Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs radiya’llâhu anh, Veda Haccı esnasında, ağır bir hastalık geçirmiş, Peygamber’imizin kendisini ziyaretinde, “ Ey Allah’ın Resûlü! Siz Medine’ye döneceksiniz, ben buralarda kalacağım ve öleceğim. Bir oğlum’dan başka varisim yoktur, ne buyurursunuz, Malımın üçte ikisini veya yarısını tasadduk edeyim mi? Resûlu’llâh Hayır, buyurunca öyleyse, üçte birini tasadduk edeyim, Resûlu’llâh, o da çok ve büyük. Hem sonra sen bizden geri kalamazsın, sonra öyle zannediyorum ki, sen uzun zaman yaşayacaksın, senden bir takım kavimler istifade edecek, başka bir takım kavimler de zarar görecektir.

Mealini ve şerh’lerini vermekt olduğumuz bu hadis-i Şerifte, Sevgili, Peygamber’imizin bir mu’cizesine şahid oluyoruz: Şöyleki, Veda Haccı esnasında, Mekke’de ağır hasta olan Sa’d İbn-i Ebî vakkâs o günlerde Babası İbn-i Havle’nin vefatı üzerine, hayatından ümidini kestiği ve vasiyet etmeye başladığı sırada: “ Yâ Resûle’llâh! Siz Ashâb ile Mmedine’ye gideceksiniz de ben buralarda ölüp kalacak mıyım? Diye ümidsiz bir halde sorduğunda Resûl-i Ekrem “ Hayır! Yaşayacaksın. Hem de çok yaşayacaksın da senin hayatından ba’zı kimseler müstefid olacak( istifade edecek), ba’zıları da zarar görecektir,” buyurmuştu. Hakîkaten, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs’ın bu tarihten sonra daha kırk beş sene yaşadığını daha önce bildirmiştik. Hadis şarih’lerinden İbn-i Battâl şöyle demiştir: “ Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs, Irak Emirliğine ta’yin edildiğinde, Irak da bir takım kabile’lerin irtidat ettiklerini( dinden tekrar küfre döndüklerini) görmüş, tesbit etmiş, bunların tevbe etmeleri ve din-i İslâm’a rücu’ etmeleri( dönmeleri)ni kendilerinden istemişti. Bunlardan bir kısmı tevbe edip, emniyyete nail olmuş bir kısmı da irtidatlarında ısrar edip zarar görmüştü.

Necid, İran, Irak fetih’lerinin ilk kumandanı ve ilk ceyşi( askerleri) hiç şüphesiz, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs ve onun kutlu askerleridir. Irak’ın en mühim kent’lerinden, İmam-ı A’zam Ebû Hanife’nin Kenti ve Ehl-i Sünnet’in ilk Merkezlerinden Kûfe Şehr’inin Banisi, Müessisi, Sa’d İbn-i Ebî vakkâs’dır.

Peygamber’imizin teşhis ve ta’rifiyle Şeytan’ın boynuzu olar İranî’leri, ( Zerdüşt, Ateşperes, Sâsânî’ler, günümüzde Molla’lar Rejimi, fark etmiyor, hepsi “ İrani,”) Irak’dan, Irakıyye’den( Iraklı’ların arasından) söküp çıkaran, Medâyin, Fars illerini İslâm Camiasına ilhak eden bu Bahadır Kumandandır.Necid’de, Şeytan’ın boynuzunu kırıp, nifak ve şikak ülkesi olan, Irak topraklarını, Kûfe’yi, Bazra’yı, Bağdadı, ebed- müddet bir İslâm Ülkesi, ebed- müddet bir Ehl-i Sünnet Merkezi haline getiren Aziz Sahabî. Onun arkasında bıraktığı bu topraklarda, İmam-ı A’zam Ebû Hanife gibi, bir Mezhep İmamı, fakîh, Abdülkadir-i Geylânî Hazret’leri gibi,bir Tarîkat ve Tasavvuf Seyyidi. Zikr-i Celî Yolu, onun ismine izafeten, “ Kâdiriyye,” olarak tesmiye edilmiştir.

Hazreti Ömer radiya’llâhu anh Efendimizin dilsûz ( Hazin) şehadeti üzerine Halife intihabı( seçimi) için teşkil edilen şurâ’da Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs da dahildi.

Hazreti Osman bin Affan radiya’llâhu anh Efendimizin Şehid edilmesi üzerine çıkan büyük fitne sırasında, Sıffîn ve Cemel vaka’larında, taraflardan hiçbirisine katılmamış, Ebu Zer el- Gıfârî ve diğer ba’zı, Kibar-i Sahabe gibi, uzleti ihtiyar etmişti. Hazreti Ali radiya’llâhu anh, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs’ın bu hareketine gıpta ederek demiştir ki: Sa’d ile İbn-i Ömer’in bî-taraf hareketleri çok doğrudur. Bu uzlette günah varsa her halde o günah küçüktür. Sevâb varsa o da şüphesiz çok büyüktür.

Çocukları, Âmir, Muhammed, Mus’ab, İbrahim kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Ömer, Aişe gibi Sahabe’nin büyüklerinin, Kays İbn-i Ebî Hazım, Said İbn-i Müseyyeb, Alkeme, Ebû Osman-ı Nehdî, Mücahid gibi Tâbiîn’in de pek çok rivayetleri vardır. Bedir Gaza’sında giydiği eski bir sof cübbe’yi muhafaza etmiş ve onunla tekfin( kefenlenmesini) vasiyet etmişti. Medine’ye on mil mesafedeki Kasrında( köşkünde) ve 55. Hicrî yılında vefat etmiş Medine’ye nakledilip, “Cennetü’l-Bakî’,” Kabristanı’na defn’edilmiştir. ( Radiya’llâhu anh ve rahmetü’llâhı aleyh)...

