı Süleyman Ekmekçi Amcamıza, “ Hatim halka’larını çok sıkı yapın; öyleki, aranızdan rüzgar bile, geçemesin! Ayrıca, Halka’nın ortasındaki boşluğu, Türkiye Haritası olarak tasavvur ediniz.........

© Önce Vatan


Get it on Google Play