Gerek, mealini ve izahını verdiğimiz bu Hadis-i Şerif ve gerekse, Ebû Said-i radiya’llâhu anh hadisinden v bu hadisler üzerinde içtihad’da bulunan müçtehid’lerimizin görüş ve izahlarından anlıyoruz ki, Şerîa’at-i İslâmiyye hibe ve vasiyyetler hususunda i’tidâli tavsiye etmişler, iufrat ve tefritten kaçınılmasını uygun bulmuşlardır. Bir aile reisinin malının tamamını hibe etmesi, tamamını hayır cihetlerine vasiyet etmesi içtimâî muavenet( toplumsal yardımlaşma) bakımından ilk nazarda pek cazip görülse de iyice tetdkik edilince bu müfrit( aşırı) hareketin toplumun esas unsurunu teşkil eden aile servetini ve aile yapısını tamamen mahvettiği görülür. Diğer hayırlar bu yıkılan aile ocaklarını ihya değil ta’mir bile edemez. Bu iu’tibarla İslâm Hukuku variesi bulunan bir aile reisinin bütün malını bu suretle dğıtmasını izin vermemiştir. Hatta, varisi bulunmayan bir hastanın bile bütün malında tasarrufunu İslâm Fakih’leri, ittifakla kabul etmemişlerdir. Bir kısım fakih varisi bulunmayan birisinin varisi Beytü’-mal’dir demişlerdir.

Zekât, Mâlî bir vecibe’dir. İslâmî yardımlaşmanın terk ve ihmali kabil olmayan birinci faslını teşkil eder.Şerîatimiz, zekâtta bile, mu’tedil bir yardımlaşma yolunu iltizam etmiştir.Kırkta bir. Servet arttıkça teklifin azalması ise son derece şâyân-ı dikkattir. İslâm Şeriatinin Toplumsal yardımlaşma hususundaki prensibi aile servetini korumak, fakirleri bu servetin nemalarından istifade ettirmektir. Bu sayede servet sahibi zenginlerle fakirler arasında bir sevgi= muhabbet te’sis ediliyor.Son asırlarda, Gelir dağılımının aidaletli bir şekilde olmasını te’min eden zekât Müessesi tamamen ihmal edildiği için, modern, ekonomi ve iktisad uygulamaları, zengin ile fakir, işveren ile işçi arasındaki mesafeleri iyice uzaklaştırmış, fakirler zenginlere, işçiler işverenlere düşmanlar haline getirilmişleridr.Karşılıklı, Tahakkümî Sendikacılık, zalimden hakkını yine zulm’ederek almak gibi bir durum ortaya çıkarmıştır.

QOSHE - CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 42 ) - Mustafa Akkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUM’A  SOHBETİ  ( 5 / 42 )

8 0
15.03.2024

Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs radiya’llâhu anh, Veda Haccı esnasında, ağır bir hastalık geçirmiş, Peygamber’imizin kendisini ziyaretinde, “ Ey Allah’ın Resûlü! Siz Medine’ye döneceksiniz, ben buralarda kalacağım ve öleceğim. Bir oğlum’dan başka varisim yoktur, ne buyurursunuz, Malımın üçte ikisini veya yarısını tasadduk edeyim mi? Resûlu’llâh Hayır, buyurunca öyleyse, üçte birini tasadduk edeyim, Resûlu’llâh, o da çok ve büyük. Hem sonra sen bizden geri kalamazsın, sonra öyle zannediyorum ki, sen uzun zaman yaşayacaksın, senden bir takım kavimler istifade edecek, başka bir takım kavimler de zarar görecektir.

Mealini ve şerh’lerini vermekt olduğumuz bu hadis-i Şerifte, Sevgili, Peygamber’imizin bir mu’cizesine şahid oluyoruz: Şöyleki, Veda Haccı esnasında, Mekke’de ağır hasta olan Sa’d İbn-i Ebî vakkâs o günlerde Babası İbn-i Havle’nin vefatı üzerine, hayatından ümidini kestiği ve vasiyet etmeye başladığı sırada: “ Yâ Resûle’llâh! Siz Ashâb ile Mmedine’ye gideceksiniz de ben buralarda ölüp kalacak mıyım? Diye ümidsiz bir halde sorduğunda Resûl-i Ekrem “ Hayır! Yaşayacaksın. Hem de çok yaşayacaksın da senin hayatından ba’zı kimseler müstefid olacak( istifade edecek), ba’zıları da zarar görecektir,” buyurmuştu. Hakîkaten, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs’ın bu tarihten sonra daha kırk beş sene yaşadığını daha önce bildirmiştik. Hadis şarih’lerinden İbn-i Battâl şöyle demiştir: “ Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs, Irak Emirliğine ta’yin edildiğinde, Irak da bir takım kabile’lerin irtidat ettiklerini( dinden tekrar küfre döndüklerini) görmüş, tesbit etmiş, bunların tevbe etmeleri ve din-i İslâm’a rücu’ etmeleri( dönmeleri)ni kendilerinden istemişti. Bunlardan bir kısmı tevbe edip, emniyyete nail olmuş bir kısmı da irtidatlarında ısrar edip zarar görmüştü.

Necid, İran, Irak fetih’lerinin ilk kumandanı ve ilk ceyşi( askerleri) hiç şüphesiz, Sa’d İbn-i Ebî Vakkâs ve onun kutlu askerleridir. Irak’ın en mühim kent’lerinden, İmam-ı A’zam Ebû Hanife’nin Kenti ve Ehl-i Sünnet’in ilk Merkezlerinden........

© Önce Vatan


Get it on Google Play